Prof. Dr. Berkan Reşorlu

Erkek infertilitesi nedenleri ve tedavisi

22 Ocak 2021
Dünya Sağlık Örgütü (WHO), infertiliteyi cinsel olarak aktif ve korunmayan çiftlerin bir yıl içerisinde doğal yollarla gebelik elde edememesi durumu olarak tanımlamaktadır.

Evli çiftlerin yaklaşık %15’i istemelerine rağmen doğal yollarla çocuk sahibi olamamaktadır.

İnfertilitede erkeğin rolü nedir?
İnfertilite nedeniyle başvuran çiftlerin yaklaşık yarısında anormal sperm parametreleri ile karakterize erkeğe ait faktörler tespit edilmektedir.

Erkekte infertilite yapan sebepler nelerdir?
Erkek infertilitesinin başlıca sebeplerini testise ait hastalıklar (varikosel, inmemiş testis, kabakulak orşiti, vb.) hormonal nedenler, genetik sebepler, sperm kanallarındaki tıkanıklar, enfeksiyonlar, kanser, ilaç kullanımı ve sistemik hastalıklar oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra sperm parametrelerinde bozukluk saptanan infertil erkeklerin yaklaşık %30- 40’ında altta yatan herhangi bir sebep bulunamamaktadır.

Azospermi nedir?
Azospermi erkeklerde meni içerisinde hiç sperm bulunmaması durumudur. İnfertilite nedeniyle başvuran çiftlerde %10-15 oranında izlenmektedir. Azospermi, tıkayıcı ve tıkayıcı olmayan olarak iki başlık altında incelenmektedir. Tıkayıcı olan grupta testiste sperm üretimi normaldir; ancak sperm kanallarının doğuştan yokluğu, enfeksiyon, ameliyat veya travma gibi nedenlerle sonradan tıkanmasından dolayı sperm iletimi engellenmektedir. Tıkayıcı olmayan azospermi durumunda ise testiste sperm yapımı ya hiç yoktur ya da meniyle dışarı çıkacak yoğunlukta olmayacak kadar azalmış durumdadır.

Azospermi tedavisi nasıl yapılır?

Yazının Devamını Oku

Prostat kanseri tanısında nokta atış: MR füzyon biyopsi

15 Aralık 2020
Amerikan Kanser Derneği verilerine göre yaşamı boyunca her 6 erkekten 1’i prostat kanserine yakalanmaktadır. Erkeklerde akciğer kanserinden sonra en sık kanser ölümlerine yol açan bu hastalık, erken tanı aldığında başarılı bir şekilde tedavi edilebilmektedir.

Erken tanının son derece önemli olduğu bu hastalığın teşhisinde devrim yaratan gelişmelerden birisi olan “MR füzyon biyopsi” yöntemi olmuştur.

Prostat kanserinde erken tanı nasıl konulur?

Prostat kanserinin tipik erken belirtileri yoktur ve kendini ancak ilerlemiş dönemde ortaya çıkan şikayetlerle belli etmektedir. Bu aşamada ise kişinin bu hastalıktan kurtulma şansı mümkün olmayabilmektedir. Bu nedenle hastalığın henüz prostat içinde sınırlı iken, yani hiçbir klinik bulgu vermediği erken dönemde tespit edilmesi oldukça önemlidir. Erken tanı için ailesinde prostat kanseri öyküsü olanların 45, olmayanların ise 50 yaşından sonra yılda bir kez prostat muayenesi için üroloji uzmanına başvurması gerekmektedir.

Prostat kanseri tanısı nasıl konulmaktadır?

Prostattan salgılanan ve kana belli oranda geçen “PSA” dediğimiz bir proteinin kandaki düzeyinin ölçülmesi ve prostatın makattan parmakla muayenesi tanıda ilk basamağı oluşturan yöntemlerdir. Bu iki teşhis yönteminde prostat kanseri şüphesi uyandıracak bulgular tespit edilirse kesin tanı konulması amacıyla prostat biyopsisi ile doku örneklemesi yapılması gerekmektedir.

Prostat biyopsisi nasıl yapılır?

Klasik prostat biyopsisi ultrason eşliğinde makattan girilerek yapılmakta olup, prostatın 10-12 noktasına körlemesine atış yapılarak doku örnekleri alınmaktadır. Ancak bu yöntemle prostat kanseri olgularının sadece %70-75’e tanı konulabilmekte, kanser olgularının önemli bir kısmı atlanmaktadır. Biyopsi sonrası kanser tanısı konulmayan ancak kanser şüphesi devam eden olgulara tekrarlayan biyopsiler yapılması önerilmekte bu da hastalarda ciddi enfeksiyon, kanama ve ağrı riski oluşturmaktadır.

MR füzyon biyopsi nedir?

Yazının Devamını Oku

Genital siğillerle ilgili merak edilenler

1 Aralık 2020
Hem erkeklerde hem de kadınlarda görülen “genital siğiller (kondilom)” için etken ajan HPV (Human Papilloma Virüs) olup, dünya genelinde ve ülkemizde cinsel yolla bulaşan en sık hastalık grubunu oluşturmaktadır.

HPV’nin otuzu aşkın tipi genital sistemi enfekte etmektedir ama görünür lezyonlara (siğil) en sık HPV Tip 6 ve Tip 11 neden olmaktadır. HPV ile ilişkili kanserlerden (serviks, penis, anal kanserler) ise en çok Tip 16 ve 18 gibi sessiz seyreden alt tipi sorumludur.

Nasıl bulaşır?

En sık cinsel temas yoluyla (vajinal, oral, anal) bulaşır, ancak cinsel temas olmadan da bulaşması mümkündür (elle temas, ortak jilet veya iç çamaşırı kullanımı, anneden bebeğe doğum sırasında geçiş gibi).

Ne zaman bulgu verir?

Birçoğu (%70) herhangi bir bulgu vermeden sessiz (asemptomatik) seyreder. Bulaş sonrası lezyonların ortaya çıkması (inkübasyon süresi) 3 hafta – 8 ay arasındadır.

Tanı nasıl konulur?

Papillamatöz (karnabahar görünümlü) kahverengi veya kırmızımsı lezyonların görülmesi ile tanı konulur. Lezyon görünmeyen hastalarda genital bölgeye %3 ile %5’lik asetik asid tatbiki ile kondülomlar beyaz alanlar olarak izlenir. HPV-DNA ile subtiplendirme yapılabilir, ancak yaygın kullanılmamaktadır. Siğillerden rutin biyopsi yapılması da önerilmez. Ancak atipik görünümlü, pigmente, sert veya ülsere siğillere, immün yetmezlikli hastalara ve tedavi sonrası düzelmeyen lezyonlara biyopsi önerilir.

HPV aşısı kimlere yapılmalıdır?

Yazının Devamını Oku

Varikosel tedavisinde mikrocerrahi

23 Kasım 2020
Varikosel, testislerdeki kanı boşaltan toplardamarların bacaklardaki varis tarzı genişlemesine verilen isimdir. Bu durum sıklıkla (%90) sol tarafta görülürken, %8-9 oranda iki taraflı, %1-2 oranında ise sağ tarafta izlenmektedir. Sol tarafta daha sık izlenmesinin nedeni sol taraf toplardamarının anatomik yapısı ve vücut içindeki seyri ile ilgilidir.

Varikoselin toplumdaki erkeklerin genelinde görülme oranı %15-20 arasındadır. Kısırlık (infertilite) sorunuyla doktora başvuranların ise yaklaşık %30-40’ında rastlanmaktadır.

Varikosel belirtileri

Kısırlık: Testis ısısının bozulması, kirli kan içindeki toksik maddelerin testiste birikmesi ile testis fonksiyonları etkilenir. Bu durum öncelikle sperm üretimini, ileri evrelerde ise testosteron üretimini bozar. Varikosel düzeltilebilir erkek kısırlığının en sık sebebini oluşturmaktadır.

Testiste şişlik ve kabarıklık: Damarlardaki genişleme, bir süre sonra dışarıdan görülecek kadar belirginleşip bacaklarda görülen varislere benzer görünüm alabilmektedir. Bu durum dışardan kabarıklık ve şişlik şeklinde kendini belli etmektedir.

Testiste ağrı: Rahatsız edici künt nitelikte kendi belli eden bir ağrıdır. Bu ağrı genelde kasık bölgesinde ve testiste hissedilebildiği gibi zaman zaman bacağa doğru da yayılabilir. 

Testiste küçülme: Varikosel ilerleyen dönemlerde sperm ve erkeklik hormonu üretiminden sorumlu olan testisin boyutlarında küçülmeye neden olabilmektedir. Bu durum kendini kısırlık (infertilite), cinsel isteksizlik ve cinsel fonksiyon bozuklukları ile gösterebilmektedir.

Varikosel sebepleri

Varikoselin neden olduğu tam olarak belli değildir. Ancak karın içi basıncını arttıran ağır sporlarla uğraşanlarda, kronik kabızlık sorunu yaşayanlarda, kronik öksürük sorunu olanlarda, sürekli ayakta kalmayı gerektiren meslekleri yapanlarda, uzun boylu ve şişman erkeklerde daha sık izlendiği bilinmektedir.

Yazının Devamını Oku

Prostat kanserinin farkında mısınız?

18 Kasım 2020
Her yıl kasım ayında erkek sağlığında farkındalık yaratmak amacıyla tüm dünyada etkinlikler düzenlenmektedir. “Movember” adı altında yapılan bu etkinliklerde başta prostat ve testis kanseri olmak üzere erkek sağlığına dikkat çekilmeye çalışılmaktadır.

Erkeklerin kasım ayı boyunca bıyıklarını uzatmaları üzerine kurulu olan “Movember” ifadesi, Türkçe’de bıyık anlamına gelen “moustache” ve kasım anlamına gelen “november” kelimelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Bu ayda üzerinde en çok konuşulan ve etkinlikler düzenlenen konusunu ise elbette “Prostat Kanseri” oluşturmaktadır.

Prostat kanserinde farkındalık neden önemlidir?

Prostat kanseri, Amerikan Kanser Derneği verilerine göre batılı ülkelerde erkeklerde en sık izlenen kanser türü olup, tüm kanser vakalarının yaklaşık dörtte birlik kısmını oluşturmaktadır. Ülkemizde de erkeklerde akciğer ve mesane kanseri ile birlikte en sık izlenen kanser türlerinden birini oluşturmaktadır.

Son yapılan çalışmalarda bir erkeğin yaşamı boyu prostat kanserine yakalanma riskinin %15-20 arasında olmasına karşın bu hastalığa bağlı ölüm riskinin %3 civarında olduğu rapor edilmektedir. Bu durum prostat kanserinin çok görülen bir kanser olmasına karşın, özellikle erken safhada teşhis edildiğinde ve doğru bir tedavi şeması uygulandığında iyileşme şansının çok yüksek bir hastalık olmasıyla ilişkilidir.

Prostat kanserinin tipik erken belirtileri yoktur ve kendini ancak ilerlemiş dönemde ortaya çıkan şikayetlerle belli etmektedir. Bu aşamada ise kişinin bu hastalıktan kurtulma olanağı mümkün olmayabilmektedir. Bu nedenle hastalığın henüz prostat içinde sınırlı iken, yani hiçbir klinik bulgu vermediği erken dönemde tespit edilmesi oldukça önemlidir. Hiçbir yakınması olmasa bile erkeklerin 50 yaşından sonra yılda bir kez prostat muayenesi için üroloji uzmanına başvurmasını sağlamak ancak bu hastalığa farkındalık oluşturmakla mümkün olacaktır.

Prostat kanserinde risk faktörleri nelerdir?

Birçok kanser tipinde olduğu gibi bu hastalıktan da sorumlu tek bir ajan veya süreç tanımlanmamıştır. Bununla birlikte prostat kanseri için kesin olarak ortaya konulmuş üç tane risk faktörü mevcuttur. Bunlar; yaş, etnik köken ve genetiktir.

Yaş arttıkça prostat kanseri görülme sıklığı artmaktadır. Örneğin tüm vakaların sadece %2’si 50 yaşın altındadır. Yine yapılan epidemiyolojik çalışmalarda prostat kanserinin hem ailesel geçişinin hem de genetik yönünün olduğu gösterilmiştir. Bu nedenle ailesinde prostat kanseri olan kişilerde, normal popülasyona göre daha erken yaşta ve daha sık aralıklarla tarama yaptırılması önerilmektedir.

Yazının Devamını Oku

Erkeklerin kâbusu prostat büyümesine etkili ve güncel çözüm: HoLEP ameliyatı

6 Kasım 2020
HoLEP ameliyatı, holmium lazer enerjisi kullanarak büyümüş prostat dokusunun kapsülünden ayrılarak endoskopik olarak tamamen çıkarılması işlemidir.

Prostat büyümesi tedavisinde uygulanan en güncel ameliyat yöntemlerinden olan ve diğer tedavi yöntemlerine olan üstünlükleri nedeniyle Avrupa ve Amerika’da kısa sürede popüler hale gelen bu yöntem, Üroloji Kılavuzlarında da altın standart tedavi yöntemi olarak yerini almıştır.

İyi huylu prostat büyümesi nedir?

İyi huylu prostat büyümesi (BPH) yaşla birlikte büyüyen prostatın etrafını sardığı mesanenin (idrar torbası) çıkışını tıkaması ve idrar akımına engel olması durumudur. Bu durum 50 ve 60’lı yaşlardaki erkeklerin yaklaşık yarısında; daha ileri yaş grubundaki erkeklerin ise %90’ında idrar yapmakla ilgili problemlere yol açmaktadır. Zayıf idrar akımı, kesik kesik idrar yapma, idrarını tam boşaltamama hissi, sık idrara gitme, gece idrara kalkma, ani sıkışma hissi, idrardan kan gelmesi gibi şikayetler başlıca belirtileridir. İlerlemiş ve müdahalede gecikilmiş olgularda ise hastanın yaşam konforunu bozmasının yanı sıra böbrek yetmezliğine kadar varan ciddi problemlere yol açan önemli bir sağlık sorunudur.

HoLEP ameliyatı nedir?

HoLEP ameliyatının açılımı “Holmium Laser Enucleation of Prostate” olup, lazer yardımıyla büyümüş olan prostat iç dokusunun (adenom) kapsülden ayrılarak çıkarılması anlamına gelmektedir. Bu işlem herhangi bir kesi yapılmadan idrar kanalından bir endoskop vasıtasıyla girilerek yapılmaktadır. Lazer yardımıyla kapsülünden ayrılan prostat dokusu daha sonra idrar torbasının içinde çok küçük parçalara ayrılarak dışarı alınmaktadır.

Açık prostat ameliyatına olan üstünlüğü nedir?

Bu işlem aslında açık prostat ameliyatı ile benzer prensiplere göre yapılmaktadır. Ancak açık prostat ameliyatından farklı olarak herhangi bir kesi olmaksızın tamamen kapalı olarak gerçekleştirilmektedir. Açık prostat ameliyatına göre kanama miktarı çok daha az olmakta, sonda kalış süresi ve hastanede yatış zamanı daha kısa sürmektedir. Hastalar açık ameliyata göre çok daha konforlu ve hızlı bir iyileşme süreci yaşayarak erken dönemde günlük yaşantılarına dönebilmektedir. Geniş görüş altında direk gözle görülerek yapıldığı için içeride hiç doku kalmamakta, dolayısıyla açık prostat ameliyatına göre daha iyi sonuçlar elde edilmektedir.

Diğer kapalı tekniklere göre ne gibi avantajlar sağlar?

Yazının Devamını Oku

Sertleşme sorunu (iktidarsızlık) doğal yöntemlerle tedavi edilebilir mi?

21 Ekim 2020
Sertleşme sorunu ya da iktidarsızlık tatmin edici cinsel performansa izin verecek düzeyde ereksiyonun (sertleşme) başlatılamaması ya da sürdürülememesi durumudur.

Dünya genelinde milyonlarca erkeği etkileyen bir cinsel fonksiyon bozukluğu olup 40-70 yaş arası erkeklerde %52 oranında sertleşme sorunu görüldüğü saptanmıştır. Ülkemizde yapılan bir çalışmada ise bu yaş grubunda sertleşme sorununun %69 oranında görüldüğü tespit edilmiştir. Dünya genelinde 20-75 yaş arasındaki erkeklerin yaklaşık %16’nın yani tahminen 152 milyon erkeğin ereksiyon sorunu yaşadığı düşünülmektedir.

Nasıl tedavi edilmelidir?

Sertleşme sorunu çok fazla sayıda nedene bağlı olarak gelişebilir. Ama temel olarak altta yatan fiziksel ve/veya psikojenik nedenlere bağlı gelişmektedir. Fiziksel nedenler dolaşım sorunları, hormonal bozukluklar, nörolojik bazı nedenler veya penis dokusundaki bozukluklardan oluşmaktadır. Altta yatan sebebin tam olarak ortaya konulması etkin tedavi yapılabilmesi açısından son derece önemlidir.

Günümüzde sertleşme sorununun tedavisi için öncelikle eğer altta yatan fiziksel ya da psikojenik düzeltilebilir bir sağlık sorunu varsa bunun tedavi edilmesi gerekir. Bunun dışında yaşam tarzı değişiklikleri, ağızdan alınan ilaçlar, penis içine iğne uygulamaları, penise şok dalga tedavisi ve penis protezi (mutluluk çubuğu) sıklıkla uygulanan tedavi yöntemleridir.

Doğal yöntemlerle ereksiyon (sertleşme) kalitesi arttırılabilir mi?

Düzenli egzersiz: Düzenli egzersiz yapılması kan basıncını düzenleyerek, penise kan akımını arttırarak, duygu durumunu düzelterek ve dayanıklılığı arttırarak ereksiyonların kalitesini arttırmaktadır. Özellikle pelvik taban kaslarını çalıştıran “Kegel Egzersizleri” sertleşme sorununun çözümünde en etkili egzersiz yöntemi olduğu ve 4-6 haftalık süreç sonunda ereksiyon kalitesindeki belirgin iyileşme sağladığı çalışmalarla gösterilmiştir.

Sağlıklı beslenme: Kalp dostu sağlıklı bir diyet hem dolaşım sisteminin hem de vücudun geri kalan kısmının sağlıklı kalması açısından son derece önemlidir. Sağlıklı bir beslenme ile iktidarsızlık için en önemli risk faktörleri olan kalp hastalıkları, damar tıkanıklığı, obezite ve diyabet gibi hastalıkların önüne geçilmektedir. Özellikle sebze, meyve, zeytinyağı, balık, baklagiller ve tam tahıl ürünlerinden zengin Akdeniz diyetinin sertleşme sorunlarını azalttığı ve ereksiyon kalitesini iyileştirdiği 2017 yılında yayınlanmış geniş serili bir derlemede gösterilmiştir.

Sigara ve alkol

Yazının Devamını Oku