Paylaş
Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi’nin (DİTAM) Saadet Partisi Lideri ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu ile yaptığı toplantı için Demir Otel’e geçtim. Demir Otel, 90’lı yıllarda PKK’yla mücadeleyi, Kuzey Irak’taki gelişmeleri izlerken bölgede kullandığımız otellerden biriydi. Yenilendiği için görüntüsü büyük ölçüde değişse de adı bile o yılları anımsamama yetti.
DİTAM Başkanı Mehmet Vural ile Kürt sorunu konusunda Türkiye’deki en donanımlı ve sağduyulu insanlardan biri olan Sedat Yurttaş, konuklarını karşılıyordu. Sadece Diyarbakır değil, bölgeden sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de vardı. Karamollaoğlu’nun konuşacağı toplantıya kadar sohbet etme olanağı bulduk.
HDP BARAJI GEÇER Mİ?
Ne yalan söyleyeyim, Ankara’da İstanbul’da “HDP’nin baraj sorunu olmayacak” havası varken Diyarbakır’da en çok “HDP barajı geçerse” ifadesini duydum. Batıda böyle bir hava olmadığını söylediğim, STK temsilcilerine neden bu ifadeyi kullandıklarını sordum. Aldığım yanıtları, şu iki maddede özetleyebilirim:
- Seçmen taşıma başta olmak üzere bölgede yapılan seçim hazırlıklarının, HDP oylarını olumsuz etkileyeceğinden korkuyorlar.
- Bölgede ne kadar yüksek alırsa alsın, HDP’nin barajı bölge oylarıyla aşamayacağına inanıyorlar. Haliyle barajın aşılmasını batıdaki oylara bağlıyorlar ve batıdaki durumu göremedikleri için tedirginler.
SAADET’İN RAPORU OLUMLU KARŞILANDI
Temel Karamollaoğlu, partisinin hazırladığı Kürt Sorunu Raporu’nu ilk olarak DİTAM’da paylaştı. Partisinin sorunla ilgili teşhisini ve çözüm önerilerini sıraladı. Adını “Kürt Sorunu” olarak koyması, “Türk Türk’tür Kürt Kürt’tür” demesi, Uludere olayını “katliam” olarak nitelemesi, asimilasyon dönemlerini eleştirmesi, “ana dilde eğitim”e ve bir coğrafi kavram olarak “Kürdistan”a mesafe koymaması salondaki STK temsilcilerinden övgü aldı. Karamollaoğlu, atılması gereken sosyal, kültürel ve ekonomik adımların yanı sıra “iç barış” vurgusu yaptı. Liderlerin sorunun çözümü için pozitif dil kullanması çağrısı yaptı ve kendilerinin en geniş istişare yöntemlerine başvuracaklarını vaat etti.
AK PARTİ’NİN LİSTE SIKINTISI
DİTAM toplantısı sonrasında DHA temsilcisi Ferit Aslan ile sokağa çıktık. Sohbetlerden şunu anladım:
AK Parti’nin Diyarbakır milletvekili listesi HDP’nin barajı geçemeyeceği fikrine göre hazırlanmış. Listelerde yer bulamayan ya da beklediklerinden geride kalanların destekçileri tepkilerini saklamıyor. Ensarioğlu ailesinden birinin aday gösterilmemesi de hayal kırıklığı yaratmış.
HDP’nin listesinde kimin olduğu kimsenin umurunda değil. Selahattin Demirtaş ve partililerin içeride olması, kayyum uygulamaları başta olmak üzere “mağduriyet” hissi yeniden ön plana çıkmış.
AK Parti ve HDP dışında ‘millet ittifakı’ içinde iki güçlü aday var. Biri Salim Ensarioğlu, diğeri Haşim Haşimi. İki ismin alacağı oylar sayesinde ’millet ittifakı’nın en az bir milletvekili çıkarabilecek oy sayısına ulaşacağı ve Ensarioğlu ya da Haşimi’den hangisi daha yüksek oy alırsa milletvekili olacağı hesapları yapılıyor.
Bu arada hükümetin, IKYB lideri Mesud Barzani’ye yönelik politikası, muhafazakâr Kürtlerin Saadet Partisi ya da HÜDAPAR’a yönelmesine neden olmuş. Karamollaoğlu’nun Diyarbakır’a bir yanında Haşimi, diğer yanında Altan Tan’ı alarak gelmesi de gövde gösterisi olarak görülebilir.
CHP’nin bölgedeki varlığından söz etmek zor. Ancak SP ve İYİ Parti’nin aday tercihleriyle ‘millet ittifakı’ bölgede üçüncü bir siyasi varlık olarak karşımıza çıkabilir.
Son bir not da şu: CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce aday olduğu andan itibaren söyledikleriyle yaptıklarıyla sempati toplamayı, “ulusalcı” imajını kırmayı başarmış. “İnce’yi Diyarbakır’a bekliyoruz” diyenler oldukça fazla.
Paylaş