Artık bu âdet yerleşti

SALI akşamı Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen Orhan Veli Kanık’ı Anma Günü’nün açış konuşmasını yaptım.

Konuşmamdan önce de İsa Çelik’in hazırladığı çok başarılı bir Orhan Veli Kanık saydamını seyrettim.
Şairle ilgili tek fotoğrafı biliriz, her yazıda da o yayınlanır.
İsa Çelik, önemli, belgesel nitelik taşıyan fotoğraflardan oluşan çok başarılı bir dia gösterisi sundu bize.
Adı: Ölümünün 60. Yılında Orhan Veli.
Edebiyatçılarımızın arşivleri çok yetersiz, hele fotoğrafları dağınık bir biçimde. Şimdi yaşayan edebiyatçılarımızın -hiç kuşkusuz sanatın bütün dallarındaki adların- belgesellerini yapmalı, fotoğraflarını arşivlemeliyiz.
Ölümünün üzerinden 60 yıl geçmiş.
Bence hâlâ Türk şiirini inceleyenlerin ihmal edemeyeceği bir ad.
Yalnız o değil, Oktay Rıfat’ın, Melih Cevdet Anday’ın da içinde bulunduğu Garip Üçlüsü, şiir kavramının anlaşılmasında, algılanmasında yeni bir dönem başlattılar.
Benden başka; Egemen Berköz ve Müslim Çelik şiiri üzerine konuştu, Evin İlyasoğlu da onun bestelenmiş şiirlerini dinletti.

GELELİM YAZININ ASIL AMACINA

İKİ gün önce de Ankara’da Bilge Karasu Sempozyumu’na katılmıştım.
İki anma toplantısına katılanlar da iki edebiyatçının kitaplarını alma olanağını buldular.
İkisinde de konuşmanın yapıldığı salonda hazırlanmış bir masada, yazarların kitapları sergilenip satılıyordu.
Diyelim ki ben Bilge Karasu’nun da Orhan Veli Kanık’ın da kitaplarını tanıyan biriyim.
Konuşmaları dinledikten sonra, salondan dışarı çıktım ve bu kitapları gördüm, eksiğimi tamamlayabilirim.
Bunun dışında diyelim ki genç kuşaktan biriyim, edebiyata meraklıyım, bu konuşmaları dinlemeye geldim. Bilge Karasu’nun ya da Orhan Veli Kanık’ın kitaplarını okumaya bu konuşmalardan sonra karar verirdim.
Yaşamın hızlı temposunda, bu istek akıldan çıkabilir, gerçekleştirilemeyebilir. Ama salondan çıkar çıkmaz kitapları görünce alırsınız.

YAZAR EVLERİNDE KİTAP BULUNUYOR MU?

HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR’ın, Necati Cumalı’nın, Sait Faik Abasıyanık’ın müze evlerini gezdiğinizde, onların kitaplarını alma isteğini yerine getiremezsiniz.
Çünkü sadece gezebilir, kişisel eşyasını, okuduğu kitapların bir bölümünü görebilirsiniz.
Peki, bu edebiyatçıyı tanıdıktan sonra kitabını okumak istiyorsam ne yapacağım? Ne yazık ki hiçbir şey, onun için bu kitaplar orada satılmalı, ziyaretçiler de istediği kitabı hemen alabilmeliler.
Şimdi biraz daha farklı bir alana geçeceğim.
Yazarlarla, şairlerle ilgili neden hediyelik eşya yapılıp satılmaz?
Buraları madem müze evdir, oradan bir anıyı evime götürmek isterim.
Bir kartpostal, onun kitaplarının kapağından yapılma bir madalyon. Özel bir kâğıda basılmış bir sözü, bir şiiri.
Birçok ülkede ünlü yazarların karikatürlerinin yer aldığı kitap ayraçları, porselen kupalar, kalem takımları.. satılır.
Oysa bizde kitapları bile satılmıyor.

YAVAŞ yavaş yazarımızı tanıtmayı öğreniyoruz.
Ama müze evleri hâlâ unutulmuş bir durum arz ediyor.
Yazarın Tüm Yazıları