Paylaş
BU yeni yeri çok güzel anlatan bir cümle bulmuşlar.
“Zarafet kişiye özeldir...”
Bayıldım, çok doğru...
Zarafet kişiye aittir, anonim değildir.
Keşke olsaydı...
Keşke bütün İzmir için de aynı şeyi söyleyebilseydik, keşke yağmalanmış şehirlerimiz için de aynı şeyi düşünebilseydik.
“İzmir hala çok güzel, çok zarif...” diyebilseydik.
Öyle değil ne yazık ki; geçmişi koruyamadık, yenisini kurgularken eskisine uygun yapamadık.
Kentlerimiz ortada; hep yazıyorum, yurtdışına çıktığımda kıskandığım tek şey kent planlamaları, mimarileri...
Geçmişlerine sahip çıkmalarına, binalarını korumalarına bayılıyorum. Çünkü biliyorlar ki; korunan sadece binalar değil, aynı zamanda hafızalar da taptaze duruyor.
Kent unutmuyor, insanların unutmasına izin verilmiyor.
Bugün çok beğendiğim bir projeyi size anlatmak istiyorum.
İsmail Akçura ve Oğuz Akçura, Anemon’u Türkiye’nin yerli otel zinciri haline getirdi. Ama bu sefer, bu sonuncusu için İsmail Bey, “Belki de yaptığım en iyi iş” diyor.
Anemon Otelleri’ni artık bilmeyen yok.
Anadolu’nun neresine giderseniz gidin bir Anemon görmeye alıştık artık.
Şimdilik sayı 20; ama yatırımlar, projeler devam ediyor.
Bu hızla devam ederse, her kent bir gün Anemon ile tanışacak emin olun.
Villa Levante öyle yüzlerce odası olan bir yer değil, 11 odalı butik otel...
Ama şunu söyleyebilirim, İzmir’de böylesi bugüne kadar yapılmadı.
Çünkü burası Bornova’nın en özel köşklerinden biri...
Charnaud Köşkü restore edilerek otel haline getirildi.
Geçen gün Villa Levante’yi gezdim, çok etkilendim.
Her odası ayrı bir kimlikte, her odası özenilerek tasarlanmış...
Ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nden de tasarım ödülü almış.
Geçmiş aynen korunmuş; en ufak ayrıntı bile değiştirilmemiş, aslına uygun yapılmış...
Ve İzmir’e kazandırılmış.
İsmail Akçura’yı uzun bir süredir tanıyorum.
Tarihe meraklıdır, o yüzden arkeolojik kazılara destek verir.
Ege Bölgesi’ndeki birçok projeye sponsorluk yapar.
Sanata meraklıdır, o yüzden iyi bir koleksiyonerdir.
Resme olan ilgisi giderek bir tutku haline dönmüştür.
Turizme yatırım yapmaya meraklıdır, o yüzden bağcılıktan mutfak sanatlarına kadar birçok alanda projeler geliştirmiştir.
Ama İsmail Akçura’yı dinlerken anladım ki; Villa Levante’yi yaparken çok özenmiş, burayı ayrı bir yere koymuş, 20 oteli bir kenara, Bornova Charnaud Köşkü’nü ayrı bir yere koymuş.
İyi ki de öyle yapmış.
Gerçekten de Villa Levante çok güzel olmuş.
“Zarafet kişiye özeldir...”
Burayı anlatan, doğru bir cümle olmuş.
Charnaud Köşkü İzmir’in en önemli köşklerinden
BORNOVA’da ender kalan Levanten evlerinden biri olan Charnaud Köşkü, mimari olarak da çok farklı...
Kemerli bir kapısı var.
Siyah beyaz çakıl taşlarıyla yapılan Rodos mozaiği günümüze kadar gelmiş. Villa Levante’nin giriş yolu işte bu taşlarla süslenmiş.
Bu mozaiğin de bir yerinde 1831 yılı göze çarpıyor. Bu tarih, binanın Zipcy ailesinden bir kişi tarafından inşa edildiği yıl olarak kabul ediliyor.
Bina 1919 yılında Harold Charnaud’ya satılmış. Bornova’nın diğer büyük evlerinden farklı olarak Charnaud Evi, bungalov tarzında yapılmış, ama kışın oturulabilecek kadar konforlu bir yapıya dönüştürülerek büyük ölçüde değiştirilmiş.
Yöredeki birçok başka evde de rastlanan zarif kolonlu cephesi halen tipik Bornova stilini yansıtıyor.
Charnaud ailesine gelince...
Charnaud’lar Fransız kökenlidir, Fransa’nın doğusundaki küçük bir kasabadan gelmişler...
Nantes Fermanı Frederic 1685’te XIV. Louis tarafından yürürlükten kaldırılınca, Charnaud’lar Fransa’dan İsviçre–Neuchatel’e yerleşirler. Daha sonra İngiliz vatandaşlığına kabul edilirler.
1700’lerin sonuna doğru Charnaud ailesinden biri eşiyle birlikte Smyrna’ya, yani İzmir’e gelip yerleşir ve burada ticaretle uğraşmaya başlar.
Clarke’ın büyükbabası İzmir’e postane genel müdürü olarak gelir. 1800’lerin ortalarına rastlayan o yıllarda her ülke kendi posta hizmetlerini yürütmektedir.
Bayan Phyllis Charnaud, 1988 yılında, 100 yaşında ölür.
Villa Levante işte böyle bir geçmişin, böyle bir mirasın bugüne kalan eseri...
Akçura ailesi burayı bir otel olmaktan daha çok, bir sosyal sorumluluk projesi gibi görüyor.
Çok da iyi yapıyorlar.
Çünkü bunun gibi köşkler o kadar az ki...
Paylaş