Başarılı bir iş yapmışlar. Berrin Karakaş'ın semtlerle ilgili başarılı çalışmalarını hep okuyorum.
Eski semtlerin canlanması, güzelliklerinin, özelliklerinin ortaya çıkarılması, İstanbul gibi bir şehir için yapılması gereken önde gelen işlerdendir.
Dört yıldır Fener-Balat projesi için çalışan David Michelmore'un bir sözü ne yazık ki çok doğru:
‘‘İstanbullu mirasın bilincinde değil.’’
Yaşadığımız semtin estetiği nedense bizi ilgilendirmiyor, evimize kapanınca, dışardaki çirkinlikler, evimize gidip gelirken geçtiğimiz yol, üstündeki evlerin durumu bizim dikkatimizi çekmiyor.
Son aylarda, üç dört kere bu semtleri gezdim. İhmalkárlığın boyutuna tanıklık yaptım.
Esnafı sevecen, semtlerini seviyorlar.
Hiç kuşkusuz yalnız İstanbul değil, bütün Türkiye için bu anlayışın gerçekleşmesini destekliyorum.
ÇEKÜL Başkanı Metin Sözen ile Oktay Ekinci'yi artık İstanbul'da bulmak mümkün değil, sanırım onlarla özlem gidermek için herhangi bir şehrin otobüs terminaline uğramak gerekiyor.
Çünkü artık belediyeler de bu bilinci benimsediler.
Binalar, mekánlar onarılıyor, yenileniyor, dış güzelliklere yoğun emek verilirken, burada yaşayan insan unsurunu da düşünmek gerekiyor. Peki bu açıdan durum ne?
* * *
ARNAVUT KÖFTECİSİ APO, bir yeri güzelleştirenin, uygarlık düzeyini yükseltenin insanlar olduğunu söylemiş:
‘‘Ayrıca binalar güzelleşse ne olur, insanlar güzelleşmedikten sonra.’’
Ne var ki, dışla için ilişkisini unutmamalı. Oraya yatırım yapıldığında oranın yeni sahiplerinin şimdiki insan panoramasını değiştireceği kanısındayım.
Balatlıların ortak bir yargısına kim katılmaz?
Burasının 6-7 Eylül'den sonra bozulduğu gerçeğini.
Benim gibi o günleri yaşamış, o çılgınlığı görmüş birinin bu yargıdan daha çok etkilediğini söyleyebilirim.
Haber-röportajda, semt sakinlerinin söylediklerinin bir bölümünü aktarmak gerekiyor. Çünkü buradaki dağılma, bozulma değişik ırk ve dindeki insanların bir arada yaşamasından doğan beraberliğin insani yanına, ortak alışkanlıklarına yöneltiyor bizi.
Okuyanlar, İstanbul'un kendine özgü dokusunun bir sırça köşk gibi yıkıldığını fark ederlerse, sanırım bundan sonraki mahalle kavramını daha iyi düşünme imkánına sahip olurlar.
İki Balatlının söylediği, farklı kültürlerdeki insanların birbirine bazı şeyleri öğrettiğinin belgesi.
Biz, diyorlar, kapımızın tokmağını her gün ovmayı, gayrimüslim komşularımızdan öğrendik.
Ya Leon Brudo'nun yaptıkları.
Fakir kızlara çeyiz yapabilmek için kendi cemaatinden para toplarmış.
* * *
BENİM sevdiğim, özlediğim İstanbul bu.
Hepimiz bu anlayışın gerçekleşmesi için çaba göstermeliyiz.