Sokak dostlarımız için çözüm üretme zamanı

Türkiye’de hayvan, çevre, doğa sevgisi biraz olsun topluma aşılandıysa bunda medyanın büyük etkisi vardır.
Şahsen ben de bu üç konuya hep destek verdim.
Yüzlerce, binlerce yazı yazdım, haberler yaptım.
Ama görüyorum ki, bu işe artık el atmak gerekiyor.
Bakın geçen gün gencecik bir evladımız hayatını kaybetti.
Nasıl mı?
İzmir’in Kiraz ilçesinde, sokak köpeğinin saldırması sonucu motosikletin kontrolünü kaybeden Anıl Yılmaz, refüjdeki elektrik direğine çarpıp hayatını kaybetti.
Anıl 21 yaşındaydı.
Yine baktım hiçbir hayvan dostu derneğinden tek bir açıklama gelmedi.
Bu ilk olay değil.
Daha geçenlerde İzmir’in Menemen’inde gencecik bir kızımız köpeklerden korktuğu için yola çıktığında arabanın altında kalarak hayatını kaybetti.
İki gün önce de İstanbul Esenyurt’ta 9 yaşındaki Ahmad Halil kendisini kovalayan köpekten kaçarken bir arabanın altında kaldı.
Vücudunda ezikler ve yaralar oluşan Ahmad’ın sağlık durumu iyiye gidiyor.
Bir haftada benzer çok olay oldu.
Siz yurtdışına çıktığınızda sokakta kedi, köpek, sahipsiz bir hayvan görüyor musunuz?
Ben görmüyorum.
Paris’te dolaşırken size bir köpek saldırdı mı; ya Roma’da, Berlin’de, New York’ta...
Dünyanın hiçbir yerinde sahipsiz hayvanlar sokaklarda dolaşamaz.
Ben en az sizin kadar, belki de bir çoğunuzdan daha çok hayvan seviyorum.
Köpeklere bayılıyorum.
Ama Türkiye’nin bu büyük problemiyle artık yüzleşmesi gerektiğini görüyorum.
Bu konuya devletin el atması gerekir.
Yerel yönetimlerle ortak çözümler üretmesi lazım.

Romantik değil
gerçekçi bakın

BAKIN her bir ölümün ardından üzülüyoruz.
Ben tek bir sokak dostumuzun zarar görmesini istemem.
Ama ortada bir gerçek de var.
Hayvan derneklerine burada önemli bir görev düşüyor.
Romantik değil gerçekçi bir bakış açısıyla olaylara bakmalıyız.
Nasıl olur, kaynak nasıl sağlanır bilemiyorum.
Ama bu konuda büyük bir kampanya yapabiliriz.
Yerel değil, Türkiye genelinde bu kampanyayı büyütebiliriz.
Sokak hayvanlarını mutlaka sahiplendirmeliyiz.
İnsanların evlerine hayvan almalarını şartlara bağlamalıyız.
Sonrasında da takip etmeliyiz.
Çok mu zor?
Değil bence...
Devlet yasayı gözden geçirip bunu yapabilir.
Ama kamuoyunun oluşması lazım.

Sana söylüyorum arkadaşım

BİR kaba su koyarak, mama koyarak hayvan dostu olduğunu mu zannediyorsun.
Benim gibi hayvanları çok seviyorsan; sahiplen...
O kabı sokağa değil evine koy.
İnan o dostlarımız çok daha mutlu olacaklar.

Takipteyim Kerem iyi gidiyorsun

İZMİR sanatçı yetiştiren bir kent...
Çünkü bu kentin bir hayat gustosu var, hayal kurduran özellikleri var.
Ve iyi ki var.
Müzikten resme, edebiyattan tiyatroya kadar birçok sanatçıyı yetiştirdi, bizlere kazandırdı.
Bir süredir Kerem’i izliyorum.
Kerem Yeğinboy...
İzmir Türk Koleji mezunu, Bilgi Üniversitesi medya iletişim okudu, çift diploma aldı. Sonra İngiltere, Londra Westminster’de yüksek...
Bu temponun arasında da müzik...
Müziğe 13 yaşında elektroyla başladı. Üniversitede akustik ve basa geçti, sonra besteler geldi.
Hülya Avşar ile annesi sayesinde tanıştı.
Ona stüdyo girmesi ve bu işi ciddiye almasını söyledi.
Sonunda sözünü dinleyerek ilk parçası “Nedensiz dünya”yı yaptı.
Hülya Avşar desteğini “Yalanlar” adlı parçasında klipte yer alarak gösterdi.
Kerem; müziğini grunge rock ve klasik rock olarak tanımlıyor.
Prodüktör Ömer Kapancıoğulları, aranje ve müzik konusunda ona çok yardımcı oldu. Doğduğu İzmir Karşıyaka’da yaşıyor, müziğini bütün Türkiye için yapıyor.
Kerem Yeğinboy’u takip edin.
Ben uzun zamandır ediyorum.

Ormanlarımız yanıyor
içimiz de acıyor

GÜZELİM ormanlarımız yanıyor. İçim acıyor. Özellikle Ege’nin kıyıları; denizle buluşan o ormanlarımız...
Biraz inceleyince altından insan hatası çıkıyor.
Bilinçsizce yapılan küçük bir hata binlerce ağacımızı yok ediyor.
Ve her seferinde aynı şeyi söylüyoruz.
“bu son olsun” diye...
Olmuyor, bitmiyor.
Doğaya verdiğimiz zarar o kadar büyük ki...