Yeni bir hikaye yazalım

Bazıları beni tanıyor, çoğu da tanımıyor ama takip ediyor.
Bütün mesajları tek tek okuyorum.
Hepsine cevap vermeye çalışıyorum.
Bazılarına geçmişte yardımcı olabilmiştim. Ama benim de imkanlarım sınırlı...
Bu mesajların, telefonların, ricaların arttığını görüyorum.
Özellikle genç işsizlerin sayısı bir hayli fazla...
Hep yazıyorum.
Türkiye’nin ekonomiyi daha çok konuşması gerekiyor.
Bunun için de siyasetin gündemin alt sıralarına inmesi gerekir.
Biliyorum; Ortadoğu’nun karışık olduğu bir dönemde, ekonomik savaşların konuşulduğu ortamlarda bunu yapmak biraz zor.
Ama yine de denemeliyiz.
Türkiye’nin potansiyeline inanan insanlardan biriyim.
Üretebilen bir ekonomimiz var.
Ancak bazı teşviklere ihtiyaç duyuluyor.
Yatırım ortamının da iyileşmesi lazım.
Geçen yılın sıkıntılı iklimi bu yıl olmayacak.
Konuştuğum herkes 2020’den çok daha umutlu...
Ben de öyleyim.
Bu yılı iyi kapatmamız gerekir.
O yüzden Ege Bölgesi Sanayi Odası Başkanı Ender Yorgancılar’ın şu sözlerini çok önemsiyorum.
Yorgancılar diyor ki;
‘Küresel likidite bolluğunun imkan verdiği tüketim, inşaat ve ithalatla bir yere, genişletici maliye politikasıyla da bir yere kadar gidebildik. Şimdi, yeni küresel ve ulusal koşullar çerçevesinde yeni bir büyüme modeline ihtiyaç var. Bu model üretim ve ihracatla büyümeye odaklanmak zorunda.’
Ben Türkiye’nin yeni bir hikaye yazabileceğine yürekten inanıyorum.

 
Dijital dönüşümü
ne kadar anladık?
Güzel bir örnek

‘MODEL Fabrika’ fikrini çok sevdim.
Fabrika İzmir Uygulamalı Yetkinlik ve Dijital Dönüşüm Merkezi, İzmir Ticaret Odası ve Ege Bölgesi Sanayi Odası işbirliğiyle kuruldu. Yalın üretim teknikleri ile firmalar, dijital dönüşüme hazırlanacak.
Almanya, ABD, Çin, Hindistan, İtalya, Singapur’da örnekleri çok...
Bizde ise yeni...
Dijital dönüşümü tam anladığımızı düşünmüyorum.
Fabrikaların verimlilikleri kadar rekabet güçleri de artıyor.
Daha da önemlisi geleceğe yatırım yapabiliyorlar.
İnsan kaynaklarının niteliklerini yükseltebiliyorlar.
Ben üniversite sanayi işbirliğine hep inandım. Ama tam hayata geçemediğini de gördüm.
Türkiye işte bunları konuşmalı, bunları hayata geçirmeli.
Özetle...
Daha az siyaset, daha çok eğitim, daha çok dijital dönüşüm, daha çok geleceği konuşmalı.

 
Gazeteciler iyi ki varlar

BUGÜN 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü...
Çalışan, çalışmayan bütün meslektaşlarımın bu özel gününü kutlarım.
Bana ilkokulda sorarlardı, ‘Ne olacaksın?’ diye...
Ben tereddütsüz ‘Gazeteci olacağım’ derdim.
Sevdiğim, tutkuyla bağlı olduğum bir mesleği yaptığım için çok mutluyum.
Gazetecilik zor iştir.
Gerçekten de büyük emek ister, aynı zamanda dayanıklılık, hiç bitmeyen bir eğitim de gerektirir.
Bazen ailenizin önüne geçer, hatta bazen kendinizin bile önüne...
Ama bırakamazsınız.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bir dönüşüm var.
Bizim sektörü de etkiliyor.
Dijitalleşme medyayı da farklı bir yere sürüklüyor. Ama şunu söylemeliyim.
İçerik bundan sonra da kral olmaya devam edecek. İnsan var olduğu sürece haber alma ihtiyacı hep olacak.
Bir şey daha...
Sanıldığı gibi dünya yakın bir gelecekte sadece dijital üzerinden haber akışını sağlamayacak.
Geleneksel medyada yer bulmayan bir içeriğin geri dönüşünün de az olduğunu söylemek isterim.
Yani 360 derece bir iletişim şart.
Haberiniz yazılı medyada çıkacak, haber sitelerinde yer bulacak, sosyal medyayla yayılacak ve mümkünse görselde olacak.
Ancak bu sayede gerçek bir iletişimden söz edebiliyoruz.
Gazeteciler iyi ki varlar.

 
Bizim meslek zordur

BİR gazetecinin tuttuğu takım elbette vardır. Göztepelidir örneğin, ya da Karşıyakalıdır. Veya üç büyüklerden birine gönlünü vermiştir. Ama bir gazeteci o maça gittiğinde tuttuğu takımı övecek bir yazı değil; sahada gördüklerini yazmalıdır.
Siyaset için de bu geçerlidir, hayatın her alanı için de...
Gazeteci objektif olmalıdır, ilkeleri olmalıdır.
Demokrasiden, demokrasiyi besleyen değerlerden, insanı insan yapan her şeyden uzaklaşmamalıdır.
İşte o zaman okunur, dinlenir.
Bizim meslek zordur ama keyiflidir.