120 yıldır Akademiliyiz

3 Mart 2003'te Güzel Sanatlar Akademisi'nin 120'nci kuruluş yıldönümü kutlanacak.

Türk resminin, heykelinin, mimarlığının, dekoratif sanatların bütün önemli adları bu okuldan yetişti.

Çoğu yurt dışına açıldı.

Temel sanat eğitimi deyince akla ilk gelen Güzel Sanatlar Akademisi, bugün Mimar Sinan Üniversitesi adıyla eğitim vermeye devam ediyor.

Kuruluşunun 120'nci yıldönümü dolayısıyla, Akademi'ye Tanıklık-Güzel Sanatlar Akademisi'ne Bakışlar altında üç cilt kitap yayınlandı.

Birinci cilt, Resim ve Heykel'e, ikinci cilt Mimarlık'a, üçüncü cilt Dekoratif Sanatlar'a ayrılmış.

Akademinin kuruluşundan bugüne en önemli kişilerin tanıklıklarını bu üç ciltte bulabilirsiniz.

İstanbul Arkeoloji Müzesi Müdürü Osman Hamdi Bey, Sanayi-i Nefise Mekteb-i İlisi'nin başına getirilmişti. Şimdiki Şark Eserleri Müzesi (Arkeoloji Müzesi'nin karşısında, 2 Mart 1883 tarihinde beş atölyeye yerleştirilmiş yirmi öğrenci ile eğitime başlamıştı.

Emre Zeytinoğlu'nun Sanayi-i Nefise'den Günümüze yazısında bir okulun gelişimini okuya-bilirsiniz.

Neden Akademi'nin rozeti baykuştur gibi merak edeceğiniz soruların cevabı var.

Akademi hocalarının sanat konusundaki düşüncelerine burada yer vermeyeceğim.

Ama ünlü Akademi baloları konusunda, eğlenceli bilgiler vereceğim .

Bir zamanlar bütün gazetelerde Akademi balolarına yer verilir, dedikodusu günlerce devam ederdi.

O zamanlar sansasyonun bu olduğunu söylersem, magazin kalitesi hakkında da sizi aydınlatmış olurum.

Mustafa Cezar anlatıyor:

‘‘Akademi döneminde, Akademi balosunun yapıldığı yıl biri, orijinalite olsun diye at getirmişti. Osman Hamdi Salonu'na, Mimarlık Bölümü öğrencisiydi.

Bir gün Akademi lokantasında yemek yerken biri geldi, elimi öptü. Tanıdın mı beni dedi. Dedim atı da beraber getirdin mi. Aşk olsun ya dedi.

Cengiz Aruzun'la birlikte gelmişti, sonra onu sordum, ölmüş.

Akademi Balolarına eskiden, eski hocaların da talebeliklerinde Akademi balosu kıyafet balosu olduğu için ilginç kıyafetle iştirak edenlerden Kerim'in (Silivrili), Kral Fuat kıyafetiyle gittiğimi söyleyeyim size, ifşa edeyim.’’

Adnan Çoker
, eski dönemlerden bir anısını naklediyor bu kitapta.

Müze müdürlüğü yaparken, Hüseyin Zekái Paşa ile Ahmet Şekür'ün resimlerini fotoğraftan yaptıklarını tesbit etmiş.

Bursa manzarası bilmem ne derken bunun Lefke Kasabası olduğu ortaya çıkmış.

Akademi'nin sanatsal ortamı, kuruluşu, Akademi’dekilerin sanat görüşlerinin yanısıra, anıların da kitaba epeyce bir okunurluk kattığını belirtmeliyim.

Bu tür kitaplarda, hocaların Akademi'ye nasıl girdikleri, niçin burayı seçtikleri, sanırım bir çok kişiye de yol gösterici bilgiler verecektir.

Benim asıl hoşuma giden yanı, tanıklıklardan çıkan insan portreleri, ağırlığın insan unsuruna verilmesi.

Hele hocaların biribirileriyle mesleki şakalaşmaları, ortamı yansıtması acısından okurlarıma değişik gelecektir.

Akademililerin hayata, ciddiyete bir başka bakışları vardır. Burada bunun bol bol örneklerini göreceksiniz.

Sanat tarihimize, sanat eğitimimize dair en önemli bilgileri ilk elden öğrenebilmek için eşsiz kaynak bu üç cilt.

Üstelik konuşmalar biçiminde gerçekleştirildiğinden, çok daha ayrıntıyı öğrenmek mümkün.

Editör Ahmet Öner Gezgin, iyi bir iş başarmış.

Ciddi bir kitaplığı olan herkes için kaynak üç cilt. Mutlaka alınmalı.


DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ


Yapılar Kitabı Sáî Mustafa Çelebi Koçbank

Kapalı Kitap Gilbert Adair YKY

Kendimi Engelletmem Gerald Metroz İş

Bütün Şiirleri Rıfat Ilgaz Çınar

Hitit Güneşi Mualla Eyuboğlu Anhegger Doğan
Yazarın Tüm Yazıları