Paylaş
Modena denince akla Ferrari geliyor ve tabii ki Pavarotti...
Arabaya çok merakım yok ama başarılı insan öykülerine hep ilgim oldu. Yaptığım meslek de başarılı bulduğum bu insanları çok yakından tanıma fırsatı verdi bana...
Geçen hafta birçok kez gidip de uğrayamadığım iki ayrı yere gittim. Ferrari müzesi ve Pavarotti’nin evine...
Enzo Ferrari ezber bozan, otomotiv sektörüne farklı bir boyut kazandıran, marka iletişimi en iyi yapan isimlerden biri olarak hep ilgimi çekmiştir.
Ferrari’nin hayatını okurken aldığım çok ders oldu.
Modena’daki Ferrari müzesi aslında; Ferrari ailesinin eviydi. Enzo Ferrari bu evde doğmuş, büyümüştü. Ferrari, 1927 yılında bir yarış arabası alabilmek için bu evi satmış; daha sonra tekrar satın almış ve burayı bir müze haline getirmişti.
Müzeyi ayrıca anlatacağım.
Saint Joseph’te okurken; bizi tiyatrolara, konserlere ve de operalara götürürlerdi.
Operaya olan sevgim o yaşlarda başladı.
Pavarotti de benim en çok sevdiklerim arasında oldu hep...
Ama sadece sesiyle etkilemedi beni, ezber bozan insanlar bana hep ilham verdi, hayal kurmamı sağladı.
Modena’ya gitmişken; Sancar Consulting Genel Müdürü Tolga Sancar “Maestro’nun evine gidelim” dedim.
Ferrari müzesinden beni çok etkileyen bu eve gittik.
Ev hala bu büyük Maestro’nun bıraktığı haliyle duruyordu. Etrafında olmasını istediği, sevdiği tüm eşyalar; yerli yerindeydi.
Kullandığı son havlu, yemek yediği son yemek takımı dahil...
Bu evin her santimi sahibinin canlı kişiliğini yansıtıyordu. Sıcak bir ışık salonun içindeydi. Gökyüzüne bakan devasa bir pencere vardı.
Frank Sinatra, Bono ve Prenses Diana gibi çok sevdiği dostların fotoğrafları, resimleri, mektupları vardı. Bazılarına göz attım, okuyunca gözlerim doldu.
Mutfak güneş gibi sarı renkteydi.
En sevdiği yemek olan makarnayı kendi elleriyle servis ettiği o mutfakta bir süre kaldım.
Opera kostümleri, türünün tek örneği olan hatıra eşyaları ve sayısız ödül...
Şahane bir kariyer, sade bir hayat ama fırtınalı aşk öyküleri...
Yolunuz bir gün Bologna’yadan Modena’dan geçerse; bu büyüleyici eve mutlaka gidin…
Maestronun evinde şunları yazdım
BÖYLE kariyerler karşısında insan saygı duyuyor.
Piyanosunun bulunduğu salona girdim. Arkadaşları ile haftanın belli günlerinde kağıt oynadığı odada vakit geçirdim. Dostlarına yemek pişirdiği mutfakta sanki Pavarotti makarna hazırlıyormuş gibi hayal ettim ve öldüğü yatak odasında arkadaşlarımla onu saygıyla andık.
Ve çok özel bir köşeye konuk oldum.
Pavarotti ve arkadaşlarının onun için yazı yazdıkları masaya...
Örneğin Herbert Von Karajan; “Doğduğunda Tanrı onun ses tellerini öptü” diye yazmıştı.
Ron Howard, “Onu dünyayı yerinden oynatan adam olarak hatırlayacağım; ünlü olmak için asla şarkı söylemedi. Kişiliği herkese ilham veriyor” demişti.
Bono, “Bazıları opera söyleyebilir, Luciano Pavarotti bir operaydı” diye yazmıştı.
Ennio Morricone, “Tüm tenorların aynı olduğunu sanıyordum. Daha sonra Pavarotti’yi canlı izlemeye gittim. Ve onun eşsiz olduğunu fark ettim” diye bir not düşmüştü.
Ben de şöyle yazdım; “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Meclis’te yaptığı bir konuşmada şöyle demiş. ‘Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatçı olamazsınız.’ Dünyaya operayı sevdiren bu büyük sanatçı, bu büyük Maestro’nun önünde saygıyla eğiliyorum. Bugün büyük bir sanatçının mütevazi, sade ev haline konuk oldum ve çok mutlu oldum. Sevdiğim bu sesi, sanatçıyı insan olarak da çok sevdim.”
Bu ikonik sanatçının
giysi odasındaydım
PAVAROTTİ müzesindeki en unutulmaz kostüm, 1972’de Metropolitan Operası’nda Cavalleria Rusticana’daki Turiddu performansı sırasında giyilen kostümdü. La Bohème, Tosca, Don Giovanni ve Rigoletto gibi diğer sahne kostümleri de bu özel salondaydı. Pavarotti’nin Cavalleria Rusticana’daki ikonik performansı, opera tarihinin en büyük anlarından biri olarak kabul ediliyor.
Güçlü sesi ve etkileyici Turiddu tasviri, karaktere hayat verdi ve Pavarotti’nin en büyük opera şarkıcılarından biri olarak ününün pekişmesine yardımcı oldu. 1972’deki Cavalleria Rusticana prodüksiyonu hem Pavarotti hem de Metropolitan Operası için bir zaferdi ve performans sırasında giydiği kostüm beni çok etkiledi.
Museo Pavarotti’de kariyeri boyunca aldığı birçok ödül ve övgü sergileniyor. Bunlara Grammy Ödülleri, Emmy Ödülleri ve Kennedy Center Onur Ödülü de dahil... Bu ödüllerin her biri Pavarotti’nin muazzam yeteneğinin ve opera dünyası üzerindeki etkisinin bir kanıtı... Grammy Ödülleri müzik endüstrisine önemli katkılarda bulunan müzisyenlere veriliyor ve Pavarotti kariyeri boyunca üç Grammy kazandı.
Emmy Ödülleri televizyon programlarına ve bu alanda başarılı olan kişilere veriliyor ve Pavarotti, operaların canlı yayınlarındaki çalışmaları nedeniyle iki Emmy kazandı.
Kennedy Merkezi Onuru, Amerika Birleşik Devletleri’nde bir kişiye verilen en yüksek sivil ödüllerden biri ve Pavarotti bu onura 2001 yılında layık görüldü.
Onur nişanları, orijinal el yazmaları ve notalar da evdeydi.
Bunları yakından görmek heyecan vericiydi.
Paylaş