Paylaş
Gerçekten de zor bir dönem geçirdik.
Bir virüs bütün dünyayı evlere kilitledi.
Sadece filmlerde olduğunu zannettiğimiz bir salgınla yüz yüze geldik.
Tarih kitaplarında okuduğumuz ve yüz binlerce insanın öldüğünü bildiğimiz o salgınlardan biriyle de biz yaşamış olduk.
Birkaç ayda biter dediğimiz salgın bir buçuk yıldan bu yana devam ediyor.
Bitti dediğimiz virüs yeniden hortladı ve her seferinde işlerimize gidemez olduk.
Bütün dünya açılıp kapanmalarla bu süreci yönetmeye çalıştı.
Ama şunu söylemeliyim.
En kötü tabloda bile birçok ülke her şeyi kapatmayı ama okulları açık tutmaya çalıştı.
Örneğin Fransa, İtalya, İspanya, Almanya’da vaka sayıları 50 binleri geçtiği günlerde bile özellikle ilköğretim okulları açıktı.
Türkiye pandemiyi birçok açıdan iyi yönetti.
Aşılamada dünyada 12’inci sıradayız.
Yeni gelecek aşılarla ilk 5’e gireceğimizi düşünüyorum.
Ama okullar konusunda bana göre geç kaldık.
Biz de birçok yeri kapattık ama özellikle ilköğretim çağında çocuklarımızı okullarına göndermeliydik.
İki gün de olsa, tek gün bile olsa bunu yapmalıydık.
Kendi oğlum Atlas’tan biliyorum.
İlköğretimde ikiye gidiyor.
Sabah 9’da bilgisayarının başına oturuyor akşam 4’e kadar kalkmadan ders işliyor.
Gözlemliyorum.
Sadece Atlas’ı değil, arkadaşlarını, diğer okulları, bütün ilköğretim öğrencilerini takip ediyorum.
Yüz yüze eğitimdeki gibi hiçbir şey olmuyor.
Online eğitim daha üst sınıflarda ve üniversitelerde daha verimli olabilir.
Ama ilköğretim çağındaki öğrencilerin en ihtiyaç oldukları yıllar böyle geçti.
O yüzden bu çocuklarımıza yaz boyunca ve önümüzdeki yıl mutlaka telafi eğitimleri verilmesi gerekir.
Nitekim Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, “Telafide Ben de Varım” programını açıkladı.
Yaz boyunca okulların fiziksel imkanlarından faydalanmak isteyen öğrenciler için açık tutulacakmış. İsteyen öğrenciler için etkinlikler, isteyen öğrencilere de akademik programlar sunulacak. Ama yetmeyecektir. Okullarla birlikte farklı bir yöntemle bu eksiklikler tamamlanmalıdır.
Biri bitmeden başka bir virüs
DÜNYA henüz koronavirüs salgınını yenememişken Çin’den yeni bir haber geldi. İlk kez bir insana H10N3 kuş gribi teşhisi kondu. Bu sefer Çin’in doğusundaki Jiangsu eyaletinden...
Galiba uzunca bir süre bu virüslerle yaşamaya devam edeceğiz. Ama bu sefer deneyimliyiz. Ne yapacağımızı, ne yapmayacağımızı biliyoruz. Bir de bağışıklık sisteminin ne kadar önemli olduğunu anlamış olduk. Asıl işin sırrı orada, bu sistemi ayakta ve güçlü tutacak detaylarda... İyi besleneceğiz, iyi uyuyacağız, çok hareket edeceğiz, iyi düşüneceğiz.
Ve daha fazlası...
Büyük camiaların
akil adamları olur
İZMİR sporu için bu yıl gerçekten çok iyi geçti.
Göztepe artık Süper Lig’de kalıcı, Altay Süper Lig’de, Altınordu gönüllerin şampiyonu, Bucaspor ikinci ligde...
Pınar Karşıyaka Avrupa’da final oynadı.
Daha ne olsun...
Şimdi sıra Karşıyaka’da...
Camianın önde gelenleri bir araya geliyor. Sonuç nasıl olacak göreceğiz. Alternatiflerden biri şirketleşme... Yani futbolun yarışmacı haklarını kurulacak bir şirkete devri meselesi... Dünyada bunu deneyip başarılı olan çok kulüp var. Karşıyaka için de içinde bulunduğu yerden çıkış için bir çözüm olabilir. O yüzden bazı görüşmeler yapılıyor.
Genel bir uzlaşı yakalanması elbette çok önemli...
Aslında bu süreci çok önceden gören bir isim vardı.
Mehmet Ali Kasalı...
Kasalı, kulüpte birçok görev üstlenmiş, deneyimli bir isimdi. Her şey bu kadar kötüye gitmemişken; 1912 Karşıyaka Derneği’nin kurulmasına öncülük etti. Dernek hemen kurulmadı. Camianın önde gelen isimleri buluştu, dışarıdan danışmanlar destek oldu, dünyadaki modeller incelendi. Kulübe alternatif olsun diye değil, kulübün ihtiyacı olduğunda yanında olsun diye 1912 Karşıyaka Derneği kuruldu.
Karşıyaka için bu günler gelip geçicidir. Bir şekilde çözüm, çıkış bulunacaktır. Çünkü Kasalı gibi camianın akil dediğimiz çok insanı vardır.
Gelecek için yol haritası isteyen olursa; derneğin kuruluşundaki hedefler, arama toplantılarında ortaya çıkan gerçekler yeniden okunmalı.
Göreceksiniz çıkış oradadır.
Serin geçen haziranlar
Biraz serin geçen haziranları seviyorum. Gündüzleri sıcak ama akşamları hafif esen haziranlar... Hele bazı günlerinde yağmur da yağarsa daha çok severim. O haziranlardan birini yaşıyoruz.
İzmir’in trafiği ne olacak
ANLIYOR ve biliyorum; pandemi döneminde herkes kendi arabasını tercih ediyor.
Anlıyor ve biliyorum; araba satışları patladı, trafiğe çok sayıda yeni araç girdi.
Anlıyor ve biliyorum; salgın döneminde birçok alternatif yol çalışması da yapıldı.
Ama...
İşe geliş ve gidiş saatlerinde tıkanan trafik artık günün her saati ve her güzergahta olmaya başladı.
Mutlaka yeni ve radikal çözümler gerektiğini bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Paylaş