Paylaş
Salgının azaldığını ve tatile gittiğinizi düşünün. Ve, aklınızdan pandeminin en kötü günleri hala gitmiş değil. Hiçbir yere dokunmak istemiyorsunuz, kimseyle yakın temas kurmak istemiyorsunuz. Bunu nasıl yapabilirsiniz?
Size bu imkanı sunan bazı çözüm önerileri var...
Sadece akıllı telefonunuzu kullanıyorsunuz. Bir uygulamayı indiriyorsunuz; konakladığınız tesisin tüm hizmetlerinden, dil engeline takılmadan faydalanabiliyorsunuz.
Nasıl mı?
Otele gitmeden bir sağlık karnesi dolduruyorsunuz. Otele varıldığında temassız check-in özelliğiyle resepsiyon kuyruğunda beklemiyorsunuz. Oda için kapı kartı almadan, oda kapınızı cep telefonuyla açılabiliyorsunuz. Mobil uygulamada yer alan menüler ve kataloglar sayesinde ortak kullanılan yüzey miktarı en aza indiriliyor. Bu sayede yiyecek ve içecek siparişlerini cep telefonundan sadece odaya değil, oteldeki her hangi bir bölgeye talep edebiliyorsunuz. Bu bölge lobi, sahil ve hatta tekne bile olabiliyor. Tüm bu hizmetlerin ödemesi için ise para kullanmaya veya POS cihazına gerek kalmadan mobil ödeme ile gerçekleştirilebiliyorsunuz.
Uygulamanın adı WeBee...
Misafir etkileşim platformu da diyebilirsiniz.
WeBee’yi Türkiye’nin ilk mobil yazılım firması Done Telekomünikasyon geliştirmiş.
WeBee satış müdürü Burcu Kale şunları söylüyor...
“Amacımız, otel sahiplerinin iletişimini, pazarlamasını ve otel personelinin iş akışını dijitalleştirerek hayatlarını kolaylaştırmak. Mobil uygulamalarımız, misafir yolculuğunun tüm aşamalarında otel misafirlerinin anlamlı etkileşimine odaklanıyor. Bu sayede hem otelcilerin iş akışlarına hem de misafirlerin konaklama deneyimine artı değer katıyoruz. Müşteri memnuniyetini sağlarken aynı zamanda personelin performansının takibinin yapılması ve tek bir tuşla istedikleri zaman raporlara ulaşıp hem anket sonuçları hem de otel için mobil aplikasyon kullanım yoğunluğunu görebiliyorlar. Burada artık lüksten öte zorunluluk haline gelmiş bir uygulamadan bahsediyoruz. Konu sadece otele temassız giriş yapmak değil. Otel müşterisi olmadan APP’e ulaşabilen potansiyel müşterilere dokunmak ile başlayan mobil APP misafir tecrübesi, otelde kullanımıyla sürer ve otelden ayrıldıktan sonra da devam eder.”
Araştırmalara göre misafirlerin yüzde 73’ü otele gitmeden önce oteli araştırıyor ve iyi yorumlara sahip olmasını bekliyor. Yüzde 63’ü konakladıkları otelle aralarında daha iyi bir iletişim olmasını istiyor ve ortalama yüzde 60’ı ödemeden check-in’e kadar tüm işlemleri bir mobil telefon üzerinden temassız olarak yapmak istiyor.
Yani dijitalleşme her alanda artık hayatımızda...
Arkadaşları Nedim’i unutmadı
ŞU pandemi ne güzel insanları aramızdan aldı götürdü.
Geçen gün Yasin Misafir aradı. Yasin, bizim İzmir Saint Joseph’in mezunlar derneği başkanlığını yaptı. Tevfik Fikret’te yakın arkadaşları Nedim Gomel’i Kovid-19’dan kaybetmişlerdi. Okul arkadaşları Nedim için birşeyler yapmak istemişler. Ve Buca Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi’ne bir müzik kayıt stüdyosu kurmuşlar.
Nedim, müzik için yaşayan biriydi.
Yapımı 3 ay süren stüdyoda aynı anda 16 kişilik bir orkestra kayıt yapabiliyor.
Vefatın ardından onun adına DJ Moris’in yardımıyla Nedim’in çalmayı ve dinlemeyi sevdiği şarkılardan oluşan dijital bir albüm de yapmışlar.
Linki sizlerle paylaşayım...
https://soundcloud.app.goo.gl/C5ChL
Yasin, dijital albüme şöyle bir not da düşmüş...
“1980’de başladı yolculuğumuz... En sevdiğimiz hobimiz müzikti. Sayfalara sığmayacak kadar anı biriktirdik, ama hiç mi insan birini üzmez. Uzakta olsak bile yaptıklarını bir yolunu bulup ilk bana dinletirdin. Ben de senin sevdiğin, hayatında yer almış şarkılardan bazılarını şimdi paylaşıyorum. Güzel yürekli, güler yüzlü ve harika adam seni hiç unutmayacağız.”
Güzel insanların güzel dostları olduğunda hayat daha anlımlı olur.
Birileri gider, diğerleri kalır.
Ama anılar, paylaşılanlar asla unutulmaz.
İnsanlar ölür fikirler ölmez.
Tek ona abla derdim
BENDEN büyüklere çok ender “abi” derim.
Benden büyük kadın tanıdıklarıma, dostlarıma herhalde “abla” dediğim yoktur.
Bunda Fransız okullarında okumanın bir etkisi var elbette...
Ama daha çok gazeteciyle haber ilişkisi içinde olanlar arasında olması gereken mesafeden kaynaklanıyor.
Benim için tek bir istisna vardı.
O da Işılay Saygın’dı.
Gazeteciliğe başlamadan tanıdığım bir isimdi Işılay Saygın...
Mesleğe başladıktan sonra daha sık görüşmeye başladık.
O herkesin Işılay ablasıydı.
Kimin bir derdi varsa koşardı.
Daha çok kötü gün dostuydu, ama iyi ve mutlu günleri de atlamazdı.
Işılay ablayı gerçekten çok özlüyorum.
Dertleşmeyi, biraz İzmir, biraz siyaset dedikodusu yapmayı da...
Okul arkadaşları Nedim Gomel adına kayıt stüdyosunu Buca Işılay Saygın Güzel Sanatlar Lisesi’ne yapınca Işılay abla aklıma geldi.
Hayatta olsaydı, ne mutlu olurdu.
Kaç kere o okula gittik, öğrencilerle sohbet ettik, özel günlerde birlikte olduk.
Işılay abla soyadı gibi birçok saygın iş yaptı.
Ama inanın, en çok bu okulda mutlu olduğunu biliyorum.
O güzel adamın
dönüşünü bekliyorum
SERDAR Pedükcoşkun’u tanımayan yoktur.
Yıllarca birçok hastanenin başhekimliğini yaptı.
En son Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Belediye Hastanesi’nin Başhekimiydi.
Ortopedi ve travmatoloji doktorudur.
Herkesin derdine koşan, herkese yardım eden, müthiş bir insandır.
Bir telefon uzaklığındadır.
Gece gündüz, 24 saat, kar kış demeden dostlarının yanındadır.
Sadece dostlarının değil, ihtiyacı olan herkesin elinden de tutar.
Benim için de “iyi ki var” dediklerimdendir.
Bir süre önce bir rahatsızlık geçirdi.
Herkesin derdiyle dertlenen bu güzel adamın kalbi biraz tekledi.
Suat Buket hoca hemen koştu, tıkanan damarlar açıldı.
Şimdi biraz yorgun, dinleniyor. En kısa sürede bizimle birlikte olacağını düşünüyorum.
Dualarımız Serdar Pedükcoşkun için...
Paylaş