Paylaş
Bazen tartışmanın üst perdeden yapılması zarar değil, yarar getiriyor.
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in sözleri de böyle oldu.
Sadece İzmir değil; bütün Türkiye bu sözleri konuştu.
Ve elbette; herkes aynı soruya cevap aramaya çalıştı.
“İzmir’in dindarlığının diğer illerden ne farkı var?”
Eminim Mehmet Görmez de, bu sözlerinden ve başlattığı tartışmadan rahatsız olmuştur.
Ama şunu hatırlatmak isterim.
Bazı koltuklar hata kaldırmaz, bazı sözlerin telafisi zor olur, bazı yanlış anlamalar gecikmeden düzeltilmelidir.
Öyle olursa vatandaşın, kamuoyunun önünde samimiyet testinden rahatlıkla geçilir.
Genellikle böyle iletişim kazalarından sonra kısa bir basın açıklaması yapılır.
Klasik sözler kullanılır; yanlış anlaşılma olduğu, kamuoyunun yanlış yönlendirildiği, yersiz suçlamaların olduğu yönünde...
Doğrudur; yapılabilir, mesele uzatılabilir.
Ama şunu iyi bilmek gerekir ki; artık medya dediğimiz kavram sadece gazete ve televizyonlardan oluşmuyor.
Büyük bir dijital dünyadan söz ediyoruz.
Gazeteler ve gazetelerin internet portalları bu açıklamaları yayınlasa da, kamuoyunun ikna olması için daha net ve açık olmak gerekiyor.
Çünkü artık bir sosyal medya var.
Bu dünya giderek kalabalıklaşıyor ve hiç de tatmin olmaya niyetli değil.
Hatırlatayım; gelenekçi değil yenilikçi, sabırlı değil aceleci...
“Biraz bekleyelim, tepkileri ölçelim, buna göre bir strateji belirleyelim” dönemi kapanmıştır.
Anında, hemen anlatmak. Söylemek ve ikna etmek gerekir.
“Yanlış anlaşıldık...” dönemi ve açıklamalarını; yeni medya algısı ve kamuoyu kabul etmiyor.
Kamunun da algı yönetimine ihtiyacı var
Bir tavsiyem daha var.
Haberler kadar; altındaki yorumları da dikkatli okuyun.
Evet; bazen bir grup tartışmanın tam ortasına dalıyor ve yandaşlarını alıp bu dijital dünyaya ortak oluyor, konu yönlendiriyor ama yine de hal ve gidişat konusunda epeyce şey öğrenmiş oluyorsunuz.
Evet; sosyal medyada dalga geçen de var, kafa bulan da, eğlenen de ama gerçek duygularını samimi ve cesurca yazan da bulabiliyorsunuz.
Evet; bazen linç edilmekten zor kurtuluyorsunuz, ama yine de kahraman olma şansınız her zaman daha yüksek...
Öyle bir döneme girildi; artık sadece özel sektör değil, kamu da bu yeni dünyayı iyi okumalı...
Katıldığım yorumlar
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in İzmir İl Müftülüğü’nün resmi internet sitesindeki konuşmasını okumanızı tavsiye ederim.
Görmez’in “İzmir dindarlığının irfan geleneğine ihtiyacı var” sözlerine kesinlikle katılmasam da, Diyanet İşleri’nin yeni hareket planı için yaptığı yorumlara katıldığımı söylemeliyim.
* “Zaman zaman adeta hayatı durdurarak muhasebe yapmak zorundayız...”
* “İslam’ın rahmet mesajından kopmadan sürekli bir yenilenme, bir değişim ve dönüşüm içerisinde olmak zorundayız...”
* “Ortada bir realite var ki; o da Başkanlık olarak değişen dünya karşısında idrak gecikmeleri yaşamışız.”
* “Camiler kırık kalplerin, kırık gönüllerin sarıldığı mekânlar olmalı...”
* “İslam’ın değişmez sabitesi hareket eksenli olmasıdır...”
Bu arada katılmadığım bir cümle de var.
“Artık daha katılımcı ve daha kuşatıcı bir müftülük sistemi üzerinde durmalıyız...”
“Katılımcı” olmaya evet; “kuşatıcı” olmayı bu cümlede gereksiz bulduğumu söylemeliyim.
FİNAL FOUR
Geçen gün de yazdım.
Kazanırsın, kazanamazsın. Şampiyon olursun ya da olamazsın.
İnanın hiç önemli değil.
Eminim; FIBA Eurochallenge Cup Final Four’da Pınar Karşıyaka kupayı alamazsa İzmir’in seyircisi avuçları kızarıncaya kadar takımlarını alkışlar.
Ama bu maçların İzmir’de oynanmasının bir faydası var.
BİR: Kente hareket geliyor.
İKİ: Takımlarımızın başarı grafiği yükseliyor.
ÜÇ: Spora bakışta önemli değişiklikler oluyor. Kenti yönetenler spora yatırıma daha sıcak bakıyor.
DÖRT: Sponsorların dikkati İzmir’e dönüyor.
BEŞ: Bence en önemlisi... Çocuklarımızın, gençlerimizin spor yapma istekleri artıyor.
Çünkü...
BİR: Bu organizasyonlar sayesinde kent ekonomisi canlanıyor. Oteller, restoranlar dolup taşıyor. Esnafın yüzü gülüyor.
İKİ: Kent sokakta yaşıyor. Hareketli, renkli bir görüntü oluşuyor.
ÜÇ: Hepimiz futbol dışında başka spor dallarından da keyif aldığımızı hatırlıyoruz.
Paylaş