Paylaş
Ama olaylar bitmiyor.
Ve ne yazık ki bitmeyecek de...
İzmir’in Buca ilçesinde evinin balkonunda oturduğu esnada, sokakta çıkan silahlı kavgada göğsüne pompalı tüfek saçması isabet eden Hüseyin Çiçek yaşamını yitirdi.
Çiçek uzun yıllar kanser tedavisi görüp iyileşmiş. Ama mermiler onu oturduğu balkonda buluyor.
Geçen yaz tam da bu günlerde şöyle yazmışım.
***
Hiç bilmediğiniz bir yerden gelen mermi gelip sizi buluyor.
Buna “yorgun mermi” deniyor.
Ve farkında mısınız; bu yaz boyunca onlarca kişi yorgun mermi nedeniyle yaralandı veya hayatını kaybetti.
Sorumsuz, kendini bilmez birinin attığı bir mermi sizin hayatınızı karartıyor.
Örneğin başına yorgun mermi isabet eden 10 yaşındaki Musa yaralandı. Kocaeli’nin Kartepe ilçesinde evinin önünde oturuyordu Musa İlter... Kartepe’de yaşayan dedesini ziyarete gelmişti, dedesiyle birlikte sokakta oturuyordu. Mermi geldi Musa’yı buldu, başından yaralandı, hemen ameliyata alındı.
Herkes Musa için dua ediyor.
Bir başka olay daha...
Sakarya’nın Sapanca ilçesinde yolculukları sırasında bir dinlenme tesisinde mola verdikleri sırada ayağına bir ağrı giriyor 46 yaşındaki kadının...
Önce ne olduğunu anlayamıyorlar.
Bir bakıyorlar sağ ayağında bir kanama var.
Sağlık ekipleri ilk incelemede kadının yorgun mermiyle yaralandığını tespit ediyorlar.
Kadının hayati tehlikesi yok ama durum çok daha farklı olabilirdi.
Ve başka olaylar daha...
Düğün, nişan, şenlik, festival, maç sonrasında veya asker uğurlamalarında yaralanan o kadar çok insanımız oldu ki...
Trabzon İl Jandarma Komutanlığı bir kampanya başlatmış. Aslında Türkiye’ye örnek olabilecek bir kampanya...
Mottosunu da “Mutluluğa Kurşun Sıkma” koymuşlar.
Kampanya ilgi görmüş ama vaka sayıları azalmamış.
Trabzon, Rize ve Giresun’da birbiri ardına yorgun mermi vakaları olmuş.
15 yaşındaki lise öğrencisi Feyzanur Keleş tatildeyken, Şarlı Yaylası’nda gezintiye çıkan Sabri Baştan ve dedesini görmek için Trabzon’a gelen 15 yaşındaki Emir Yuşa Atıcı hayatını kaybetti.
Yine aynı konu; yorgun mermi...
Ve yüzlerce yaralı...
Anlamakta zorlanıyorum gerçekten...
***
Birçok şeyde olduğu gibi silahlanmada da ipin ucunu kaçırıyoruz.
İnsanlar birini eleştirmekten, bir şey söylemekten çekiniyor.
Trafikte küçük bir olay ölümlü vakaya dönüşebiliyor.
Gerçekten de bize ne oluyor.
Yorgun değil bildiğin mermi...
Mutlaka yeni düzenlemeler, yeni yasalar gerekiyor.
Bu şart...
Kurucu rektörün hiç
bitmeyen heyecanı
Prof. Dr. Bedriye Tunçsiper ile geçenlerde sohbet ettik.
İzmir Demokrasi Üniversitesi’nin kurucu rektörü...
Üniversiteyle ilgili harika projeler dinledim.
Öğrenci sayısı 10 binlerin çok üstünde, öğretim kadrosunda çok tecrübeli isimler var.
Bilimi, sağlığı, sanatı, ekonomiyi, kültürü, teknolojiyi öne çıkarıyorlar.
Etiğe önem veriyorlar; yenilikçi ve disiplinler arası araştırmaları destekliyorlar.
Gençleri bir dünya vatandaşı gibi yetişmelerini sağlıyorlar.
42 bölüm ve 65’ten fazla lisansüstü program var.
Covid döneminde, ilk hafta online eğitime geçen 8 üniversiteden biri olmuşlar.
Derslerin tamamı İngilizce yapılıyor.
Öğretim elemanı başına düşen yayın sayısı en yüksek olduğu ilk 5 üniversite arasında.
Engelsiz yerleşke hedefinde çok başarılı işler yapıyorlar.
YÖK’ün Engelsiz Üniversite Ödülleri’nde Mekânda Erişilebilirlik (Turuncu Bayrak), Eğitimde Erişilebilirlik (Yeşil Bayrak) ve Sosyo-Kültürel Faaliyetlerde Erişilebilirlik (Mavi Bayrak) ödüllerini almışlar.
Geçen yıl da Engelsiz Program Nişanı’nın sahibi olmuşlar.
Ege Bölgesi’ndeki tek Otizm Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne sahipler... Bu merkezin dışında, Yapay Zeka ve Veri Analitiği Uygulama ve Araştırma Merkezi gibi 16 merkez daha var.
Prof. Dr. Bedriye Tunçsiper diyor ki...
“30’dan fazla ülke ve 60’a yakın ikili anlaşma ile öğrenci değişimleri yapıyoruz. Stanford Üniversitesi ve Koç Üniversitesi işbirliğinde gerçekleştirilen yaz okulu gibi çeşitli uluslararası faaliyetleri de önemsiyoruz.”
Tunçsiper’in heyecanını görmenizi isterim.
Kurumlara kadınlarımızın dokunması, imzası ayrı bir değer katıyor.
Türkiye’nin iyi yetişmiş insan kaynağına ihtiyacı var.
Ve onları bir başka ülkeye kaptırmadan, onlara yeni imkanlar da sunmalıyız.
İzmir’in bir eğitim şehri olma fikrini hep destekledim. İyi üniversiteler arttıkça kent bu hedefine daha hızlı ulaşacaktır.
Yengeç’in Urla hikayesinde
ayrı bir yeri vardır
Oğuz Özer...
Uzun yıllar uluslararası büyük şirketlerde yöneticilik yaptı.
Ve bir gün...
Urla’da, İskele’de, bir restoran açtı.
O günleri hatırlayan bilir; Urla bu kadar popüler değildi. İskele ise salaş balıkçıların olduğu bir adresti.
15 yıl önce; 2008’de Yengeç Restoran kapılarını açtı. Farklı bir mekandı. Şahane bir taş bina, içinde uygun mobilyalar ve Ege’nin yemeklerini yeniden yorumlayan bir mutfak...
Ve elbette Oğuz Özer...
Oğuz gelen herkesle tek tek ilgilenir, konuşur, sohbet eder ve dostluk yapardı.
Bu dostluk o kadar sevildi ki, bu lezzetler o kadar anlatıldı ve tadıldı ki; bir anda herkes Yengeç’e gelir oldu.
Sadece Yengeç değil; İskele’nin de kaderi değişti böylece...
Oğuz Özer geçenlerde sürpriz bir karar aldı ve Yengeç’i devretti.
Ve sosyal medya hesabından şöyle yazdı.
“Kızlarım ile beraber 2008 yılında başladığım gastronomi yaşantımıza Yengeç Restaurant’ı devrederek noktalamış bulunuyoruz. Bu markayı yaratırken bizlere her yönüyle destek veren tüm dostlarımıza, misafirlerimize kalpten teşekkürlerimizi iletmek isteriz. Teşekkür kelimesinin aslında kifayetsiz kalacağı çok özel teşekkür ise bugüne kadar gece gündüz, sıcak soğuk demeden özveri ile çalışarak Yengeç’i buralara getiren tüm ekibime ve bu zorluklara katlanan ailelerine minnettarım, kendi payıma ise bu ekibin bir parçası olmaktan gururluyum, onurluyum. Sevgi ve saygıyla hoşçakalın...!
Oğuz Özer ile konuştum. Bir süre dinlenecek.
Ve eminim yine güzel bir başlangıç yapacaktır.
Paylaş