A’dan Z’ye Yahya Kemal

Beşir Ayvazoğlu’nun Yahya Kemal-Ansiklopedik Biyografi çalışması, şairi bütün yönleriyle anlatmakla kalmıyor, onun ortamını, dostlarını, düşmanlarını, sevdiklerini, sevmediklerini de bize tanıtıyor.

Kitap, Yahya Kemal’in madde madde, kolay okunan bir üslupla yazılmış, kişisel ve edebi tarihi olmasının yanısıra, dönemin panoramasını da bize sunuyor.

Yahya Kemal, edebiyat tarihimizin çok tartışılan bir yazarıdır. Genelde edebiyatta gerçekçi anlayışı savunanlar onu eleştirmişler, ama bir yandan da onun değerini kabul etmişlerdir.

Bu konuda, bence en iyi örnek Názım Hikmet’in Memet Fuat’a söylediğidir.

Putları Kırıyoruz kampanyası sırasında, ona, kampanyaya katılıp Yahya Kemal’i yok saymamasını, bu kampanyayı yapanların unutulup gideceğini ama Yahya Kemal’in kalacağını belirtir.

Belleğimde kalan bu edebi uyarının varlığını şair Turgay Fişekçi’den de onaylattım.

Názım Hikmet’in Cezaevinden Memet Fuat’a Mektuplar (Adam Yayınları) kitabında Yahya Kemal hakkındaki düşünceleri vardır. Oğluna gönderdiği mektuplarda, şair için şunu der:

"Yahya Kemal Bey, Türk şiirine tertemiz bir dil getirdi ama, bu konuşma dili değildi. Temiz fakat apayrı bir ’şiir’ diliydi. Yahya Kemal’in dilde ve Türk şiirinin umumiyetle teknik bahislerindeki hizmetini inkár etmiyorum, ’bu hizmet büyüktür’, ben şahsen ve benden sonrakiler bundan bol bol faydalandık."

Fethi Naci
de Gücünü Yitiren Edebiyat (Eleştiri Günlüğü 2. Cilt YKY) adlı kitabında şöyle yazıyor: "...Ben Yahya Kemal’in ’günler kısaldı. Kanlıca’nın ihtiyarları / Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları’ dizelerini çok sevdiğimi söylemeye çekinirdim o yıllarda; kendi dar çevremizde bir koşullanmışlık vardı."

Marksist bir şair ile Marksist bir eleştirmenin Yahya Kemal hakkındaki görüşleri... Başkalarının övgüsünü alsaydım, zaten onlar hep över diyebilirdiniz. Haklı da çıkabilirdiniz. Beşir Ayvazoğlu, bir Yahya Kemal uzmanı. Şair üzerine ilk kitabı Eve Dönen Adam, Bozgunda Fetih Rüyası, Yahya Kemal -Ansiklopedik Biyografi. Şaire yönelik ilk çalışmadan bugüne 30 yıl geçmiş, bu durumu da Ayvazoğlu ’bir dostluk’ olarak belirtiyor. Yani uzmanlık artık yerini dostluğa bırakmış.

Sanırım, şairi öğrenmek için en pratik, kullanışlı kitap bu.

Önsöz’de Ayvazoğlu kitabının özellikleri üzerine ve sözünü ettiğim dostluğun nasıl olduğuna dair bilgi veriyor: "Bu kitaptaki maddelerin kuru birer ansiklopedi maddesi olarak yazılmadığını belirtmek isterim. Her madde, yazarının Yahya Kemal’le otuz küsur yıllık dostluğunun sıcaklığını taşır. Ancak bu dostluk, kitaba asla taraftarlık olarak yansıtılmamış, yani şair, kusursuz bir put olarak değil, bütün zaafları ve meziyetleriyle yaşayan bir ’insan’ olarak ele alınmıştır."

Yahya Kemal
üzerine yayımlanmış çeşitli kitaplarda onun şiiri, kişiliği üzerine bilgiler edinmişsinizdir. Ama onun başka edebiyatçılarla ilişkisi, onlara bakışı nasıldı, ne düşünürdü, zaman zaman sivri diliyle onları nasıl anlatırdı, bunları her zaman edinmek kolay değildir.

İşte Ayvazoğlu’nun kitabının ilgi çekici yanlarından biri.

Sözgelimi Abdülhak Hámid maddesinde, onu Londra’da Osmanlı Rumları’ndan birinin halı deposuna nasıl götürdüğünü, orada demlendiklerini söyledikten sonra, "Ben Hámid’in şairliğinden ziyade, monşer görüntüsünün arkasında gizlediği bu rindliği severim" diyor.

Ahmet Háşim’
le Yahya Kemal’in arası önce iyidir sonra bozulur, ondan Arap Háşim diye söz eder, o da onun için Nişli Ágáh der.

Yahya Kemal ünlü edebiyatçılar hakkında ne düşünürdü? Elbette onların da şair hakkında yazdıkları çok önemlidir: Nurullah Ataç, Falih Rıfkı Atay, Celile Hanım, Cemil Bey. Önemli adlardan birkaçı.

Tanburi Cemil’i dinledikten sonra söyledikleri ilgi çekicidir:

"O zaman karşımda altından bir kapı açıldı. Memleketime bu kapıdan girdim!"

Dil Devrimi, Divan Şiiri
için ne düşünüyordu? O maddeler edebiyata, şaire ilgi duyanlar için önemli maddelerdir.

Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hem hocasıdır, hem de hayran olduğu bir şair. Tanpınar maddesi ilişkileri konusunda en bilinen insan için bile bilgileri tazeleyecek nitelikte.

Tanrı Şair maddesi, onun hakkındaki eleştirileri, ince alayları içeren bir madde.

Ansiklopedik biyografi tarzı, bir okur için hem öğretici, hem de eğlencelidir. Çünkü değişik adların yer aldığı maddelerde hem o şairin-yazarın Yahya Kemal’le ilişkisini okursunuz, hem de onun bir yanını daha tanırsınız.

Tevfik Fikret’le tanışır ama ona şair olduğunu söylememelerini ister, gerçekten de Áşiyan ziyaretlerinde şiir konuşulmaz. Aradan iki yıl geçtikten sonra Tevfik Fikret onun şair olduğunu Rıza Tevfik’ten öğrenir.

Ticaret Hayatı maddesi de size çok hoş gelebilir.

Yahya Kemal’in iyi okurlarından biri olabilirsiniz, ya da onu çok eleştiriyor olabilirsiniz. İki tarafın da bu kitapta bulacağı bilgilerle şairi yeniden değerlendirmesi mümkün.

Sık sık başvurma gereği duyacaksınız. Kitaplıkta bulunması gereken bir çalışma.

KİTAPTAN

TİCARET HAYATI: Yahya Kemal, Paris’e gittikten sonra, yakın dostu Doktor Názım’ın tavassutuyla talebe tahsisatı alıncaya kadar, biraz da müsrif olduğu için sürekli geçim sıkıntısı çekmiştir. Babasına gönderdiği kartpostalların hemen hepsinde en önemli konu budur; ya okul taksitlerini ödeyememiştir, ya kışlık paltoya, ayakkabıya ihtiyacı vardır. Büyük validesi Nuriye Hanım’ın da vaad ettiği parayı vermekte nazlanmaya başlaması, küçük bir memur olan babasını ister istemez çözüm yolları aramaya sevk eder. Sonunda tek çare olarak ticareti gören İbrahim Náci Bey, Üsküp’ten Paris’e mal gönderecek, oğlu da bu malları orada pazarlayacaktır. (...)

Ticari işlerini yoluna koymak için bir ara Londra’ya da giden Yahya Kemal’in bazı kartpostallarından tütün işinde zaman zaman ciddi aksaklıklar yaşadığı, bu yüzden para sıkıntısı yaşadığı anlaşılmaktadır. 27 Kasım tarihli kartpostalında karşımıza ’sülük meselesi’ çıkıyor. "Selanik’te bilhassa Siroz’da toptan sülük satan tüccar varmış, araştırınız," diyen Yahya Kemal’in ilk kartpostallarında "sayd ve tahmil"inden söz ettiği mal da sülük olmalıdır.



CELİLE HANIM: (1880-1956). İlk kadın ressamlarımızdan biri, Yahya Kemal’in evlilik aşamasındayken ayrıldığı ilk sevgilisi. Paris’te Yahya Kemal’in hayatına herhangi bir kadının girip girmediğini bilmiyoruz. Ancak İstanbul’a döndükten dört yıl kadar sonra, Názım Hikmet’in annesi Ayşe Celile Hanım’a áşık olduğu, karşılık bulan bu aşkın evlenme noktasına kadar geldiği bilinmektedir. Vá-Nû, Yahya Kemal’in güveylik gömleklerinin bile bohçaya konduğunu, ancak kendisini maddi ve manevi olarak aile kurmaya hazır hissetmeyen "kaprisli" şairin, Celile Hanım’a uzun bir özür mektubu göndererek evlilikten son anda vazgeçtiğini yazmaktadır. (...)

Yahya Kemal, Celile Hanım’ı ilk defa 1916 yılında, Yakup Kadri tarafından götürüldüğü Çamlıca Bektaşi Dergahı’nda görmüştür. İkisinin de aslında, Bektaşilik’le bir ilgileri yoktur; "kaderin garip bir cilvesi"yle karşılaşırlar. Yahya Kemal, Teláki şiirinde bu karşılaşmayı anlatır.

KÖKÜ MÁZİDE OLAN ÁTİ:

Yahya Kemal’in Ziya Gökalp’le bir tartışma sırasında, onun bir ithamına karşılık olarak söylediği, özellikle muhafazakárlar tarafından sık sık zikredilen sloganlaşmış bir mısraı.

BEYOĞLU: (...)Yahya Kemal de aşağı yukarı aynı kanaattedir; Türk İstanbul’a bütünüyle yabancı, daha da kötüsü onu yavaş yavaş kemirip yok etmeye kararlı bir dünya olarak gördüğü Beyoğlu’nu, sadece beşeri dokusuyla değil, mimari dokusuyla da reddeder. Paris’te edindiği alışkanlıklar onu burada yaşamaya zorlasa da, kalbiyle sonuna kadar Türk İstanbul’a, Eyüp, Üsküdar gibi Türk ve Müslüman karakteri taşıyan semtlere bağlı kalmıştır. Beyoğlu, Şişli, Moda, Kadıköy gibi "alafranga" semtlerde doğup büyüyen çocukların Müslümanlığın çocukluk rüyasını görmedikleri için milliyetlerini yaşayamadıklarına inanır.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Paul HindemithSes İşçiliği Norgunk

Ed: Ali Osman GündoğanBergsonSAY

Kıymet CoşkunBarışın Şairi Názım HikmetNazım Hikmet Vakfı

Sefa KaplanŞiirlerİş Bankası Kültür Yayınları

Charles P. KindlebergerCinnet, Panik ve Çöküşİstanbul Bilgi Üniversitesi
Yazarın Tüm Yazıları