Paylaş
Festivalin ilk yıllarını düşündüğünüzde yazları bir kültür çölü olan İstanbul’a katkısını sık sık anımsatalım.
Ne yazık ki festivallerin tarihini anmıyoruz, mukayese duygusundan çoğu zaman yoksunuz.
Elli yıl öncesinin İstanbul’unu bir gözden geçirin, o zaman gelişimi daha iyi fark edersiniz.
O yıllarda festival kavramını bilen, duyan çok azdı.
Kışın Türk ve Batı müziği toplulukları, solistleri tek bir salonda ağırlanabilirdi.
O da Saray Sineması’ydı.
Filarmoni Derneği, Batı müziği konserlerini düzenlerdi.
Samson François’yı, Gaspar Cassado’yu bu salonda dinlemiştim.
Münir Nurettin Selçuk’u da.
Kış boyu süren konser faaliyeti yazın biterdi.
Yazları bahçelerde gerçekleştirilen programlar sayesinde meraklılar Türk müziği dinlerlerdi.
Tepebaşı, KüçükÇiftlik Parkı, Çifte Saraylar tanınmış mekânlardı.
Bir zamanlar da Yenikapı’da denizde kazıkların üstünde bir gazino vardı.
Batı müziğini buralarda dinleyemezdiniz.
Öğrencilerin çoğu Saray Sineması’nda konser dinleyebilmek için sinemaya bilet alıp girerlerdi.
Daha sonraki yıllarda Taksim Belediye Gazinosu ile Şan Sineması’nda Türk ve Batı müziği çalınırdı.
Bu mekânlarda bir hafta Türk, bir hafta Batı müziği çalınırdı.
Bazı otellerin yemek salonlarında, yemek müziği olarak keman-piyano dinleyebilirdiniz.
Şimdi İstanbul’da müzik festivalleri yapılıyor. Her türün meraklıları yazın bu festivallere gidebiliyorlar.
Festivaller ve konserler tarihini tekrarlamaktaki amacım, bugün yapılan festivallerin, etkinliklerin değerini bilmeniz içindir.
Bir kentte yaşayanlar, o kentin kültürel etkinliklerini, festivallerini yaşatmak için de çaba göstermeliler. Bütçelerinde bunlara da pay ayırmalılar.
Bazı bilet fiyatları yüksek gelebilir ama bu da zorunlu bir fiyat olduğu için eleştiremiyorum.
Ne var ki, zamanında bu toplulukları, solistleri dinleyemeyenler ileriki tarihlerde kayıtlardan dinleyebilmeliler.
Konserlerin kaydının yapılabilmesi ve telif ödemesi için kentin belediyesi, bakanlık yetkilileri mali açıdan bir yardımda bulunamaz mı?
O zaman herkes bunları dinleyebilir.
Şimdi bir konser salonunun yokluğu elbette gündemde. Dilerim AKM tamamlandığında İstanbul Müzik Festivali de bu salonlardan yararlanabilir.
Festival dinleyicisi vefalıdır. Yazın Açıkhava Sahnesi’nde taşlar üzerine oturur, altına incecik bir yastık koyardı.
Sırtınızı dayayacak yer bulamazdınız. Bugün orası da derlendi toplandı.
Yağmurlu geceler için herkes gene konsere gelir, tedbirini alırdı.
Başta zamanın İKSV Genel Yönetmeni Aydın Gün olmak üzere hepimizin kulağı meteoroloji haberlerindeydi.
Kışın konser salonlarından biri de AKM’nin büyük salonuydu. On beş günde bir pazar günleri Nevzad Atlığ’ın yönettiği koronun konserlerine giderdim.
İstanbul’un kültür tarihine bir göz attığınızda sevindirici bir gelişmeyi fark edersiniz.
İleride festivalin yıldızları üzerine de yazacağım.
Bu yıl dinleyeceklerimiz bir seçmeden geçmeli.
*
ARTIK festivaller şehri İstanbul için salon yapımı gündeme gelmeli. Konser salonu, opera salonu, tiyatro salonu. Çok amaçlı salon konseptinden vazgeçmeli. Her salonun türüne özgü teknik özelliği var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da AKM’nin temelini atacak. Orada nelerin bulunması gerektiği konusunda düşüncelerimi, dileklerimi yazmıştım.
Yıkılan AKM’nin girişindeki yan duvarda, müzik dünyasına emek verenlerin, müzisyenlerin seramik üzerine fotoğrafları vardı.
Acaba o duruyor mu? Yeniden konulacak mı?
Konulmayacaksa orası nasıl kullanılacak?
*
KLASİK müzik severler, önemli konserleri ajandalarına not etsinler, tatil planlarını ona göre yapsınlar.
Paylaş