Tam normalleşmeye daha var

AVRUPA uçuşları açıyor. Daha doğrusu kurallar gevşetiliyor.

Haberin Devamı


AB ülkelerinden aşıları tam olan yolcular, cuma günü yayınlanan yeni kurallar doğrultusunda 9 Haziran’dan itibaren Kovid testi yaptırmadan Fransa’ya girebilecekler.
Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri’nden tam aşılı olanlardan ise negatif test sonucu istenecek. Ancak karantinaya alınmaları gerekmeyecek ve zorunlu olmayan seyahatlere artık izin verilecek.
Ama şöyle bir tarif yapmışlar;
“Tam aşılı kişiler dozlarını yolculuklarından en az 14 gün önce Pfizer, Moderna veya AstraZeneca aşılarıyla almış kişilerdir. Johnson & Johnson aşısı için zaman aralığı dört haftadır.”
Yani başlangıçta bizim gibi Çin aşısı Sinovac’ı olanlar için hala seyahatlerle ilgili bir belirsizlik var.
Şimdilik PCR testinizi olup bazı ülkelere gidebiliyorsunuz.
Bazıları da 7 günlük karantinayı zorunlu kılıyor.
Yani tam bir normalleşmeden söz etmek mümkün değil.
Örneğin Fransa kırmızı olarak sınıflandırılan ülkeler arasında Güney Afrika, Brezilya, Hindistan ve Türkiye’ye de yer verdi.
Aşılı olsun ya da olmasın, tüm ziyaretçilerden negatif test sonucu istiyor ve 7-10 günlük bir karantina süresini şart koşuyor.
Yine örneğin İngiltere, Portekiz’i yeşil renkten kehribara taşıma kararı aldı. Bu da 8 Haziran’dan itibaren Portekiz’den gelenlerin 10 gün karantinaya alınması anlamına geliyor.
Yani yıl sonuna kadar kimse öyle uzun vadeli seyahat planları filan yapmaya kalkmasın.
Üç gün önce test ol, o da yetmezmiş gibi antikor testini de götür, o da yetmez gittiğin yerde 10 gün karantinada kal.
İki, üç günlük seyahat için 15 gün harcaman demek...
Dünyanın normalleşmesine en az bir yıl daha var...

Haberin Devamı

 
Ben kendi karantinama
yine devam edeceğim

BU ara sosyal medya detoksunu çok yapıyorum. İyi geliyor. Zaten kapanma günlerinde de öyle ilgimi çeken paylaşımlar az oluyor.
Ancak bu hafta sonu özellikle yazlık beldelerinden gelen görüntülere baktım.
Biliyorum hepimiz çok sıkıldık, bir buçuk yıldır istediğimiz hayatı yaşayamıyoruz.
Bir de yazı özledik, kumsalı, denizi, uzun sohbetleri çok özledik.
Yine de uyarmadan edemeyeceğim.
O plaj partileri, hafif kalabalık düğünler, iç içe masalar...
Böyle devam ederse geçen sonbahardaki tabloyla karşı karşıya kalırız.
Biliyorum, “Aşılar...” diyeceksiniz.
Aşılar geliyor, artacak da...
Ama aşı olup da hastalanan o kadar çok tanıdığım var ki...
Ben bu yazı yine geçen yaz olduğu gibi temkinli, çok yakın tanıdıklarımla geçireceğim.

Haberin Devamı

 
Rol model olan kadınlar

HAFTA sonu “Dünyayı Değiştiren Elli Altı Kadın: Nobel Ödüllü Kadınların Hikayesi” kitabını okudum.
Kitabın tüm gelirini kız çocuklarının eğitimi için kullanacaklar. Bulaşıcı Hastalıkları Önleme Derneği’nin 15’inci kitabı olarak yayınlandı.
Nobel ödülü almış Marie Curie, Nadime Gordimer, Tevekkül Karman, Sigrid Undset, Nelly Leonie Sachs, Esther Duflo, Andrea Ghez, Nadia Murad ve Jennifer A. Doudna gibi 56 kadının hayat hikayeleri o kadar güzel anlatılmış ki...
Her bir öyküyü bir başka yazar kaleme almış.
Yazarların tamamı çeşitli alanlarda kendilerini kanıtlayan ve toplumsal sorumluluk projelerinde görev alan kadınlar, çoğunluğu da bilim insanları...
Kitabın editörlüğü Dr. Şükran Köse ve Dr. Eren Akçiçek yapmış.
Tarih boyunca doktora eğitimi dahil olmak üzere akademik ilerlemeleri engellenen kadınların ortaya koydukları başarılarının gelecek nesiller için örnek olmasını istiyorlar.
Kız çocuklarının Nobel ödülü alan kadınları rol model olarak benimsemesi ve kendi eğitimlerine daha istekli bir şekilde sarılmasını da istiyorlar.
Kadınlarımız çok daha hayatın içinde olmalılar.
İş hayatında kadınlarımızın etkinliği elbette artıyor.
Ama bana göre yeterli değil.
O yüzden başarı hikayeleri herkese ilham olabilir.
Hafta sonu bana da bu hikayeler çok iyi geldi.
Siyasetten uzak ve hayatın tam da içinden gelen öykülerdi...

Haberin Devamı

Tam normalleşmeye daha var

 
Sokağa taşan müzik istemiyoruz

PAZAR günü Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ın yılın başında yaptığı hatırlatmalara yer verdim. O kadar çok mesaj geldi ki...
Mesaj atanların çok haklı oldukları bir gerçek var.
Çeşme, Bodrum gibi artık turizmde bir marka olmuş yerlerin gelişmeleri çok iyi yönetmeleri gerekiyor.
Alaçatı’nın ilk hallerini hatırlayın, gerçekten de sokaklar arasında yürürken insanı rahatsız eden müzik olmazdı.
İnsanlar yemeklerini yer, sohbet eder; eğlenmek için de başka mekanlara giderdi.
Sonradan bazı işletmeler geldi ve kuralları hiçe saydılar.
Bütün uyarılara rağmen Çeşme’yi de, Bodrum’u da aşağıya çektiler.
O güzelim Alaçatı sokaklarında yürüyemez olduk.
Yemek yerken konuşamaz olduk.
Ne eğlence keyfimiz kaldı, ne de güzel vakit geçirme keyfi...
Özetle...
Bana mesaj atanlar diyor ki...
“Bütün dünyada olduğu gibi sokağa taşan müzik istemiyoruz. Daha volümlü müzik yapmak isteyenler kendilerine gösterilecek başka yerlere gitsinler. Bu asla merkez olamaz. Mikanos’taki, İbiza’daki gibi eğlence adresleri olsun.”
Kesinlikle katılıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları