Paylaş
Hedefim, bugün size o operasyonun olası sonuçlarını yazmaktı.
Ancak perşembe günü, yorumcu olduğum CNN Türk’te yayınlanan Parametre programı biter bitmez Esenboğa Havalimanı’na, oradan da İzmir’e geçtim...
Yolda, notlarımı gözden geçirdim, başlıkları çıkardım. Yazı kafamda şekillendi. İlk fırsatta yazmaya başlayacaktım.
Ancak...
İzmir’e adım attığım ve Hürriyet ekibine katıldığım andan itibaren durum değişti.
Bahar gelmişti. Şehir cıvıl cıvıldı. Kordon kendini bulmuştu. Alsancak, Basmane, Kültür Park panayır yeri gibiydi. Saat kulesiyle, Asansör’üyle, gülen insanların güzel şehri bahara uyanmıştı.
Restoranlarda enginar, Ege otları ile yapılan mezeler yemek masalarının baş köşesinde yerlerini almıştı.
Haliyle...
Bu atmosferin etkisi ile şu güzel cumartesi günü size bombardıman ve karşılıklı eleştirilerle devam eden bir diplomatik krizi değil, İzmir’i yazmaya karar verdim.
ORTAK TANIM: ÖZGÜRLÜK
Buluştuğumuzda “İzmir’i Hürriyet’le Keşfet” sloganıyla İzmir’in birbirinden güzel yerlerinde yorucu bir parkuru tamamlamış olan Hürriyet ekibinin yüzü gülüyordu.
Ekibin tamamına yakını İstanbul’dan gelmişti. İzmir Bölge Temsilcisi Deniz Sipahi önderliğindeki Hürriyet İzmir ekibi muhteşem bir program hazırlamıştı. Biz Ankara’dan Erdal Sağlam’la gelmiştik. Ancak ekipte isimleri Ankara ile özdeşleşmiş dört önemli gazeteci de vardı: Ertuğrul Özkök, Sedat Ergin, Fikret Bilâ ve Murat Yetkin...
Biz, bozkırın kalbinden, Ankara’dan gelenlerin İzmir’i çok sevmesi, beğenmesi normal ama dünyanın en güzel kentlerinden biri olan İstanbul’dan gelen arkadaşların da İzmir’e hayran olduğunu görmek şaşırtıcıydı.
Ayşe Arman ile TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, emekli olup İzmir’e taşınma niyetini saklamıyordu. Kalabalık içinde hemen herkesin bir İzmir planı vardı. “İzmir’de olan, Ankara’da olmayan ne var” diye sorarsanız, çok şey sayarım, ama hiçbiri olmasa en azından “deniz” derim. Peki İstanbullular neden İzmir diyor? Kime sorduysam aldığım yanıt aynı: “Özgürlük”...
Bu yanıt başta bana da çok klişe geldi. Ancak, gençlerin işgal ettiği Alsancak sokaklarında ya da araçların değil, sadece insanların dolduğu Urla meydanındaki enginar tezgâhlarının önünde vakit geçirirken bunun bir klişe olmadığını gördüm.
TARİHLE BARIŞIK YAŞAMAK
İzmir’in orta yerinde bir tarihin, Agora’nın bütün görkemiyle ortaya çıktığını da hatırlatmalıyım. Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu anlattı. İzmir’deki tarihi ören yerlerinin ortaya çıkarılması işinin yüzde 95’ini belediye, yüzde beşini ticaret ve sanayi odası üstlenmiş. O kadar eskiye gitmek gerekmiyor. İzmir’de Cumhuriyet dönemi eserleri de çok iyi korunmuş. İzmir Enternasyonal Fuar alanı yeni bir Kültür Park projesi ile ayağa kaldırılırken, bünyesindeki tarihi binalardan vazgeçilmemiş. Ankara’nın eski havagazı fabrikası yıkılırken, İzmir’in eski havagazı fabrikası da restore edilmiş ve muhteşem bir sosyal/kültürel etkinlik alanına dönüştürülmüş.
Rehberimiz, Abdulhamid’in tahta çıkışının 26. yılında inşa edilen tarihi saat kulesinin önünden geçerken, kuledeki saatin 6 günde bir kurulduğunu ve sadece 1974’teki depremde durduğunu anlattı.
İzmir’e her gelişimde ben de o saat gibi kurulduğumu, yenilendiğimi hissediyorum.
ERGİN Mİ ÖZKÖK MÜ?
BU arada havagazı fabrikası demişken, size Hürriyet dedikodusu yapmadan edemeyeceğim. Havagazı fabrikasındaki yemekte Tepecik Roman Flarmoni Orkestrası zeybek çalınca, Ertuğrul Özkök ile Sedat Ergin arasındaki “Kim daha iyi Efe” tartışması alevlendi. Özkök, polemik yapmadı ve sahneye çıkarak yaklaşık 5 dakika kesintisiz oynadı. Fena da oynamadı. Dizini her yere vurduğunda da Sedat Ergin’e bakıp meydan okudu. Özkök’e İzmir’de yanıt vermeyen Sedat Ergin’in rövanşı nerede alacağını gerçekten merak ediyorum.
Paylaş