Paylaş
Enerjim düşmez, pazartesi öğlene kadar kendime gelebilmek için özel metotlarım filan da yoktur.
Cuma güne nasıl başlamışsam, pazartesi de öyle başlarım...
Ama itiraf edeyim; bir süredir salı sendromu yaşıyorum.
Meclis’te grubu bulunan partilerin liderleri salı günleri konuşmalar yapıyor.
Bu konuşmalar genellikle genel başkanların birbirlerine verdikleri cevaplarla geçiyor.
Geçenlerde Meclis Başkanı Cemil Çiçek bir öneride bulundu, salonlara dışarıdan izleyici alınmamasını önerdi.
Bana göre çok yerinde bir öneri...
Çünkü grup konuşmalarının yapıldığı bu salonlar bir anda kapalı spor salonlarındaki derbi maçlarına dönüyor.
Tezahüratlar, alkışlar, ıslıklar...
Sanırsınız ki; Fenerbahçe – Galatasaray derbisi oynanıyor.
Dilerim Çiçek’in bu isteği kabul görür; parti grup toplantıları Türkiye meselelerinin tartışıldığı, liderlerin projelerini anlattığı, mesajlarını somut olarak verdikleri bir hale dönüşür.
Yoksa Türkiye’de “Pazartesi sendromu” yerine “Salı sendromu” demeye başlayacağız.
Hepsi doğru tespitlerdi
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Meclis’in açılışında yaptığı konuşmayı beğendim.
“Demokrasi hoşgörü, tahammül, sabır, azim ve fedakârlık gerektir” dedi; doğru...
“Demokrasi bir fren ve dengeler sistemidir” dedi; doğru...
“Katılımcı, çoğulcu ve özgürlükleri genişleten bir demokrasi anlayışı için demokratik reformlar gerekir” dedi; doğru...
“Ülkemizde siyasi tartışmalarla başlayan kutuplaşma, bazen siyasetin ötesine geçebilmekte, kimliklere, inançlara, hassasiyetlere dokunan bir nitelik kazanabilmektedir” dedi; doğru...
“Böyle bir kutuplaşma elbette milletimizin sosyal insicamını bozma tehlikesi taşıyor” dedi; doğru...
“Her meseleye, her tartışmaya siyah-beyaz, doğru-yanlış, haklı-haksız, bizden-onlardan, dost-düşman zaviyesinden bakamayız” dedi; doğru...
“Reformlarda muhalefetin de katkısı var” dedi; doğru...
Ve bence önemli bir tespit de yaptı.
“Gezi Parkı’nda çevre duyarlılığı ve şehir estetiği kaygılarını sergileyen gençlerin barışçı eylemlerini, demokratik gelişkinliğimizin yeni bir tezahürü olarak gördüm. Uzun yıllar yargısız infazlarla, işkenceyle ve vahim insan hakları ihlalleriyle anılmış olan ülkemizin, bu kez, gelişmiş demokrasilerdekilere benzer kaygı ve taleplerle gündeme gelmesinde çekinilecek bir husus yoktu.”
Bu da doğru...
Çok doğru...
Çevreciler biraz da kentlere odaklansalar
Bergama’daki altın madeniyle ilgili protestolar belki de Türkiye’deki ilk çevreci eylemlerdi.
O bölgede başlayan hareket Türkiye geneline yayılmıştı.
Protestoların altında siyasi bir hareket yoktu; bu eylemlerin başını çeken hiç kimse sonradan siyasete atılıp başkan ya da milletvekili olmadı.
Ama öylesine yaratıcı, öylesine dikkat çekici işler yapıldı ki, Bergama hareketi herkesin sempatisini kazandı.
Bu olay çevre duyarlılığını, bilincini artıran bir milat gibiydi.
Ben Türkiye’de gelişen bu duyarlılığı seviyorum.
Çocuklarımız, gençlerimiz çevreleriyle artık daha fazla ilgileniyor ve daha bilinçli işler yapıyorlar.
Sivil toplum örgütlerinin kampanyalara dönüşen projelerini de destekliyorum.
Keşke bu duyarlılık kentlerin gelişimi için de gösterilse...
Çünkü öylesine kötü, öylesine estetikten uzak bir yapılaşmamız var ki...
Ne mimari uyum, ne renk, ne zevk...
Bugün hiçbir kentimizin kendine özgü bir kimliği yok.
Çevreciler; biraz da buraya odaklansalar...
Çok daha mutlu olacağım.
ÖRNEK KARAR RAHATLATIR
Bakın bu haber önemli...
Birçok sokağın işgal edildiğini konuşuyoruz; Kemeraltı’nın işportadan geçilmediğini, yapılan müdahalelerden sonra kısa bir süre için düzelme olduğunu, sonrasında da eski haline dönüştüğünü...
Sokağı denetim haline almak hiç kolay değildir.
Zabıta görevini yapar, ceza keser, işgali kaldırır, ama bir süre sonra direnç başlar. Hatta sürtüşmeler, tehditler...
Karşıyaka’da yaşanan da böyle birşeydi.
İşte bu haber; zabıtada görev yapanları biraz olsun rahatlatır, Zabıtaya itiraz edenleri de geri adım atmaya zorlar.
Karşıyaka Belediyesi Zabıta Müdürlüğü görevlileri, sokak işgali yüzünden denetledikleri iki manavda saldırıya uğradı, davacı oldu. Mahkeme bir kişiye 2 yıl 1 ay 25 gün, üç kişiye 3 yıl 9 ay 24’er gün hapis verdi. Sanıkların 5 yıl denetime alınması, bu sürede benzeri suç işlerlerse hükmün uygulanmasına karar verildi.
Bu örnek karar; denetimleri biraz olsun rahatlatır.
Paylaş