Nereli olduğu değil ne söylediği önemli

Özellikle bu adaylık sürecinde bu tartışma alevleniyor.
Adayların “Nereli, hangi kökenli olduğu” didik didik ediliyor.
Sonra da sloganlar atılıyor.
“İzmir’in adayı İzmirli olmalı...” diye...
Hatta “Karşıyaka’nın adayı Karşıyaka’da doğmalı, Marmaris’in adayı Marmarisli olmalı” bile deniyor.
Yerleşik olmak, köklü olmak elbette çok güzel...
Bir yerde doğup büyümek elbette diğer rakipler karşısında o kişiyi avantajlı hale getirebilir.
Elbette sorunları daha iyi biliyor, çözüm önerileri de somut olabilir.
Yine de tek başına yeterli olacak bir kriter değil.
Yüzyıllarca oradan oraya savrulmuş, göçler almış, mübadeleler yaşamış, farklı olayları deneyimlemiş bir ülkenin insanları nerede doğarlarsa doğsunlar Anadolu’nun gerçek vatandaşlarıdır.
O yüzden nereli olduğu değil, ne söylediği, nasıl söylediği beni daha çok ilgilendiriyor.
Önemli olan projelerdir, vaat ettikleridir, söz verdikleridir, nasıl ve hangi yöntemlerle yapacağıdır.
Tekrarlıyorum.
Genel değil yerel seçimlere gidiyoruz.
Kampanyalar dönüyor dolaşıyor yine genel siyaseti kapsıyor.
Yaşadığımız kentlere belediye başkanı seçeceğiz ve onlarla birlikte olacak meclis kadrolarını belirleyeceğiz.
Israrla 31 Mart akşamına kadar yazacağım.

 
Sadece engellilerin
çalıştığı bir tesis

BUCA Belediyesi’nin bir projesini çok beğendim.
Sadece engelli vatandaşların istihdam edileceği Kompost ve Solucan Gübre Tesisi’ni hayata geçirmişler. Tesis Kaynaklar’da ve binalar yıllardır atıl durumdaymış. Buca Belediyesi ve Ege Engelliler Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (EGETEKO) işbirliği yapmış. Ben sadece engelli vatandaşlarımızın çalıştığı bir başka örnek bilmiyorum.
Türkiye’de ilk olması lazım...
Özel eğitim verilen 15 kişi istihdam edilecekmiş ve 5 yıllık çalışma sonucunda emeklilik hakkını da kazanacaklarmış.
Bunun için tesis özel dizayn edilmiş.
Hem Kooperatifi, hem de Buca Belediye Başkanı Levent Piriştina’yı bu örnek proje için tebrik ederim.

 
Üçüncü, dördüncü dönem
kime nasip olmuş ki

SEÇİM dönemlerindeki bu hayal kırıklıklarına, darılmalara, gücenmelere alışığız.
Ama anlayamadığım şu...
Kendini vazgeçilmez görenler, “Ben olmazsam hiçbir şey olmaz” diyenler…
Bana göre doğru olan ideallerdir, ilkelerdir, demokrasiye olan bağlılıktır.
Bir dönem bir görevi yaparsın, ikinci dönem devam etmek isteyebilirsin; üçüncü, dördüncü dönemler kime nasip olmuş ki...
Olmuşsa da; dışlamadan, zorlamadan yapmak lazım...
Galiba böyle bir bakış açısı aramakla şahsen yanlış yapıyorum.

 
Meclis üyelikleri de unutmayalım

BAŞKAN adayları kadar meclis üyeleri de önemli...
Listeleri bilmiyorum, bakalım kimleri göreceğiz.
Aslında meclis meselesi hep geri planda kalıyor ve hep de son dakikaya kalıyor.
Oysa bir kentin kimliğini bu meclisler belirliyor.
Farklı meslek gruplarında, farklı görüşte insanların buluşması gerekiyor.
Genellikle partiler meclis üyeliklerini bir kontenjan tamamlamak gibi görüyor.
Ben ise meclis üyelerini siyasette bir başka dönem başkan, vekil olabilecek potansiyeldeki insanlar olarak yorumluyorum.
Dilerim her partinin listesi güçlü ve bu saydığım özelliklerde olur.