Paylaş
21 Nisan 2010 akşamı Haliç Kongre Merkezi’nde Cumhuriyet’in Kanatlarında Bir Girişimci ‘Asım Bey’ belgeseli gösterilecek.
Belgeseli Nebil Özgentürk hazırladı ve yönetti, Cüneyt Türel anlattı, müziğini Murat Evgin yaptı.
O gece yurtdışında bir kitap fuarında olacağımdan, geceye katılamıyorum. Asım Bey’le ilgili bir etkinliğe katılamamak doğrusu beni üzer.
Sevgili kardeşim Nebil Özgentürk, bana DVD’yi verdi, seyrettim. Böylece bulunmama üzüntümü hafifletti.
Bu belgeselde, Asım Bey’in doğduğu yere bağlılığını, yaptıklarını gördüm. İstanbul’da sanatçılarla, yazarlarla dostluğunu, özellikle izlemenizi istiyorum. Onun kişiliğinin bir başka yanını da tanımak için bu gerekli.
Tazlar Köyü’nden Borusan’a kitabında özel ve iş yaşamını yazmıştı. Bu yaşamın içinde, ticaret, sanayi ile sanatın da bir arada yürüdüğünü okumuştum.
Davetiyede yer alan yazılar şöyle:
“Dün 27 işçi çalışıyordu,
Bugün yaklaşık 5000 işçiyle mektuplaşıyor.
Dün anı biriktiriyordu,
Bugün anılarını paylaşıyor.
Dün öğrenciydi,
Bugün ülkeye kazandırdığı okullarda binlerce öğrenci eğitim görüyor.
Dün akordeon çalmayı düşlüyordu,
Bugün kurucusu olduğu kurum, orkestrası ve kültür sanat faaliyetleri ile dünyaya açılıyor.”
* * *
ASIM BEY’in müziğe, sanata verdiği önemi özellikle belirtmek isterim.
Borusan’ın kurduğu orkestra, müzik kütüphanesi ve konser salonundan sergi salonuna kadar değişik sanat mekânlarının bulunduğu İstiklal Caddesi’ndeki bina, onun ve ailesinin sanata verdiği önemi yansıtıyor.
Elbette sanata kurumsal kimlik kazandırmada ilk ateşi yakan Asım Bey’in çocukları da bu alevi güçlendirdi, söndürmedi.
Ahmet Kocabıyık’ın çalışmaları, Zeynep Hamedi’nin yönetimi de kuşaktan kuşağa sanat, müzik sevgisinin sürdüğünü kanıtlıyor.
Vahap Munyar’ın Hürriyet’teki yazısındaki Asım Bey’in bir cümlesi gelecek için bana umut verdi. TÜSİAD’dan ayrılmış ve şöyle diyor:
“Ben kültür ve sanat işlerinde kendimi mutlu hissediyorum”.
* * *
ASIM BEY’i nice kültür sanat işlerinde görmek dileğiyle.
Paylaş