Paylaş
Fransa’dakinin aynısını uygulasan Milli Eğitim kabul etmez, Milli Eğitim’e gitsen böyle bir hazırlığı yoktur.
Tabii, kendi dönemim için bunları yazıyorum.
Yıllar içinde bazı programlar uyumlu hale getirildi.
Doğruyu söylemek gerekirse bu entegreyi sağlamak da hiç kolay olmadı.
Kendimden örnek vereyim.
Ben bir Fransız okulunda okudum.
Önce İzmir Saint Joseph, sonra İzmir Tevfik Fikret Lisesi...
Derslerin tamamı Fransızca...
Fizik, kimya, biyoloji gibi bana Çince gibi gelen dersler bile Fransızca...
Ezbere dayalı olmayan, daha çok sorgulayan, sorgulatan bir eğitim modelinde oku, sonra git ÖSS, ÖSYM gibi sınavlarla uğraş...
Kolay değil...
Geçen gün İzmir Özel Tevfik Fikret Okulları Genel Müdürü Mehmet Ali Atakan’la konuşurken, beni sevindiren, biraz da gururlandıran bir haberi verdi.
Tevfik Fikret, iki farklı dil, iki farklı kültür, iki farklı eğitim modellerini bir araya getiren özel bir müfredat hazırlamış.
“Fransızca dersi öğretim programı” yani müfredat İzmir Özel Tevfik Fikret Okulları tarafından geliştirilmiş Milli Eğitim Bakanlığı’na sunulmuş. Hazırlanan program da Bakanlıkça onaylanarak yürürlüğe girmiş.
Bu şekilde Francophone okulların anasınıfından lise 12’nci sınıfa kadar Fransızca dersine ilişkin uygulayabilecekleri bir program gerçekleştirilmiş oldu.
Bu Türkiye’de bir ilk...
Fransa’nın Ankara Büyükelçiliği de bu çalışmalardan dolayı İzmir Tevfik Fikret’e teşekkür etmiş.
Biz de teşekkür edelim.
Yeni nesile kızmayın onlar bildiklerini yapıyor
Dünya çok değişti.
Biz buna ne kadar ayak uydurabiliyoruz bilemiyorum.
Çocukluğumu hatırlıyorum da arkadaşlarım ya doktor, ya mühendis olmayı isterlerdi.
Lise sonlara doğru aramızdan “işletmeci olmak istiyorum” diyen de birkaç kişi vardı herhalde...
Çok net hatırlamıyorum ama “yazılım”, “tasarım” gibi kavramları kullanan pek yoktu galiba...
İnternet yoktu, “google” a, bir kelime yazıp milyonlarca bilgi karşımıza çıkmıyordu.
“Facebook” ya da “twitter”ı bize o günlerde anlatsalardı, herhalde ne cevap vereceğimizi bilemezdik.
Şimdi...
Bu değişime, hayatımızın içine giren bu kavramları günlük hayatta kullanmamak mümkün mü?
Artık çok farklı bir dünya var.
İster uyarsanız, ister uymazsınız.
Uymuyor ve direniyorsanız, zaten evde oturmayı kabul etmeniz gerekiyor.
Peşinen...
Gençleri izliyorum, hoşuma gidiyor.
Evet, bu kuşağın eleştirilecek çok yönü var. Ama ben onları görmüyorum. İnanın oralara takılmıyorum.
Yeni nesli çok yaratıcı, esprili buluyorum. Ve elbette sıradaşı...
Olsun varsın...
Sıra dışı olsunlar, kural koyucu olsunlar, yeri geldiğinde kural tanımaz olsunlar.
Ama istediklerini yapsınlar, hayal kursunlar.
Hatta yeni, yepyeni bir hayat kurmak istesinler.
Kime ne zararı var ki...
80’lerde “Aktüer olursanız iş sorununuz olmaz” deseydi
Gençler, bizim dönemdeki gibi sadece doktor, mühendis ve işletmeci olmak istemiyor.
Özellikle vakıf üniversiteleri kurulduktan sonra bu gerçeğin farkına varanlar, bünyelerine çok farklı bölümleri açtılar.
Tasarım örneğin...
Endüstriyel tasarım; mevcut, kullandığımız ürünlere yeni fonksiyonlar ve görsellikler ekleyen bu alanı büyük keyifle izliyorum.
Yine yeme içme üzerine, mutfak kültürü üzerine açılan okullar, bölümler...
Dünya mutfağı giderek zenginleşiyor.
Kıtalar, ülkeler, bölgeler, kentler...
Ve her birinin farklı özellikleri, şimdi bu okullarda iç içe geçiyor.
Çok farklı mutfaklar ortaya çıkıyor.
Bir başka örnek daha vereyim.
Bakın Yaşar Üniversitesi’nde, Aktüerya Bilimleri Bölümü açıldı.
Yaşar Üniversitesi Yüksek Lisans Öğrencisi Mehmet Şahin Gürol, Hazine Müsteşarlığı sınavındaki başarısıyla, Türkiye’deki 11 yardımcı aktüerden biri olmaya hak kazandı.
Nedir aktüer?
Anlatayım...
Aktüer, sigorta rizikoları ile primlerini istatistik ve olasılık hesaplamaları yoluyla tespit eden ve geleceğe yönelik stratejik değerlendirmeleriyle sigorta sözleşmelerinin temel ilkelerini belirleyen uzman kişi...
“Aktüer...”
80’lerin ortasında birisi bu kelimeyi kullansaydı ve “Aktüer olursanız iş sorununuz olmaz” deseydi...
Ne cevap verirdik acaba...
Paylaş