Almanya’da acilen Türk kültür enstitülerini açmak gerekiyor

ALMANYA’da yayımlanan son araştırmalar, kesilen ödenekler, Türk kültürüne yatırımların durması, bizim acilen kültür enstitüleri projelerini gerçekleştirmemizi zorunlu kılıyor.

Almanya’da Türkçe’yi öğreten, Türk kültürünü, sanatını, edebiyatını tanıtan enstitüler açmak.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, yabancı ülkelerde Yunus Emre adını taşıyacak enstitülerin açılacağını söylemişti.

Ben bunun hemen yapılmasının şart olduğunu düşünüyorum, durum onu gösteriyor.

Geçen yıl Frankfurt Kitap Fuarı’nda onur konuğu olan bir ülkenin bıraktığı izlerin güçlenmesi için yeni atılımlar yapılmalı, yeni kültürel faaliyetler düzenlenmeli.

Estirilen rüzgárı bu kurumlar sürdürecek, yoksa bir esinti gibi unutulup gidecek.

Ben, Türkiye’nin onur konuğu seçilmesinden sonra buradaki ve oradaki Türklerin daha çok çalışmasından, çaba göstermelerinden yanayım, bunu savunuyorum.

Bakın her ülkenin ünlü adlarını taşıyan kültür enstitüleri var.

Almanların Goethe Enstitüsü, İspanyolların Cervantes Enstitüsü, Kübalıların Jose Marti Kültür Evleri var. O ülkelerin kültürünü, dilini temsil ediyorlar.

Eski ve yeni kuşaktan birçok dostum, arkadaşım burada İspanyolca öğreniyorlar.

Hiç kuşkum yok, Almanya’da yaşayan Türklerin de kendi dilleriyle ve kültürleriyle bağının kopmamasını böyle merkezler sağlayacaktır.

Almanlara gelince...

Türk dilini, Türk kültürünü, Türk edebiyatını öğrenmek için bu fırsatı değerlendireceklerdir. Ayrıca birçok iyi yazarımızın, şairimizin Almanca’ya çevrilmiş kitapları var, orada yaşayan edebiyatçılarımızın önemli eserleri bulunuyor.

Bu enstitütü, ilgiyi artıracaktır kuşkusuz.

Çünkü kırk yıldan fazla bir zamandır orada yaşayan Türkleri bu eserlerden tanıdılar. Orada yaşayan Türk edebiyatçıların kitaplarından hem Türkleri hem de onların kendilerine bakışlarının ne olduğunu öğrendiler. Türkler ve Almanlar eleştiri aynasına yansıyan yüzlerini bu kitaplarda gördüler. Enstitü eminim bağı daha da pekiştirecek, güçlendirecektir.

ŞAŞIRDIĞIM BİR KARAR

BERLİN’de Eyalet Senatosu’nun desteğiyle 1984 yılında kurulan, Türkçe oyunların sahnelendiği Tiyatrom, 160 bin Euro’luk maddi yardımın kesilmesi yüzünden nerdeyse kapanacak.

Tiyatrom’a verilen bu desteği Berlin Senatosu’nun kesmemesi şart.

Uyumdan söz eden bir ülkenin yetkilileri, dilini konuşmayan, dilindeki tiyatroyu seyredemeyen insandan nasıl bu davranışı bekleyebilir.

Eğer Waldor Vakfı, kira gelirlerinde müsamaha göstermese durum daha da vahim olacakmış.

Bir yıldır gönüllü çalışmalar yürüten yönetici Yekta Arman, Berlinli Türklerin de tiyatroya sahip çıkmasını istiyor.

Yekta Arman’ın çağrısına katılıyorum. Özellikle yabancı bir ülkede yaşayanlar, varlıklarının ispat belgesinin sanat olduğu gerçeğini unutmasınlar. Bir başka ülkede yaşayanların mutlaka kendi dillerini, kültürlerini yaşatmak için çaba göstermesi tartışılmaz bir gerçektir.

Eğer onlar bu tiyatroyu yaşatır, Türk kültürünün, edebiyatının tanınması için ekonomik katkıda bulunurlarsa, Almanların onlara bakışlarının değişeceğinden kuşkum yok.

Artık ülkeler, birbirlerini kültürleri aracılığıyla tanıyorlar.

* * *

ŞİMDİ, sivil toplum kuruluşları da, devlet de, orada yaşayanlar da tiyatronun kapanmaması için manevi ve maddi desteklerini esirgemesinler.
Yazarın Tüm Yazıları