Paylaş
Örneğin İzmir turizmin birçok alanında söz sahibi olabilir. Sağlık turizminde öncülük edebilir. Hizmet sektöründe öne çıkabilir.
Örneğin gastronomide İspanya’nın San Sebastian’ı olmaya aday olabilir. Fransa’nın Lyon’u gibi yemek yenilmeye gidilen bir şehir haline gelebilir.
Örneğin spor yapılan, sporla anılan bir kent haline dönüşebilir. Spor denince futboldan bahsetmiyorum. İnsanların spor yapabildiği, amatör sporcuların desteklendiği bir kent olarak anılabilir.
Fuarları olan, organizasyon kabiliyeti yüksek bir kent hayal ediyorum.
Ve de sanatla yoğrulan bir İzmir’i düşlüyorum.
Türkiye’nin en iyi sanatçılarının çıktığı bu coğrafyanın gelecekte de iyi sanatçılar yetiştireceğini biliyorum.
İyi opera salonlarının olduğu, iyi konserlerin yapıldığı, iyi tiyatroların oynandığı bir İzmir’i birlikte hayal edelim.
Bu hayalleri kuranları destekliyorum.
Onlara açık çek veriyorum.
Ve ortak bir hayal kurmayı teklif ediyorum.
Sanat yatırımlarını destekliyorum
BUGÜN size iki girişimci kadından söz etmek istiyorum. Onları bir süredir takip ediyorum, bir süredir de İzmir’de yaptıklarını izliyorum.
Alkış Bale ve Müzik Okulu’nun iki kurucusu Hande Kurtaran ve Gülşah Taraşlı...
Kurtaran; aslında ekonomi alanında eğitim almış.
Yenilenebilir enerji konusunda faaliyet gösteren aile şirketinde yöneticilik yaptıktan sonra ikiz erkek çocukları dünyaya gelince onlarla ilgileniyor.
Bale ve müziğe olan ilgisi çocukluk yıllarında başlıyor.
Ortağı Gülşah Taraşlı’yla bu çocukluk hayalini gerçeğe dönüştürme fikri onu çok heyecanlandırıyor.
Hande’nin sanatla ilgili hayalleri benim İzmir tarifime çok uyuyor.
***
Gülşah Taraşlı ise Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu... Henkel Turyağ, Opel Türkiye, Syngenta Tarım tecrübelerinden sonra Hande Kurtaran ile birlikte tasarladıkları Alkış Bale ve Müzik Okulu’nu kuruyorlar.
***
Okulun sanat danışmanlığını İzmirlilerin yakından tanıdığı bir isim yapıyor; Hakan Şensoy...
Şensoy; İzmir Devlet Senfoni’nin Genel Müzik Direktörü ve baş şefi, aynı zamanda İTÜ Konservatuvarı Keman Bölümü Öğretim üyesi...
***
Ben sanat yatırımlarını önemsiyorum.
Bu okullar sayesinde birçok yıldızın çıkacağını, onların hayallerine ortak olacağımızı biliyorum.
Alkış; bale ve müzikte iddialı...
Festival tadında bir Masterclass
İYİ sanatçılar yetiştirmek için onlara imkanlar sunmak gerekir. Bu imkanlara sahip olanlar şanslı, olmayanları birilerinin keşfetmesi ve yardımcı olması gerekir.
Hande Kurtaran ve Gülşah Taraşlı böyle bir misyonları olduklarına inanıyor, bunun için özel projeler tasarlıyorlar.
Onlardan biri Çeşme Masterclass...
İki yıldır Antalya Kaş’ta yaptıkları bu organizasyon bundan böyle Çeşme’de yapılacak. Klasik müzik alanında hepsi birbirinden değerli dünya çapında tanınmış sanatçılar; konservatuvar öğrencileriyle bir araya gelecekler.
Akşamları da konserler düzenlenecek.
60 öğrenci bu deneyimli sanatçılarla bir hafta geçirecek, bundan daha değerli bir şey olabilir mi?
Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ın sanata olan ilgisini biliyorum.
Belki de bu organizasyon bir festival havasında kutlanır.
Bence Çeşme gibi Ege’nin her yanını böyle hayal ediyorum.
Konserlerin biri bitmeli, diğeri başlamalı.
Festivaller takvimlere işlenmeli ve kalıcı hale gelmeli.
Bu sayede yeni genç yetenekler keşfedilmeli ve Türkiye’nin sanat dünyasına kazandırılmalı.
Özellikle yerel yönetimlere büyük görevler düşüyor.
Ben belediye başkanlarının yerinde olsam; bu okullarla, okulların öğrencileriyle sürekli temasta olur, onlara destek olurdum.
Suriyeli çocuklardan
senfoni kuracaklar
HANDE Kurtaran ve Gülşah Taraşlı bir sosyal sorumluluk projesine daha imza atmak istiyorlar. O da Suriyeli çocuklardan oluşan bir senfoni kurmak...
Bu projeyi önemsiyorum.
Türkiye’de 4 milyondan fazla Suriyeli misafirimiz var. Çocuklar kısıtlı imkanlarla eğitim alabiliyorlar.
Spor ve sanatla uğraştıklarını ise hiç sanmıyorum.
O yüzden bu çocuklara yönelik projelerin desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Sanatla iç içe geçen bir kent olsun
VİYANA’ya, Prag’a, Berlin’e her gittiğimde oda konserlerinin listesini alıyorum. Buralarda müzik okullarının öğrencileri mini konserler veriyorlar.
O kente yaşayanlar ve turist olarak gelenler biliyor ki; yüzlerce müzik okulunda on binlerce sanat öğrencisi eğitim görüyor.
Ve onlara destek olunması isteniyor.
Ben de onlardan biriyim.
Oda konserleri hem çok keyifli oluyor, hem de müziği doyasıya yaşıyorsunuz.
Ben böyle bir şehir hayal ediyorum.
Sanatı içime çekmek, içime sindirmek ve yaşamak istiyorum.
Kemeraltı’nda bir sanat sokağı olsun
ŞU Kemeraltı var ya...
Her gittiğimde aynı şeyi düşünüyorum.
Ve aklıma Atina’nın Pisiri’si geliyor.
Yakın bir zaman önce gitseniz Pisiri’ye girmekte zorlanırdınız; akşam saatlerinde yürüyemezdiniz.
Oysa şimdi Pisiri’den piyano, keman, çello sesleri yükseliyor.
Minik salonlardan süzülen bu müzik dediğim gibi beni Viyana’ya, Prag’a götürüyor.
Pisiri Kemeraltı’na benziyor; tıpkı Plaka gibi...
Kemeraltı’nın bazı sokakları sanat sokağı olmalı.
Ve bu sokaklarda Alkış gibi, Maria Rita Epik gibi, Olten Müzik gibi kentin sanatına büyük destek olan kurumlar özel evlerde öğrencilerine dersler vermeli.
Ve akşamları konserler düzenlenmeli.
Belki de bir haziran gecesi Agora’nın o restore edilmiş sokaklarında bir konser de olabilir.
Neden olmasın?
Paylaş