Paylaş
Ukrayna gerginliği, Rusya’nın işgali beraberinde dünya adeta ayağa kalktı.
Ukraynalılar ülkelerini korurken; Rusya’ya ekonomik ambargolar başladı.
Kredi derecelendirme kuruluşları Rusya’nın notu çöp seviyesine kadar indirirken; adeta bir ekonomik tecrit de başlatılmış oldu.
Peki bu dışlanma sadece ekonomide mi; işte haber bunu anlatıyor.
Rusya sanatın her dalında iddialı olan bir ülkeydi.
Bakın Rusya’nın Ukrayna’ya girişinden sonra neler oldu.
Pyotr Çaykovski’den Wassily Kandinsky’ye kadar Rusya sanat ve kültürün bir üreticisiydi. Ancak, dünya opera ve bale çevrelerindeki sanatçılar ve diğer kültürel şahsiyetler, Rusya savaşının ardından oligarklar kadar baskı altında kaldılar.
Şef ve Putin’in müttefiki Valery Gergiev, Kırım’ın ilhakını destekleyince ve bombalanan Suriye şehirleri için destek olunca özel bir öfke çekti.
Rus Maestro, sessizliğini bozmayınca önce Viyana Filarmoni Orkestrası’nın turnelerinden çıkarıldı, daha sonra Münih Filarmoni Orkestrası’ndaki yerini de kaybetti.
Bu arada opera yıldızı Anna Netrebko da gösterilerden azledildi. New York’taki Met Opera’daki Puccini’nin Turandot’sunu söyleyecekti. Netrebko’nun görevi, Ukraynalı sanatçı Liudmyla Monastyrska’ya verildi.
Bu kadar da değil...
Münih Filarmoni şefliği rolünden, Edinburgh Festivali’nin onursal başkanlığından, Verbier ve Luverne festivallerinin müzik direktörlüğünden de çıkarılan Valery Gregeiv’in Bristol, Wolverhampton, Peterborough, Northampton, Edinburgh ve Londra’daki gösterileri de iptal edildi.
Dublin’deki Kraliyet Moskova Balesi’nin Kuğu Gölü performansı kaldırıldı.
Hırvatistan’da Zagreb Filarmoni Orkestrası ikonik Rus besteci Çaykovski’nin iki bestesini repertuvarından çıkardı ve Hırvat Ulusal Tiyatrosu ‘Rus Serenatı’ başlıklı bir konserini erteledi.
Piyano solisti Denis Matsuev de Kırım’ın ilhakına verdiği destek nedeniyle New York’taki Carnegie Hall’dan atıldı.
New York Metropolitan Opera Binası, Rus sanatçılarla ve Vladimir Putin’le bağlantılı olanlarla tüm bağlarını koparma sözü verdi.
Amsterdam Hermitage Müzesi, St Petersburg’daki kardeş kurumuyla bağlarını kopardı.
Ve buraya alamadığım yüzlerce, binlerce sanatçının performansı, konseri, imza günü süresiz ertelendi, iptal edildi.
Dünya sadece ekonomi üzerinden dönmüyor.
Siyasi bir adım attığınızda eğer bu yanlış olarak algılanıyorsa bütün dünyadan izole ediliyorsunuz.
Zeytin ağacına verilen söz
İZMİR Mutfak Kültürü Derneği’nin Kurucu Başkanı Sibel Önbaş, Urla Köstem Zeytinyağı Müzesi ev sahipliğinde özel bir gün yaptı. Dünya Kadınlar Günü’ne, haftasına denk gelen bu etkinlikte gastronomide öne çıkan isimler ödüllendirildi.
Tabii zeytin konuşmaların odağı oldu.
Berna Ergin sundu; “7 Kadın 7 Lezzet” belgeselinde yer alan Güler Köstem, Ayşen Nazlı, Selma Ay, İpek Yatmaz, Sibel Sezgin, Hatice Hayta ve Aslı Gültekin ile keyifli bir sohbet yapıldı.
Neptün Soyer’e de tarım alanında ve kadınların kooperatifleşmesindeki katkılarından dolayı teşekkür edildi.
Nurhayat Akın Talay’ın “Güzelbahçe Yemekleri”, Bahriye İplikçi’nin “Annemin Ot Sepeti”, Derya Manav’ın “Turkish Vegan Mutfak” kitapları için de imza günü düzenlendi.
İlgimi çeken finalde konukların müzedeki 1000 yaşındaki zeytin ağacı kökünün etrafında el ele tutuşup beraber şarkı söylemeleriydi.
Bin yaşındaki zeytin ağacını yaşatma sözü verdiler.
Söz konusu Ayvalık
RAHMİ Gençer’i Ayvalık Ticaret Odası başkanlığı öncesinde tanıdım. Önce oda başkanı sonra da Ayvalık Belediye Başkanı oldu. Odadayken başlatılan hasat günleri bana göre Türkiye’nin ilk markalı festivali oldu.
Ayvalık ve dolayısıyla çevresi bugün daha iyi tanınıyorsa bunda bu festivallerin büyük rolü oldu.
Başkanlıktan ayrıldıktan sonra Gençer ailesini de anlattığı bir kitap çalışmasına başladı. Ve iki yılın ardından bitirdi.
Osmanlı Arşivleri’nde soy ağacını araştırırken 300 yıl öncesine kadar indi. Sadece, 1786 yılında doğan ve Ayazmend (Altınova) voyvodası olan dedesinin dedesi Hacı Ömer Ağa’ya değil, onun dedesinin babasına kadar ulaştı. Sonuçta hem Ayvalık hem Altınova tarihi için önem taşıyan, gerçekten değerli bilgiler edindi. Kitap işte bu öyküleri anlatıyor.
“Söz Konusu Ayvalık”ta Ayvalık, Altınova, Cunda, Küçükköy var. Savaşlar, acılar, mutluluklar, hüsranlar, sevinçler, gururlar var. Tarih, çok kültürlülük, ekonomi, politika, tarım var. Deniz, güneş, doğa sevgisi var. Zeytin, çam, spor, dostlar, dostluklar var. Atatürk, Cumhuriyet, kahramanlıklar, bağımsızlık, aydınlanma var. Kent ve bu coğrafyaya değer katan insanlar var.
Mücadeleyi bırakmayalım
GÖZTEPE ve Altay için tehlike çanları çalıyor. Düşme hattında iki İzmirliyi görünce herkes gibi benim de sinirlerim bozuluyor. Çünkü Altay ve Göztepe’nin Süper Lig’de olmaması düşüncesi bile bir kabustur. Bütün şehrin ve herkesin iki kulübümüze destek vermesi gerekir. Son düdüğe kadar mücadeleyi bırakmayalım.
Paylaş