Paylaş
Hele seçimlere giderken partiler arasındaki rekabetten dolayı bu görüntüler daha sık dile getiriliyor.
Bence hiç kimse bu konuyu seçim malzemesi yapmasın.
Çünkü bu siyaset üstü bir konu...
Burada herkesin suçu var, eksiklikleri bulunuyor.
Ne sadece bugünkü iktidarın, ne bugün belediye başkanlığı yapan kadroların suçu...
Bu birikmiş, 100 yıllık bir sorun...
Şehirlerimizi iyi planlayamadık, kentsel dönüşümü yapamadık, yeterli altyapıyı kazandıramadık.
Avrupa’nın en kalabalık şehirleri ne yazık ki bizde...
Şehir merkezine sıkışmış milyonlar bir arada yaşamaya çalışıyor.
Köyler, kasabalar boşalıyor, herkes şehirde yaşamak istiyor.
Kimseyi eleştirecek bir halimiz yok.
Çünkü iş de, sosyal hayat da şehirlerde...
Bu kurgu kesinlikle yanlıştır.
Şehirlerimizi planlarken ne altyapıya bakıyoruz, ne de sosyal yapısına...
Ketlerimiz böyle giderse tıkanacak, sorunlar daha da büyüyecek.
Bu kaçınılmaz.
Çünkü ne yapsanız yetmiyor, ne kadar harcasanız da kaynaklar yeterli gelmiyor.
Kentsel dönüşüm ‘yık yenisi yap’ değildir.
Planlı, modern, yaşanabilir şehirler yaratmaktır.
İnsan eliyle yaptığımız iklim değişikliği de tek sorumlu değildir.
Bu yükü hiçbir şehir kaldıramaz
Geçen hafta İtalya’nın Bologna şehrindeydim, Son yıllarda fuarlar nedeniyle Bologna’ya çok gittim.
Bologna, “Motor Valley” olarak anılıyor. Ferrari, Massarati, Lamborgini, Ducati gibi 17 ünlü üretici bu bölgede bulunuyor. Sayısız fabrika, özel koleksiyon müzeleri, dört uluslararası yarış pisti de var. Bologna Üniversitesi 1088’de kurulmuş, dünyanın en eski üniversitesi kabul ediliyor.
1256’da bir öğrenci hareketiyle Bologna, Avrupa’da kölelik düzenini sona erdiren ilk şehir olmuş. 1288’de bir kanunla, Bologna’ya ruhunu veren ve 2021’de UNESCO mirası ilan edilen revaklı yaya yolu zorunluluğu getirilmiş, araç trafiği de buna göre düzenlenmiş. Bologna’da UNESCO tarafından listelenmiş 60 kilometreden “Portico”, yani revaklı yol var.
İtalya’nın bu önemli şehrinin nüfusu 400 binden biraz fazla... Öğrencilerle belki 500 bini geçiyor.
Roma’nın nüfusu 3 milyon, Milano 2 milyon değil, Napoli 1 milyon...
Floransa 500 binlerde...
Yaşayan nüfus kadar turist çeken bir ülke İtalya; o yüzden sokaklar hep canlı...
Ama şehir merkezleri bizdeki gibi sıkışık değil.
Avrupa’nın birçok yeri böyle...
İstanbul 20 milyondan fazla, Ankara 5 milyonu geçti, İzmir bu gidişle 7 milyon olacak.
Hiçbir kaynak bu şehirleri ayağa kaldırmaya yetmez.
Madalyonun bir de bu tarafı olduğunu unutmamak gerekir.
2024 zor geçecek
Euronews Business’ta okudum. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), sıkılaşan finansal koşullar, zayıf ticari büyüme ve düşük iş gücü ve tüketici güveninin küresel ekonomilere zarar vermeye devam etmesi nedeniyle büyümesinin yavaşlayacağını söylüyor.
İki yıllık perspektife göre gelişmiş ekonomilerde yumuşak bir iniş öngörülüyor.
Türkiye’yi bu durum yakından ilgilendiriyor.
İhracatın büyük bölümünü Avrupa’ya ve gelişmiş ülkelere yapıyoruz; bu yavaşlamanın bize de yansıması olacak.
2024’ün zor bir yıl olacağı şimdiden görülüyor.
Bir iletişim krizini yönetmek
Seçil Erzan’ın kurduğu saadet zinciri patlayınca ortaya konuşmalar, ilişkiler saçıldı. Kararı elbette yargı verecek. Ama göründüğü kadarıyla filmlere konu olacak bir sahtekarlık gözüküyor. Adı geçen isimlerin tamamı kamuoyunun yakından tanıdığı isimler... Üzücü olan bu kişilerin finansal okur yazarlılığının olmaması, dizginlenemeyen ihtirasları, hırsları...
Futbolcular, teknik direktörler, bankacılar, iş insanları ve yakında yeni duyacağımız isimler...
Konuşanlar var, dosyaya giren ifadeler var; bir de sessiz kalıp konuşmayanlar var.
Konuşmayanlar kendi itibarlarını düşünüyorlarsa açık, şeffaf olmak zorundalar.
Çünkü normal koşullarda mangalda kül bırakmayanlar yeri geldiğinde susup konuşmamayı tercih ediyorsa bilmeliler ki, onları yakında bir iletişim krizi de bekliyor.
Böyle onlarda kamuoyunun karşısına çıkıp konuşmak, bütün samimiyetiyle sorulara cevap vermek en doğru iletişim yöntemidir.
Yoksa bu konular dallanıp budaklanır, uzayıp gider ve bir türlü kapanmaz.
Benden söylemesi...
Paylaş