Paylaş
“Sintagma Meydanı yine dolu” diyor.
Sintagma Yunanlılar için bir sembol; demokrasinin sembolü... Parlamento binası bu ünlü meydanda ve Yunanlılar demokrasinin ilk kurulduğu coğrafya olarak övündükleri bu özel alanı son günlerde neredeyse bir cehenneme çevirmiş durumda.
Kırbaki; “Bir şey olmaz, nasıl olsa Yunanistan’ın yarısından fazlası kamu personeli...” dese de, işin aslının hiç de böyle olmadığı ortaya çıktı.
Yunanistan’ın temerrüte düşmesi, yani iflas etmesi bütün bu önlemlere rağmen kesin olarak görülüyor.
Her neyse...
Benim dikkat çekmek istediğim ise bir başka ayrıntı...
Dikkat ettiniz mi? Son zirve sonrası bazı kararlar kamuoyuna açıklanınca ve liderlerin Yunanistan’ı kurtarma operasyonu onaylanınca Başbakan Papandreu, televizyonlarda uzun bir teşekkür konuşması yaptı.
Liste uzundu ama bir teşekkür hiçbirimizin dikkatinden kaçmadı. O isim Kemal Derviş’ti.
Çünkü Derviş, Papandreu’ya bu zorlu çıkış sürecinde yardım etmiş ve yol göstermişti.
AB’nin onayladığı 158 milyar Euro’luk ikinci yardım paketi; hem ikinci iflas paketi anlamına geliyordu, hem de radikal yapısal değişiklikleri yapabilmesi için Yunanistan’a zaman kazandırıyordu.
Dün baktım; Yunan gazeteleri Kemal Derviş’i “kara gün dostu” ilan etmişti.
Krizler elbette toplumsal travmalar yaratıyor, ülkeyi yangın yerine getiriyor.
Ama 2008’deki dünya krizi ve sonrasında Avrupa Birliği’nin yavaşlama sürecine girmesi; önce Yunanistan ardından İtalya ve İspanya’nın içine düştüğü durum, İrlanda’nın pes etmesi, İzlanda’nın iflas bayrağını çekmesi zaman zaman beni şöyle düşündürüyor.
“İyi ki; Türkiye 2001’de krize girdi, yoksa ödeyeceğimiz fatura çok daha ağır olurdu...”
Kemal Derviş’in güçlü ekonomiye geçiş programı olmasaydı; bazı kurumlar özerklik kazanmasaydı, bankalar bu kadar kuvvetlenmeseydi, radikal tedbirler alınmasaydı, ekonomiyle siyasetin organik birlikteliği ayrılmasaydı...
Kriz “teğet” geçer miydi?
Pek zannetmiyorum.
Bugün Yunanistan’ın “kara gün dostu” ilan ettiği Kemal Derviş’e herkesin bir teşekkür borcu var.
Uzaktayken hasret yanındayken hayran bırakan bir şehir
Mesut Sancak; son beş yıldır İzmir’de yaşıyor. Ama İzmir’i birçok İzmirli’den daha çok seviyor. Yatırım kararlarının çoğunun bu bölgede olması da bunu kanıtlıyor. Geçenlerde yazmıştım. Televizyonlarda dönen reklam belki de İzmir’i en iyi anlatan filmlerden biri.
“Uzaktayken hasret; yanındayken hayran bırakan bir şehir” deniliyor filmde... Gerçekten doğru... İzmir’de doğup büyümüş ama dünyanın birçok yerinde çalışmaya giden dostlar aynı şeyi söylüyor. “Büyük bir hasret duyuyoruz” diyor ve geri dönmenin hayallerini kuruyor.
İzmir’e gelenler de; emeklilik hayallerini kuruyorlar. Biz elbette bu değerli insanlarımızı emekli olmadan burada görmek istiyoruz.
Mesut Sancak; “Grup olarak aklımız fikrimiz İzmir’de” diyor.
Sancak, İzmir’de kurulacak dört marinaya da talip olduklarını söylüyor. Geçen gün konuşurken, Sancak’ın heyecanını hissettim. “Fizibilite yaptırıyorum, projelerini çizdiriyorum” diyor. Daha ihaleler açılmamış, kazanıp kazanmayacağı belli değil. Ama Mesut Sancak çalışıyor. İyi de yapıyor. Çünkü ben de dört marinayla İzmir’in çok değişeceğine inanıyorum.
Avrupa’nın en önemli marina merkezlerinden biri Atina’dır. Bana göre en büyük rakibi ve alternatifi de İzmir’dir.
Marinalı hayat İzmir’i çok daha renklendirir, zenginleştirir.
Zihniyet dönüşümü yapmak
Geçen gün “Her açılan kadın sığınma evi, biz erkekler için utanç kaynağıdır” diye yazmış ve “Meclis’in önüne gelecek ilk yasa şiddet yasası ve cezalar da bu sefer caydırıcı olmalı. O yüzden Bakan Fatma Şahin’den beklentim çok fazla” demiştim.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin aradı, dedi ki:
“Kamu vicdanı artık bu şiddet olaylarını ve kadın cinayetlerini kaldıramıyor. Bu yasa çıkacak, yerleşik bütün her şeyi değiştireceğiz. Ama daha da önemlisi bir zihniyet dönüşümüne ihtiyacımız var. Bunu da hep birlikte yapacağız. Bu iş medyasız olmaz...”
Hürriyet Gazetesi; çok uzun zamandır “Aile İçi Şiddet” kampanyası yürütüyor.
Amaç; farkındalık yaratmak... İnsanlarımızın ezberlerini bozmak... Bir kamuoyu oluşturmak... Artık “Dur...” demek... Toplumu uyandırmak... Kadınımızı güçlü kılmak... Daha barış ve huzur içinde yaşayabileceğimiz ortam yaratmak...
Zor mu?
İşimiz kolay değil... Ama bunu yapmalıyız. Şiddeti azaltmalıyız. Kadınımızı baş tacı yapmalıyız.
Şezlong
Şezlong; Hürriyet Ege’nin her cumartesi, pazar ve sadece sahil şeridinde verdiğimiz magazin ekimiz. Yayın hayatına başladığı ilk haftadan bu yana çok sevildi, çok aranır oldu. Şezlong’un sayfalarında gezindikçe; haberler önümüze düştükçe... Bir kez daha anlıyorum ki, Ege bölgesi müthiş bir coğrafya... Çanakkale’den Fethiye’ye kadar uzanan kıyı şeridinde, her sahil, her koy bir diğerinden daha güzel... Gündüzlerin, gecelerin dünyanın en ünlü tatil beldelerinden farkı yok, hatta fazlası var. Doğa da var, eğlence de, sosyal hayat da... Ve elbette sanat da, kültür de... Yani hayatın bütün renkleri Ege’de var. O yüzden ilavemiz Şezlong da; çok canlı, rengarenk... İçinde her şey var. İlginize çok ama çok teşekkürler...
Paylaş