Doğan Hızlan: Anılarımız, tarihe belgedir

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

RAHMETLİ TURGUT ÖZAL'la Taksim Toplantıları'ndan birinde kitap ve yayıncılık üzerine konuşurken, ilgi çekici bir saptamada bulunmuştu: Bizde çok kimse anılarını yazmıyor, hepimiz bu konuyu ihmal ediyoruz.

Türk tiyatrosunun büyük yıldızlarından Macide Tanır'ın anılarını yazdığını öğrenince Özal'ın bu sözünü anımsadım.

Mesleğinin hep doruğunda yaşamış bir aktristin deneyimleriyle, zek*sıyla o dünyanın bütün yönlerini bize aktaracağına, yeniden canlandıracağına inanıyorum.

Aynı şekilde karikatürümüzün büyük ustası Semih Balcıoğlu ile Türk sinemasının kurucularından Ö. Lütfi Akad, yazmakta oldukları anılarıyla alanlarının ve dönemlerinin kültür ve sanat hayatına ışık tutacaklardır.

Anısız, belgesiz bir toplumda, eskiye dönük çalışmalar sağlıklı biçimde yapılamaz. Arşive pek de önem verilmeyen bir ülkede; geçmişe dönük çalışanların ıstıraplarını yakından biliyorum.

Eskici adlı belgeselin yapımcısı ve yönetmeni İ.Taha Feyizli yeni bir belgesel hazırladı: Uzak Bakışlı Kadınlar.

Eğlence dünyasının geçen yüzyıldaki önemli, zamanına damga vurmuş sahne sanatçıları, kantocuları, operetçileri, ses sanatçıları.

Sanatçıların ailesine gidiyorlarmış, bir kaç kırık dökük anı ve belki de bir solmuş fotoğraftan başka bir şey bulamıyorlarmış.

Tek başvuru kaynağı, gazete kupürleri, zamanında yayınlanmış bir, iki röportaj.

Ailesinden kimse kalmayanlar ise, bu konuda en şanssız. Söz gelişi, Deniz Kızı Eftalya konusunda aydınlatıcı bilgi elde etmek bir türlü mümkün olmuyormuş.

Uzak Bakışlı Kadınlar, televizyon ekranlarında gösterildiğinde; eğlence, ses dünyamızın tarihini yazmanın, çekmenin zorluğunu bir kez daha anlayacağız.

* * *

ANILARA okur ilgisinin yoğunluğunu iki kitap ispatladı: M*ına Urgan'ın Bir Dinozorun Anıları ile Memet Fuat'ın Gölgede Kalan Yıllar'ı.

Çünkü iki kitabın yazarına okur güveniyordu, gerçeği yazdıklarına inanıyordu ve sadece de kendilerinden söz eden egosantrik (benmerkezci) bir kitap okumayacaklarını biliyorlardı.

Üstelik iki yazarın da çevresinin renkliliği, bu anıları daha da okunur kılmıştı.

Sanırım bundan sonra anı yazacaklar, bu iki kitabın satma nedenlerini inceleyip, ona göre kaleme sarılacaklardır.

Anılar sahihlikten yoksunsa, yazılma amacı gerçekleri örtmek veya çarpıtmaksa, okur hemen bu sahtekarlığı seziyor.

Ben eksenindeki anılarda, mutlaka çevredeki kişiler de yer almalıdır. Anılar sadece ben parantezine alınınca, ilgi çekiciliğini de kaybediyor.

Tiyatro dünyasını, o dünyadaki yerlerini, mesleki birikimlerini, meslektaşlarını yazan bazı adları burada hatırlatmalıyım:

Vasfi Rıza Zobu, Mücap Ofluoğlu, Gülriz Sururi, Haldun Dormen.

* * *

ANILARIMIZI yazalım. En küçük kitapçık bile, gün geliyor büyük araştırmalar için çıkış noktası önemini taşıyor.

Yıllarca sanatın zirvesinde kalmış sanatçılara bu görev düşüyor.

Dikkat ettiyseniz politikacılardan söz etmedim. Çünkü onların gerçeği yazacaklarından şüphem var.

Anıları yazmak söz konusu olunca, bir de herkesi susturan bir lottomuz vardır:

Anıları onunla birlikte mezara gidecek.

Neden? Bir çok kişiyi, olayı onun yazdıkları aydınlatacaktır.

Kendinden sonra sanat üzerine, sanatçılar üzerine, devlet adamları üzerine yapılacak çalışmaların malzemesini esirgemek bencilliğini bir türlü anlamıyorum.

Günlük ve anı. İki gerekli yazı türü.

Yazarın Tüm Yazıları