Varım diyebilmek için

Haberin Devamı

BAZEN bir fotoğraf, bana her şeyi unutturuyor.
Sıkıntımı sevince, sevincimi hüzne dönüştürüyor.
Dakikalarca, saatlerce öyle ekrana bakıyorum, adeta kilitleniyorum.
Çünkü, bir bakış, karşımdaki insanı özetliyor bana; hayata bakışını, duruşunu, yaşama tutunuşunu...
Ya da hüznünü, küskünlüğünü, yalnızlığını...
Böyle...
Fotoğrafın etkisi hiçbir şeyde yok...
Birkaç kelimenin yan yana gelmesi gibi... Bir cümle, sayfalar dolusu kitaba, yaşanmış onlarca anıya denk geldiği gibi...
Pazartesinin, hafta başının fotoğrafı da Hüseyin Akbulut’un fotoğrafıydı.
Doğuştan, sağ kolunun dirseğinden aşağısı olmayan Akbulut, Paralimpik Milli Takımı kampına davet edilmiş.
Bir süredir yelken yapıyor ve hedefinde 2016’da Brezilya’da düzenlenecek paralimpik oyunlarına katılmak var.
Diyorum ya...
Bir fotoğraf birçok şeye bedel...
Hüseyin’inki de öyle...
“Varım” diyor...
“Yaşama tutunuyorum” diyor.
“Hayallerim var” diyor.
“Bu hayaller denizler kadar büyük” diyor.
Engelli dostlarımız artık sporda da sanatta da hayatın her alanında da “Varım...” diyor.

Haberin Devamı

Varım diyebilmek için


Basın bülteni siyasetçiliği

HEP söylüyor ve yazıyorum. Dünün klasik, bilinen yöntemleriyle iş yapma dönemi artık kapandı. Açık söyleyeyim, olmuyor, tutmuyor. Kim ne yaparsa boşuna yapıyor, daha doğrusu istediği sonuçları alması mümkün değil. Bugünün dünyası hız seviyor, içerik istiyor, daha fazla mizah bekliyor, çözüm odaklı olunmasından hoşlanıyor... Ve kalben dokunmayı seviyor, istiyor. Birisinin gönlünü kazanıyorsanız, ikna ediyorsanız sorununuz yok demek... Bunu yapamıyorsanız, artık başarılı değilsiniz. Siyaset de böyle... Oturduğunuz yerden siyaset yapamazsınız, oy alamazsınız, iktidar olamazsınız. Halka inmeden, omzuna dokunmadan, beklentileri karşılamadan, topluma liderlik yapmadan sonuç alamıyorsunuz. Eleştiriyorum ve zaman zaman yazıyorum.
Basın bülteni siyasetçiliğiyle de bunu yapamazsınız. Yaz iki satır bir şey, bas bilgisayarın tuşuna, binlerce kişiye o mesajı at...
Sonrasında da “Mesajımı aldınız mı?” telefonu aç...
Bana göre bu siyaset değil.
Daha doğrusu ben siyasetten başka bir şey anlıyorum.

Haberin Devamı

Kavramlar yükselirken eğlence öne çıkarken

DOĞUŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ferit Şahenk’in Hürriyet’teki röportajını okumuşsunuzdur. Son dönemde yiyecek, içecek ve turizm sektörüne yaptığı yatırımlarla öne çıkan Doğuş Grubu’nun gelecek stratejileriyle ilgili önemli açıklamalar yapmış Şahenk...
Röportajda bir bölüme dikkat çekmek istedim...
“Siz medya diyorsunuz, ben eğlence diyorum. Radyo, internet müziğe aracılık ediyor. Moda dergileriyle dünyada olan bitenler eğlenceli biçimde anlatılıyor. National Geographic ile dünya tanıtılıyor. Sonra bunu tabletlere, farklı kanallara taşıyoruz. Eğitiyorsunuz, güldürüyorsunuz, eğlendiriyorsunuz. Televizyon da böyle bir mecra... Biz eğlence sektöründen bahsediyoruz. Biz bu işi insanlara saygı göstererek yapmak istiyoruz.”
“Eğlence” giderek daha güçlü bir kavram olarak karşımıza çıkıyor.
Ne yaparsanız yapın, hangi işle uğraşırsanız uğraşın...
Artık içine bir mizah, bir sürpriz katmak zorundasınız.
Sürprizlerle insanların karşısına çıkmalısınız.
Eğlenceyi, sadece bir sektör olarak görmemek lazım... İnsanların hayat yükü artarken, yaptığınız işe eğlenceyi de katmaktan başka çareniz kalmıyor.
BBC’nin logosunun yanına “entertainment” sözcüğünü yani eğlenceyi eklemesi boşuna değil.
Eğlendirmek; herşeyi bir gösteriye dönüştürmek ve sonuçta giderek sıkıcı hale getirdiğimiz dünyayı biraz renklendirmek çok daha önem kazanıyor.
Eğlence sektörüne gelince, Türkiye büyüyecek ve turizmde iddialı olacaksa eğlence sektörü de büyüyecek. Bu büyük ve geniş yelpazesi olan bir kavram...
Ben Ege’nin sahillerini en şanslı yer olarak görüyorum.
Ve uzun zamandır yazıyorum...
Bugün değil, uzun zamandır...
Yatırımcıların da bunu çoktan fark ettiğini, zincirlerin dikkatlerinin buralarda olduğunu hatırlatmak isterim.


 

Yazarın Tüm Yazıları