Paylaş
Güzel sanatlar okumuş biri olarak sinema denince benim için her şey durur. Çünkü sinemanın itici gücüne inananlardan biriyim.
Ve yıllardır Ege kıyılarının doğal bir plato olduğunu, bir çekim merkezi olabileceğini yazıyorum.
Hayatımın büyük kısmı aramızdan ayrılıncaya kadar Ahmet Piriştina’yla geçti.
Siyasete atıldığı günlerde en çok konuştuğumuz konuların başında gelirdi.
1999 yılında milletvekilliği bırakıp İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olduğu günleri de çok iyi hatırlıyorum.
Piriştina’ya yakın bir ekip seçim bildirgesini hazırlıyordu.
Tabii projeler, fikirler havada uçuyuyordu.
O buluşmalardan birinde benim de fikrimi sordu.
Masada güzel fikirler zaten vardı, çoğuna ben de katılıyordum.
Ama çoğu belediyelerin zaten yapması gereken işlerdi.
Yeni yolların açılması, büyük kanal projelerinin boyutunun genişletilmesi, çöpten enerji üretimi gibi konular...
Tabii yeni bir fuar alanı yaratılması, daha organizasyonların İzmir’de yapılması...
İzmir’in bir spor, sanat şehrine dönüşmesi gibi birçok başlık alt alt yaza yazılmıştı.
O gece “Hepsini yap başkan” dedim.
Ve devam ettim;
İzmir’e Bilboa’daki gibi büyük bir müze yap, dünya konuşsun dedim. Çünkü Batı Anadolu’nun tarihi zenginliği hiçbir yerde yoktu. Ve insanlık tarihinin en önemli olaylarına şahitlik eden bu kentin zenginliklerinin sergilenmesi gerekiyordu.
İkincisi vefatından sonra adı verilen Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’ydi. Gerçi benim önerim tam bu değildi ama yine de kurulmasından ve yaşıyor olmasından mutluluk duyuyorum. Biz toplum olarak değerlerimizi, geçmişimizi arşivleyemiyor, bunları öykülere dökemiyor, gelecek nesillere istendiği gibi bırakamıyoruz. Bu coğrafyayla ilgili yine en iyi arşiv yurtdışı kaynaklardan bulunuyor. Bu arşiv müzesinin bu kaynakları bulup İzmir’e getirip kentle paylaşılması bizim önerimizdi. Bir kısmı yapıldı ama yapılması gereken çok şey olduğunu düşünüyorum.
Ve üçüncüsü; İzmir’in sanatla, kültürle anılan bir şehir olması... Bunun için de bir sanat köyü kurulmasını konuşuyorduk.
Sinema filmleri buralarda çekilsin, doğal bir plato olan Ege’nin tanıtılması, konuşulması, dünyaya anlatılması en büyük hayallerimizden biriydi.
Hollywood filmlerinin büyük bir bölümünün İtalya’daki, İspanya’daki film stüdyolarında çekildiğini konuştuk.
Ve sonunda İzmir’e film stüdyoları, platoları yakışır dedik.
Bugün de aynı görüşteyim.
Film endüstrisi çok gelişiyor.
Ve dünya yeni arayışlarını sürdürüyor.
Yine öneriyorum.
İzmir, film endüstrisinin en önemli adresi olabilir.
Netflix ekibi doğrusunu yapmış
NETFLİX’in The Swimmers’ı 2022 yılında yayına girecek.
Sally El Hosaini’nin yönetmen koltuğunda oturduğu film, Suriyeli yüzücü Yusra Mardini’nin gerçek yaşam hikayesini konu alıyor. Film, başarılı yüzücünün iç savaş yaşayan ülkesinden kaçışı ve 2016 Rio Olimpiyatları’na katılma sürecini anlatıyor. The Swimmers’ı Bridget Jones’un Günlüğü ve Aşk Engel Tanımaz gibi birçok önemli Hollywood yapımına imza atan Working Title Films gerçekleştiriyor.
Türkiye prodüksiyonu AZ Celtic Film ve MATE Pictures tarafından yapılan çalışmalara İzmir Sinema Ofisi rehberlik etti.
Prodüksiyon kolaylıkları ve uluslararası birçok farklı lokasyona eşdeğer olan görsel zenginliğiyle İzmir’i adeta bir açık hava platosu olarak değerlendiren ekip üç farklı ülkenin görüntüsünü İzmir’de çekti.
Sinemacılar iyi bilir.
Doğal ışık gibisi yoktur. Ve bunu her yerde yakalayamazsınız.
Bu coğrafya o yüzden size alternatifler sunar.
Netflix’in The Swimmers ekibi doğrusunu yapmış.
Bir yanlışlık yok mu?
BODRUM’un trafiğini yazdım, herkes de yazıyor. Kiminle karşılaşsam; “İyi ki yazıyorsun” diyor.
Çeşme için de fikirlerimi söylüyorum.
Bu gidişle birkaç seneye kalmaz Çeşme’de de trafik felç olur.
Nitekim geçenlerde 3 kilometrelik yola 45 dakikada gidemedim.
Genellikle kısa mesafeli yerlere yürüyerek gidiyorum.
Ama o gün oradan bir başka yere gidecektim, arabayla çıkmış oldum.
Anlıyorum; pandemiden çok sıkıldık ve kendimizi sokaklara attık.
Ama bu travma geçtikten sonra da bunun değişeceğine inanmıyorum.
Uzun yıllar insanlar toplu ulaşım aracı kullanmaktan çekinecek.
Ve herkes buna hazırlıksız yakalanmış oldu.
Çünkü büyüyen şehirlere ne yapsanız yetmiyor.
Bizim şehirlerimiz obezite hastalığına yakalanmış durumda.
Bir mide botoksu, mide küçültme ameliyatı şart oldu da; nasıl yapılacak.
Çeşme’ye, Bodrum’a, yazlık yerlere gelip tatil yapmak isteyenler; dinlenmeye yaşadıkları şehirlere dönüyorlarsa, bir yanlışlık var demektir.
Dışarısıyla bağımızı kurdular
SALGINDA onlar olmasa ne yapardık bilmiyorum. Öyle günler oldu ki, dış dünyayla bağlantımızı onlar kurdu. Bir telefon ettik, internete girip sipariş verdik, akıllı telefonlarımızdaki uygulamalardan her şeyi söyledik. Getirdiler, götürdüler, teslim ettiler. Türkiye gibi şartalar uyan, krizlerden yenilikler çıkaran bir başka ülke yoktur. Bu şirketlerden biri İngiltere’de de şimdi büyüyor. Büyüsün, destekliyoruz. Tabii şöyle de bir durum oldu. Trafikte her saniye dikkatli olma zorunluluğumuz var. Gözümüzü aynalardan ayırmamalıyız. Ben öyle yapıyorum. Bu kardeşlerimiz de dikkat etsinler... Hele yoğunlaşan bu trafikte...
Bu dönemin kahramanları dışarısıyla bağımızı kuran, kestirmeyen bu dostlarımızdır.
Hepsine teşekkür ederiz.
Paylaş