Belleğimizde yaşıyorlar

ÜÇ TENORUN birlikte verdikleri konserlerin üzerinden 25 yıl geçmiş.

Haberin Devamı

Belleğimizde yaşıyorlar

Placido Domingo, Jose Carreras, Luciano Pavarotti’den oluşan Üçlü’nün birlikte söylemelerinin üzerinden çeyrek yüzyıl geçtiği için, ünlü BBC Music dergisi* özel dosya hazırlamış.
Gerçekten de birçok kişi hâlâ o üçlüyü sahnede anımsıyor, aryalar da kulaklarda yankılanıyor. Üçlüden Luciano Pavarotti artık yaşamıyor olsa da hâlâ belleklerde yerini koruyorlar. Çünkü öyledir. Opera, sesi ve görüntüsüyle birlikte yerleşir belleğimize.
Örneğin Leylâ Gencer’in olduğu Tosca’yı unutamam. Herbert von Karajan’ın yönettiği Mozart’ın Requiem’ini de. Orkestrayı bir tabure üstünde yönetiyordu.
Sanırım birçok müzik meraklısı bu üçlünün CD’sini dinledi, birçok kişi de onları seyretti. Birçok kişinin yaşamında, 1990 yazında İtalya’daki Dünya Kupası’nın açılış seremonisinde Luciano Pavarotti’nin söylediği Puccini’nin “Nessun dorma”sı yer etmiştir. Aynı turnuvanın sonunda, 7 Temmuz 1990’da Üç Tenor, tenor repertuvarının en büyük ve iyi eserlerini, hem birey olarak hem birlikte seslendirdiler.
Üçlünün kaydettikleri albümün satışı, şimdiye kadar rastlanmayan bir sayıya ulaştı. Ama belleklerde kalan, bir fenomen olarak tanımlanan konserin, dergide dosyayı kaleme alan yazara göre Roma’da Caracalla’daki icra olduğu belirtiliyor.
Hep övgü aldılar, hiç eleştirilmediler değil. Kimileri onlara “Stadyum tenorları” demiş, kimileri de tür olarak “Popera” adını koymuş.
Şaşıranların gerekçesi şöyle: Opera, ‘yüksek kültür’ ürünü, spor, ‘alçak statü’de algılanan bir tür.

***

Haberin Devamı

ASLINDA bir başka açıdan, olumlu bir yaklaşımla bu fenomeni açıklamam mümkün. Sanatla sporun buluşması, büyük kitlenin küçük bir kitleyle eğitici dostluğu.
Opera sevenlerin, dinleyenlerin dışında da herkes “Nessun dorma”yı dinledi, birçok sanatçı da bu aryayı seslendirdi.
Futbol turnuvasında söylemelerinin anlaşılır bir durum olduğunu söylüyor, Placido Domingo. Ki zaten Domingo, Real Madrid’li ve futbol takımının şampiyonluk kutlamalarında veya sezon açılışlarında mutlaka sahneye çıkıyor!
Carreras ise Barcelona’lı. Pavarotti de Juventus’luydu! Dosyanın en önemli, en etkili cümleleri, Domingo’nun.
Ünlü sanatçı, bu konserlerden sonra, birçok kişinin ona söylediklerini, yazdığı mektuplardaki düşünceleri şöyle özetliyor: “Ben/biz opera ile ilgilenmezdik Üç Tenor’dan sonra sevmeye başladık.”
Repertuvarlarına operanın seçkin parçalarının yanı sıra popüler parçalar da koymalarının hiç kuşkusuz, opera sevenlerinin artmasında rolü vardır. Kıssadan hisse...
Biz de televizyonlarda, izahlı opera programları yapsak, RTÜK her şeyi zorluyor, başta TRT olmak üzere, zorunlu yayınlara kısa böyle programlar da eklese, herkesin anlayarak seveceği kanısındayım.
Bu üçlü dünyaya da örnek olmuş, başka üçlüler şöyle:
Kontrtenorlar: Andreas Scholl, Pascal Bertin, Dominique Visse.
Üç soprano: Ann Casello, Kallen Esperian, Cynthia Lawrence.
İrlandalı tenorlar: Antony Kearns, Ronan Tynan, John McDermott.
Bizim Üç Tenor’umuz: (2006’da İş Sanat’ın açılışında sahne almışlardı): Hakan Aysev, Efe Kışlalı, Hüseyin Likos.

***

Haberin Devamı

EFSANELER yıllar geçtikçe daha da güçleniyor, daha da unutulmaz oluyor.

(*) 25 Years on... Three Tenors, The Power of Three, BBC Music, June 2015, s. 28

Yazarın Tüm Yazıları