Paylaş
ŞUBAT sonunda AK Parti İzmir Büyükşehir adayı Binali Yıldırım projelerini açıkladı. Bugün de İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu bir sunum yapacak. Yıldırım’ın toplantısına gitmiştim; Kocaoğlu’nunkini de izleyeceğim. Bu sunumlarda ben nelere mi bakıyorum.
BÜYÜK FOTOĞRAF: Her dönemde projeler ortaya konur, kamuoyuyla paylaşılır. Bunların bazılarını yapmak zaman ve kaynak ister. Bazılarını da tek başınıza yapamazsınız. Ya devletin gücünü alarak ya da yap–işlet gibi bugünün modelleriyle bunları hayata geçirebilirsiniz. Birkaç döneme yayılsa da ben bunları dinlemek ve bilmek istiyorum. Çünkü, adayların nasıl hayal kurduklarını merak ediyorum. O yüzden büyük fotoğraf beni çok ilgilendiriyor.
KÜÇÜK FOTOĞRAF: Bazı projelerin ise beklemeye tahammülü yoktur. Yapılacaklar listesi çoktur. Başkan olacak kişinin öncelikleri neler olacaktır. Örneğin göreve gelir gelmez, yapacağı ilk üç proje en az büyük fotoğraf kadar beni ilgilendiriyor.
İSTEK, TUTKU, ENERJİ: Kısaca aura... Çok şeyi söylüyor. İstekli misiniz, değil mi? Yaptığınız işi tutkuyla mı yapıyorsunuz, yoksa hazırlanmış, sıralanmış projelerin bazılarının yapılamayacağını baştan biliyor musunuz? Enerjiniz ne kadar güçlü, yoksa bir bıkkınlık ve moral bozukluğu var mı? Hepsine bakıyorum. Sadece İzmir’de değil, Türkiye’nin her yerinde bu ayrıntılara bakıyorum.
İŞBİRLİĞİ, GÜÇBİRLİĞİ: Şöyle düşünüyorum. 30 Mart gecesi başkanlık koltuğuna bir kişi oturacak. Buna da vatandaş karar verecek. Hazırlanmış bu projelerin bazıları, belki de çoğu benzerlikler taşıyor. Bu fikirler ve yapılabilecek olanların raflarda kalması, sırf rakip partinin önerisi olduğu için bekletilmesi içimi acıtıyor. Adaylardan seçimin 30 Mart’ta bittiğini, bazı projeleri de ortak iradeyle harekete geçirebileceklerini harekete duymak isterim.
Bizim taksici haklı çıktı
GEÇENLERDE yazdım. Konak’tan gazeteye gelmek için bir taksiye bindik. Trafik sıkışık olunca, kendi adıma bir mini seçim anketi yaptım. Bilirsiniz, berberler, barmenler, taksiciler çok kişiyi dinledikleri için haberler onlardadır. İki yıllık turizm mezunu olan bu genç arkadaşla da epeyce siyaset konuştuk. Taksiye binenlerin seçimlere nasıl baktığını anlattı, nelerden şikayet ettiklerini söyledi, ağırlıklı olarak hangi partilere ve adaylara oy atabileceklerini söyledi. Esprili, Türkiye’nin gündemini takip eden bu genci çok sevdim. Arabadan inerken de kartımı istedi. Nezaketen kendisine “Bir şeye ihtiyacın olursa ararsın” dedim. Cevabı “Size telefon etmem, yanına gelir anlatırım. Çünkü telefonlarımız dinleniyor” demişti. Ertesi gün de bu yaşadıklarımı “Taksici bile dinlendiğini düşünüyor” diye yazdım. Meğer bizim taksici arkadaş haklıymış. Hepimizi dinliyorlarmış. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın yalancısıyım. 2012 yılında 257 bin, 2013 yılında 252 bin kişi olmak üzere toplam 509 bin kişinin dinlendiği açıklamış. Bu 500 bin kişi niye dinlenir, hangi gerekçeyle dinlenir, hangi bahanelerle ve bir satırlık yazıyla takibe alınır? Bu soruların hiçbirinin cevabı yok. Bu sürdürülebilir olmaktan çoktan çıktı. Türkiye bu ruh haliyle gündelik işlerinin hiçbirini çözemez.
Böyle bir dönem hiç hatırlamıyorum
SİYASETÇİLERİN ruh hali, sokağa da yansıyor. Siyasetçi ne istiyor. “Ya bendensin ya ondan...” Yani, “Ya beni savunacaksın ya da rakibi... Ve bunu şartsız, şurtsuz yapacaksın. Takım tutar gibi... Doğruyu, yanlışı dikkate almadan...”
Siyasetçi böyle bir ruh halindeyse, okur da doğal olarak bunu bekliyor. Genelleme yapmıyorum. Böyle düşünenleri kast ediyorum.
“Demokrasi, evrensel değerler, adalet, bireysel özgürlükler” gibi kavramları savunmak bazılarını kesmiyor. İstiyorlar ki, al eline sanal bir bıçağı kes, biç, doğra... “Öyle mi söyledin”, yürü linçe... “Böyle mi davrandın”, yürü başını ezmeye...
Ya AK Parti’lisin ya CHP’li, ya MHP’lisin ya DSP’li, DP’li, BDP’li... Takım tutar gibi parti tutmayı, ak olanı kara yapmayı, karayı aklamayı hiçbir dönemde yaşamadım. Kimse kusura bakmasın. Biz ne ondanız ne bundan. Biz doğrunun yanındayız, ezberimiz demokrasi... Ve her zaman daha fazla demokrasi...
Gençleri ilgiyle izliyorum
GEZİ bize mizahı yeniden hatırlattı. Çok ciddi olaylar karşısında bile gülmemiz gerektiğini hatırlattı. Hayata farklı bakabilmeyi hatırlattı. Üçüncü gözün önemini hatırlattı. Kalabalıklar içinde yalnız kalmayı hatırlattı. Hayatın siyasetten ibaret olmadığını hatırlattı. Birey olmak kadar birlikte hareket etmenin gücünü hatırlattı. Ve bunları gençler yaptı. Siyasetçiler ise baktı.
Paylaş