Paylaş
Biraz pandemiyi, gelişen trendleri, biraz Türkiye’yi konuştuk.
İzmir’e 22 yılda toplam 90 milyon euro yatırım yapmış bir gruptan bahsediyorum.
Ve bu yatırımlar devam edecek gibi gözüküyor.
Türkiye Hugo Boss için bir numaralı tedarikçi konumunda...
Dünyada satılan her markalı ürünün yüzde 40’ı İzmir’den gidiyor.
Bu ayrıntıları birkaç kere yazdım.
Heiko Schafer de ben de o gün takım elbise giymiştik.
Takım elbise giymeyi seviyorum.
Ama anlıyorum gibi benim de alışkanlıklarımı biraz değiştirmem gerekiyor.
Schafer ile birbirimize takıldık; “Yakında azınlıkta kalacağız” diye...
Pandemi bazı alışkanlıkların değişmesine neden oldu.
Birçok kişinin evden çalıştığı dönemde insanlar daha rahat giyinmeye başladı.
Yarı zamanlı, hibrit çalışma döneminde de bu değişmedi.
Daha spor, daha rahat giyim bundan sonra da devam edecek gibi gözüküyor.
Zaten Hugo Boss’un yeni kreasyonlarında da gördüm; takım elbiseler de değişmiş.
Kemersiz, ipli pantolonlar yerini almış.
Ceketler daha da spor olmuş.
Gömlek yerine bir basic bir t-shirt tercih edilir olmuş.
Özetle bildiğimiz klasik giyim satışları yüzde 50 azalmış.
Yani soyumuz tükeniyor.
Katlayıp çıkacağınız
kıyafetler geliyor
“Salgın aslında gördüğümüz trendleri görünür hale getirdi. Biz zaten uzun zamandır rahat giyimin yaygınlaşmasını gözlemliyorduk” diyor Heiko Schafer...
Ve ekliyor;
“Klasik giyim çok farklı bir tarza bürünecek. Modern formal giyim, hafif, rahat giyime doğru gidecek. Giydiğiniz zaman spor yapacağınız, bisiklete binebileceğiniz, katlayıp çantanıza yerleştirip seyahate çıkabileceğimiz kıyafetler geliyor.”
Valla ben nasıl bunları yaparım bilemiyorum ama deneyeceğim.
Gençler deneyim satın almayı istiyor
GENÇLERİN son dönemde çevreye, doğaya daha duyarlı olduğunu gözlemliyorum. Giydikleri kıyafetlerde de buna saygı gösteren markaları tercih ettiklerini biliyorum.
Bana ürün tarafında “sorumlu ürün” deniyor.
Hugo Boss bunu kriterlere bağlamış. Yüzde 60 sürdürülebilir materyallerden üretilmesi şartı getirilmiş. Hava yoluyla taşınmaması da kriterler arasında.
Yeni jenerasyon sürdürülebilir ürünlerde da farklı düşünüyor. Anne ve babalarına göre bir ürüne sahip olmak ve para harcamak yerine, deneyim satın almayı istiyorlar. Bir ürün satın alacaklarsa da bunun çok uzun süre dayanmasını bekliyorlar.
Yani markaların işi hiç de kolay değil.
Behice hocanın ardından
EDEBİYATA ilgim çok erken başladı. Saint Joseph’te kitapların satırları arasında kaybolduğumu hissederdim. Sonra lisede Tevfik Fikret’te okurken daha da belirginleşti. Benim gibi edebiyatı sevip de fen sınıfında okuyanlar bilir işler kolay gitmez. Matematik farklıydı ama fizik, kimya hocalarımla epey savaş verdiğimi bilirim. Tevfik Fikret’te okurken beni en iyi anlardan biriydi Behice Kemahlıoğlu... Türk Dili ve Edebiyatı dersine giriyordu. Fizik, kimyayla verdiğim o mücadelenin en ufak kırıntısı bu derste yoktu. O yüzden Türk dilini, Fransız edebiyatını, klasikleri konuşmak güzel olurdu Behice hocayla...
Sonra mezun olduk, üniversiteler, yüksek lisanslar bitti. Okurken gazeteciliğe devam ettim. Günlük köşe yazmaya başladığımda ilk telefonlardan birini yine Behice hocadan aldım. Ve inanır mısınız meslek hayatımın tamamında hep yanımda hissettiğim isimlerden biri oldu. Bazen aradı destek verdi, bazen aradı uyarılarda bulundu. Bu diyalog hiç kesilmedi. Cumhuriyetin yetiştirdiği önemli öğretmenlerden biri Behice Kemahlıoğlu’nu geçen gün kaybettik. Benim gibi birçok kişinin edebiyatı sevmesinde, Türk dilini iyi kullanmamızda emeği olan biriydi. Nurlar içinde yatsın...
Ekim de kasım da güzeldir
BÜTÜN meteoroloji raporları kışın soğuk, sert, zor geçeceğini gösteriyor. Uzmanlar olabilecek bir enerji krizi konusunda uyarıyor. Takip etmenizi öneririm. Türkiye’nin biraz daha şanslı olabileceği, batısının göreceli olarak daha iyi olabileceğini, enerji bağlantılarının uzun vadeli olduğunu söylüyorlar. Ama ne olursa olsun yine de dikkat etmek gerekir. Bu arada havalar iyi giderken; Ege’nin her yerinde hala denize girilebildiğini hatırlatmak isterim. Bence ekimi, hatta kasımı iyi değerlendirin derim. Buralarda çok güzeldir.
Paylaş