Kapağında ilk dikkatimi çeken, sevgili Ufuk Güldemir’in avcı kıyafetiyle bir fotoğrafı.
Kitabın adı; Bir Gazetecinin Av Anıları, Gecenin Yüreği.
Yayıncı dostum Bülent Özükan’ın yazısının altına ben de imzamı atardım:
"Av konusu bana oldukça uzak... Uzlaşamadığım bir konu üzerine kitap yapmanın çelişkileriyle Ufuk’un yazılarına uzun süre bakamadım. Odamı dolduran binlerce av fotoğrafını karıştırırken, Ufuk’un gözlerindeki tutkuyu keşfettim. Konusu her ne olursa olsun, işini tutkuyla yapan insanlara her zaman saygı duymuşumdur..."
Uzun sepya bir káğıdın üstünde, Sn. Doğan Hızlan’a "...yadigár kalsın istedim" yazısı.
Ufuk Güldemir’i tanıdınızsa, yüzündeki ironik gülümsemeyi fark eder, dost bir insan olduğuna karar verirdiniz.
İnandıklarının rantını yemeyen insanlara özgü bir belirtidir bu.
1956 ile 2007 parantezi arasına sıkışmış bir ömür.
Okurken, onun dolaştığı çam ormanlarının da kokusunu duyacaksınız. O yazıları yazdıran nedenlerin gerçekliği sizi daha da etkileyecek.
Ahmet Muhip Dıranas,"káğıtlarda yarım bırakılmış şiir"i yazmıştı. Ufuk da Şafak Okaygün’ün yazı başlığında belirttiği gibi Ufuk Bu Kitabını Bitiremedi.
* *Ê *
GECENİN YÜREĞİ, Abraham Lincoln’un Ayı Avı şiiriyle başlıyor.
Kanser Avı, hayatla ölüm arasında gidip gelen, avcılığını da unutmayıp onu da ince bir alaya alan yazı.
Buruk ama gene de bireysel bir Pastoral Senfoni.
Av notları insanları da, günlük yaşamı da bir arada aktarıyor bize.
Geleneksel üveyik avını yaptığını yazmış ama terbiyeli işkembe çorbasını da ihmal etmemiş.
Avrupa Ayısı yazısından neler öğrendim?
"Jivkov ve Çavuşesku.
Tarih onları Bulgaristan ve Romanya’nın Sovyetik Diktatörleri diye yazar. Oysa onlar tarihin en büyük Ayı Savaşları’nın kahramanıdırlar."
* *Ê *
BU kitabı neden yazdığını kendi yazısından öğrenelim:
"Benden daha iyi avcılar olduğunu biliyorum. Benden çok daha iyi silah atanlar olduğunu da biliyorum. Ama benden daha iyi fotoğraf çeken avcı var mı emin değilim. Bu kitabı avlarımı değil, fotoğraflarımı paylaşmak için yazdım. Av arkadaşlarıma yadigár kalsın istedim."