PENİS UZATMA
Penis uzatma konusunda etkinliği kanıtlanmış tek yöntem cerrahi uygulamalardır. Bu konuda en çok kullanılan ve bizimde uygulamayı tercih ettiğimiz yöntem; penisi leğen kemiğine asan asıcı bağların (suspansuar ligamanlar) kesilmesi, penis kökündeki (suprapubik bölge) yağın liposuction yöntemi ile uzaklaştırılması ve takiben cilde VY-plasti işlemi uygulanarak penisin dışarı uzatılmasıdır. Bu operasyonla penis boyunda 3 – 4 cm’lik bir uzama elde edilebilmektedir. Penisin asıcı bağlarının kesilmesinin cinsel fonksiyonlara (sertleşme, boşalma, haz, istek) herhangi bir zararı yoktur. Günümüzde bu bağı tamamen değil %80 oranında keserek serbestleştiriyor, kestiğimiz alanın tekrar kapanmaması için araya sütürler koyuyoruz.
Bazen kilolu insanlarda penis cilt altına gömülü vaziyette olabilmektedir. Bu durumda suspansuar ligamanları kesmeden sadece o bölgedeki yağlar alınarak penis görünürlüğünde artma dolayısıyla penis boyunda uzama sağlanabilmektedir.
Yine bazı kişilerde penis alt kısmı ile skrotum dediğimiz torba arasında yelpaze gibi duran bir deri parçası bulunmaktadır. Bu duruma perdeli penis veya penoskrotal web adı verilmektedir. Doğumsal ya da hatalı sünnetlere bağlı oluşan bu durum penisi olduğundan kısa göstermekte ve cinsel ilişki sırasında rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Tedavide ameliyatla bu deri parçası çıkarılır ve penisin daha uzun görünür olması sağlanır.
PENİS KALINLAŞTIRMA
Penis cildi altına yapılan yapılan yağ enjeksiyonu günümüzde penis kalınlaştırmanın en etkili ve güvenli yoludur. Yağ enjeksiyonu için kasık ve/veya karın bölgesinden liposuction yöntemi ile yağlar alınır ve süzülüp saflaştırıldıktan sonra penis gövdesine homojen bir şekilde dağıtılacak şekilde enjekte edilir. Genel olarak bu yöntemle penis çevresinde %25-35 oranında bir kalınlık artışı sağlamak hedeflenmektedir. Bu amaç için 30 – 50 cc yağ enjeksiyonu yeterli olmaktadır. Yağ enjeksiyonu ile penis altına aktarılan yağların 6 ay sonra yaklaşık %40’ı kalmaktadır ve kalan bu yağlar ömür boyu kalıcı olmaktadır. Ancak kişi isterse yağ enjeksiyonu ile penis kalınlaştırma işlemi tekrarlanabilmektedir.
Yağ enjeksiyonu dışında hyaluronik asit içeren dolgu maddeleri ile de penis gövdesinde kalınlık artışı sağlanabilmektedir. Ancak bu yöntemle kalınlık artışı sağlayabilmek için çok sayıda dolgu maddesi kullanmak gerekmektedir ve dolgu maddelerinin sağladığı kalınlık artışı etkisi 1 yıl içerisinde tamamen kaybolmaktadır.
PENİS BAŞININ (GLANS) BÜYÜTÜLMESİ
TESTİS KANSERİ BELİRTİLERİ NEDİR?
Testis kanserinin en sık rastlanan bulgusu testiste ağrısız ele gelen kitledir. Ancak kitlelerin bir kısmının ağrıya sebep olabileceği unutulmamalıdır. Testiste ele gelen herhangi bir şişlik ya da kitle durumunda en kısa sürede bir üroloji uzmanına görünmek gerekmektedir. Bu kanser türünün erken teşhisi için erkeklerin ayda bir kez sıcak duş sonrası testislerini kendi kendine muayene etmeleri önerilir.
Ele gelen kitle dışında ileri evre hastalıkta uzak organ yayılımına bağlı sırt ağrısı, kemik ağrısı, öksürük, bilinç değişikliği gibi şikayetlere, bazen hormon salınımına bağlı memelerde büyüme ve ağrı gibi şikayetlere yol açabilir.
TESTİS KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ NEDİR?
İnmemiş testis hastalarında ameliyatla düzeltilmiş bile olsa testis kanseri görülme ihtimali 4-8 kat artmaktadır. Daha önce geçirilmiş testis kanseri öyküsü, ailede testis kanseri varlığı, bir takım genetik rahatsızlıklar (kleinefelter sendromu, down sendromu, vb.), esrar kullanımı ve beyaz ırk testis kanseri gelişimi için risk oluşturmaktadır.
TESTİS KANSERİ TANISI NASIL KONULUR?
Testiste ele gelen bir kitle fark edildiğinde aksi ispat edilene kadar kötü huylu olarak kabul edilir. Tanı koymak için ilk ve en sık kullanılan görüntüleme yöntemi ultrasondur. Ultrason ile testiste kitle saptanması halinde bazı tümör belirteçlerinin (ΒHCG, AFP, LDH) kan seviyelerini mutlaka kontrol etmek gerekir. Bu tümör belirteçleri hastalığın evrelendirilmesinde ve sonrasında seyrinin takibinde önem arz etmektedir. İleri evre hastalıktan şüphe edilen olgularda bilgisayarlı tomografi, kemik sintigrafisi ve PET/CT gibi tetkikler gerekebilir.
TESTİS KANSERİ TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
NEDEN OLUŞUR?
Peyronie Hastalığının neden oluştuğu kesin olarak bilinmese de en çok kabul edilen görüş penis dış kılıfının tekrarlayan mikrotravmalara maruz kalmasıdır. Diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları, yüksek kolesterol, düşük testosteron ve geçirilmiş pelvik cerrahi girişimler bu hastalığın gelişimi açısından risk faktörleridir.
BULGULARI NELERDİR?
Hastalığa bağlı oluşan eğrilik ve ağrılı ereksiyonlar cinsel ilişkiyi zorlaştırmakta hatta bir süre sonra olanaksız hale getirebilmektedir.
TEDAVİ
Ağızdan Alınan İlaçlar: Kolşisin, E Vitamini, Pentoksifilin, Tadalafil, Potaba ve Tamoksifen bu amaçla kullanılan ilaçlardır.
Penise Enjeksiyon Şeklinde Uygulanan İlaçlar: Steroidler, Verapamil, Klostridyum Kollajenaz ve İnterferon bu amaçla kullanılmaktadır.
ESWT (Düşük Yoğunluklu Şok Dalga Tedavisi):
BULGULARI
Tipik bulguları mesane ağrısı, sık idrara çıkma ve sürekli idrar yapma isteğidir. Ağrı hissi genellikle mesane doldukça belirginleşmekte, idrar yapınca ise azalmaktadır. Şikayetlerde görülen alevlenme ve iyilik halleri bu hastalık için tipiktir. Cinsel ilişki hem kadın hem erkek için çoğu zaman ağrılı olmaktadır. Bu hastalarda ayrıca kas ve iskelet sistemi ağrıları, kabızlık, irritabl barsak sendromu, fibromyalji, otoimmün hastalıklar, depresyon, alerji ve migren daha sık izlenmektedir.
NEDENLERİ
Birçok yönüyle ciddi şekilde araştırılmasına rağmen bu hastalığın neden oluştuğu tam olarak bilinmemektedir. Ancak genel kabul gören görüş bu hastalığın tek bir nedeni olmadığı; immünolojik, alerjik, nörovasküler, enfeksiyöz, hatta çevresel ve genetik birçok faktörün birlikte rol aldığı bir sendrom olduğu yönündedir.
TANI
Hastalığın tanısı benzer belirtiler gösteren diğer hastalıklar ekarte edilerek konulmaktadır. Bunu yapmak için aşağıdaki test ve basamaklar kullanılmaktadır.
TEDAVİ
1. Basamak:
KAÇ TİP İDRAR KAÇIRMA VARDIR?
1.Stres tipi idrar kaçırma: Efor sırasında (öksürme, hapşırma, ağır yük kaldırma, egzersiz vb.) görülen idrar kaçırma durumudur. Peki bu durum niye oluşur?
İdrar kanalı (üretra), pelvik yapılar tarafından bir hamak gibi asılı tutulur. Bu kanalı destekleyen yapıların zayıflaması ya da idrar tutmayı sağlayan sfinkter dediğimiz yapının hasar görmesi stres tip idrar kaçırmayla sonuçlanmaktadır. Çünkü sfinkter mekanizması düzgün çalışmadığında tam olarak kapanamamakta ve efor sırasında artan mesane içi basıncıyla idrar istemsiz olarak dışarı kaçmaktadır.
2. Sıkışma tipi idrar kaçırma: Ertelenemeyen ani sıkışma hissi ile birlikte meydana gelen idrar kaçırma durumudur. Burada mesanede istemsiz kasılmalar söz konusu olup idrar depolamakta sorun vardır.
3. Karışık tip idrar kaçırma: Her iki tip idrar kaçırma birliktedir.
4. Taşma tipi idrar kaçırma: Mesanenin dolarak fazla idrarın sızıntı şeklinde istemsiz olarak kaçırılmasıdır.
İDRAR KAÇIRMA SEBEPLERİ NEDİR?
NASIL TANI KONULUR?
SEBEBİ NEDİR?
Doğuştan sünnetli ya da peygamber sünnetli gibi masum ifadelerle tanımlanan bu durum aslında ancak ameliyatla düzeltilebilen ciddi bir gelişim bozukluğudur. Neden oluştuğu tam olarak bilinmese de bazı hormonal ve genetik faktörlerin etkili olduğu düşünülmektedir.
Yaklaşık olarak 300 doğumdan 1’de görülmektedir. Son 25 yıldır görülme sıklığı artan bu bozukluk düşük doğum ağırlığı olan çocuklarda ve çeşitli hormon içeren kirleticilere maruz kalanlarda daha sık izlenmektedir. Hipospadiaslı kişilerin %7’nin aile bireylerinde hipospadias görülmesi genetik yatkınlığın bir göstergesidir. Yine hipospadias ogularının %10’da inmemiş testis, %9-15’de kasık fıtığı izlenmektedir.
TEDAVİSİ
Hipospadiasın tedavisi cerrahidir. Ameliyat her yaşta yapılabilse de en uygun zaman aralığı 6 ay – 1.5 yaş arası dönem kabul edilmektedir.
Kozmetik ve fonksiyonel açıdan normal bir penis elde etmek amacıyla tedavi edilmesi gerekmektedir. Bu hastaların tedavi edilmezse yaşayabileceği sorunlar;
Bu konuda tanımlanmış birçok ameliyat tekniği söz konusudur. En sık kullanılan ameliyat teknikleri bir sonda üzerinden idrar yolunun tüp haline getirilmesi ve penisin ucuna kadar taşınması esasına dayanmaktadır. Bu ameliyat tekniklerinde sünnet derisi kullanılmakta olup, bu çocukların sünnet edilmemesi oldukça önemlidir.
Gece altını ıslatma nedenleri
Bu sorunun kökeninde büyük oranda genetik yatkınlık vardır. Anne ya da babada alt ıslatma öyküsü varsa çocukta %44, her ikisinde birden bu sorun varsa %77 oranında alt ıslatma sorunu görülmektedir.
Gece idrar üretiminin artması: Geceleri salınan ve vücutta su tutulmasını sağlayarak idrar üretimini azaltan ADH hormonunun salınım ritminde problem varsa gece idrar üretimi artmakta ve idrar kaçırma ile sonuçlanmaktadır.
Derin uyku ve uyanma sorunları: Bu çocuklarda mesane doluluğunu algılayamama veya algılandığı halde uyanamama problemi vardır.
Mesanenin istemsiz kasılmaları: Genellikle gündüz işeme semptomlarına da yol açan bu durum geceleri idrar kaçırma sorununa da yol açabilmektedir.
Hayatında bir kez taş hastalığı tanısı alan ve tedavi olan kişilerin yaklaşık yarısında 5 yıl içerisinde taş hastalığının tekrar oluştuğu görülmektedir. Bu nedenle taşsızlık sağlanan hastalarda yapılması gereken ilk iş tekrar taş oluşumunun önüne geçmek olmalıdır. Bunun için tüm taş hastalarının uyması gereken birtakım koruyucu önlemler vardır. Bu koruyucu tedbirlerin ana noktasını diyet alışkanlıklarının düzenlenmesi ve yaşam tarzı değişiklikleri oluşturmaktadır.
Sıvı alımının artırılması
Sıvı alımı hava sıcaklığına göre günlük en az 2.5 – 3 L arasında olmalıdır. Ya da başka bir deyişle kişinin günde 2 L idrar çıkaracak kadar sıvı tüketmesi sağlanmalıdır. Sıvı tüketiminin gün içine yayılarak (sirkadiyan tarzda) ve sıvı kaybının arttığı zamanlarda (egzersiz, sıcak hava vb) arttırılarak yapılması önemlidir. Günlük sıvı alımını yalnızca yarım litre arttırmak taş oluşma riskini %80 oranında azaltmaktadır. Sıvı alımını arttırmak idrar hacmi arttırmakta, bu da idrar içerisinde taş oluşturan kristallerin yoğunluğunu azaltarak taş oluşumunu engellemektedir.
Sıvı çeşidi olarak nötral PH’ ya sahip ve kalorisiz içecekler tercih edilmelidir. Genel olarak tüketilmesi önerilen sıvı sudur. Suyun sertliğinin taş oluşumunda etkili olmadığı birçok çalışma ile gösterilmiştir. Limon, portakal ve greyfurt suyu gibi sitrattan zengin sıvıların taş oluşumundan koruduğu bilinmektedir.
Düzenli egzersiz ve spor yapmak
Düzenli yapılan egzersiz ve spor ile taş kristallerinin atılımı kolaylaşır. Ama spor yaparken mutlaka yeterli sıvı alımı sağlanmalıdır. Yine düzenli spor yapmak hipertansiyon ve obezite gibi taş oluşumunu kolaylaştıran hastalıkları engellemeye yardımcı olur.
İdeal kiloyu korumak taş oluşumundan korunmanın bir diğer yoludur. Obezitenin idrarı asidik hale getirdiği ve taş oluşturan kristallerin atılımını arttırdığı bilinmektedir.
Diyette hayvansal proteinlerin kısıtlanması