VEFA hissi, bence insani niteliklerin en üstünü. Emek verenleri hatırlamak, yaşamımızı anlamlandıran bir duygu.
Unutulmalar beni rahatsız eder. Kendimden insanlık adına utanırım.
Dün okuduğum bir haber, kişisel sözlüğümde bir kez daha "vefa" kelimesine bakmamı gerektirdi.
Ankara Devlet Opera ve Balesi’ndeki koro çalışma odasına, Aydın Gün Çalışma Odası adı verilmiş.
Aydın Gün adını, operayı seven, dinleyen herkes bilir.
Onun iyi müzikçiliğini, opera yöneticiliğini, hocalığını tartışmasız bütün müzik dünyası kabul etmiştir. Avrupa dahil.
Onu yakından tanıdıysanız, müzikçiliğinin, kültür adamlığının yanında, çağdaş bir cumhuriyet aydını olduğunu, ülkesinin, dünyanın gündemini her gün izlediğini, okuduğunu, cumhuriyet rejiminin ilkeleri konusundaki titizliğini hemen fark edersiniz.
Ben Gün Ailesi’ni bu olayla adlarını yazıma koymanın da mutluluğunu yaşıyorum. Eşi koloratur soprano Azra Gün’ü, oğulları iyi ressam Mehmet Gün’ü de düşünerek.
Öğrencileri onu unutmamışlar.
BİYOGRAFİSİNDEN BÜYÜK İŞLERİN KÜÇÜK NOTLARI
1918 yılında doğan Aydın Gün, Ankara Devlet Konservatuvarı’nın ilk mezunlarından. Yurtdışında opera sahneleyen ilk rejisörümüz.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’ni kuran kişi.
Çalışmalarıyla yurtdışından Avrupa Kültür Nişanı başta olmak üzere birçok ödül aldı.
İKSV’nin kurduğu Uluslararası İstanbul Müzik Festivali’nin 20 yıl süreyle yönetmenliğini üstlendi.
Yapı Kredi Sanat Festivali’nin sanat yönetmenliğinde bulundu.
Cemal Reşit Rey’in yönetmenliğini yaptı.
İstanbul Bienali’ni Çağdaş Sanat Sergileri ile o başlattı.
Yakın arkadaşı, dostu, diva Leylá Gencer adını taşıyan Şan Yarışması’nın da kurucusudur.
O kuşağın inancına, bilgisine, disiplinine her zaman hayran olmuşumdur.
Uluslararası Müzik Festivali’nin Aya İrini’deki konserlerinde, Açıkhava Tiyatrosu’nun girişinde hep onunla karşılaşırdım. Çünkü o, genel müdürdü ama işinin bütün aşamalarına emeğini katardı.