Paylaş
Bir 19 Mayıs öncesi konuşma için gittiğim On Dokuz Mayıs Üniversitesi’nin konuşma aralığında Samsun’u gezmiştim, Atatürk’ün Samsun’a gittiği vapurun içinde de bir fotoğraf çektirmiştim.
Samsun’a birkaç kez gittim, değerli dostum Prof. Dr. Yavuz Demir’in etkinliklerine, sempozyumlarına katılmıştım.
Yıldönümlerinin önemi birçok açıdan vurgulanmalıdır. Akıp giden yıllar içinde, önemli hareketler bile unutuluyor, es geçilebiliyor. Oysa bir başlangıç tarihi ve sonrasını anmak onu yeniden değerlendirmek bugün için birçok hususlar taşıyor, ayrıca bugüne tuttuğu ışık gündeme geliyor.
Her tarihi başlangıç zaman içinde evrilebilir, o günün koşullarıyla bugünün koşulları arasında fark vardır.
İnceleme yapacaklar bu zaman dilimini bir bütün içinde değerlendirmelidirler.
Ne yazık ki birçok kişi bunu düne övgüyle anlatıyor, birçok kişi de bugüne kaldı diye bakıyor. Oysa ikisi de inceleme anlayışı bakımından yanlış, her hareketi 100. yıl içinde yorumlamak, bugüne getirmek gerekiyor.
Hiç kuşkusuz bu inceleme yapılırken, dünya koşullarını göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Bugün ne yapmalı, ne yapılabilir sorusunun yanıtı nesnel bir araştırma sonucunda uygulamaya konulmalıdır.
Bizim tarih incelemelerimize, hele bir büyük liderin ekseninde yapılıyorsa, taraftarlık anlayışının gölgesi düşer.
Dönemin siyaset adamları, nasıl bir Türkiye teslim almışlardı, nasıl bir Türkiye tasarlıyorlardı, ne kadarını başardılar, bugün hangi aşamadayız.
Büyük kentlerle Anadolu şehirlerinin bu mücadelede aldığı yer, tercih ettikleri konum nasıldı? İletişimin egemen olduğu bir dünyada, bu tür hareketlerin bugün gerçekleşme oranı ne kadardır?
O gün yazılan kitaplar bir kurtuluşun heyecanını yansıtıyordu, coşku tahrik edici, hedefe yaklaşmayı hızlandıran bir özellikti.
Kaynaşmış bir kitle olduğu savı ne kadar gerçekleşmişti?
*
19 Mayıs 1919
19 Mayıs 2019
Önce Türkiye açısından bu zaman dilimini bir haritaya geçirip çalışma odamızın duvarına asmalıyız.
Yanına bir dünya haritası koymalıyız.
Bu bilgiler ışığında bir siyasal tarih yazılabilir. İşin derecesi o zaman ortaya çıkar.
Siyasal tarihi yazanların yanı sıra aslında yazılacak bir uygarlık tarihi elzemdir. Bence hepsini örten, etkileyen yaşama biçimidir.
Batı’dan Doğu’ya hareketin bir maraton olduğunu düşünürsek, teşhislerin unsurları içinde bu da bulunmalıdır.
Yaşamımıza giren Batı’nın etkisi zaman içinde nasıl bir grafik göstermektedir.
Elbette toplam tarihi yazacakların, sanata, edebiyata özellikle eğilmeleri, beğeni çizelgelerine bakmaları gerekecektir.
100 yıl içinde sanatın, edebiyatın her türünde yapılanlar, sanırım Batı’dan alınma etkiler taşır. Birçok yeni kuşak Batı’ya gönderilmiştir.
Ne var ki birçok zevki kökten değiştirmek mümkün değildir. Hele müzik söz konusu olduğunda gelenek daha da yoğun bir etki alanıdır.
Bir yandan yenilik bir yandan da yeniliğin içinde eskiyi eritmek daha sonraki yıllarda oldu.
Eski bilgilerle yeni bilgiler birleştiğinde yeni bir ürün ortaya çıkar.
Şimdi müzikte hem Türk müziği hem Batı müziği yapılıyor.
*
BU konuyu sürdürmeyi düşünüyorum.
Paylaş