Kentleri güzelleştirmek elimizde

Atina’ya çok gidiyorum.
Artık sokak sokak bildiğim şehirlerden...
Örneğin son gidişlerimde Plaka’ya uğramadım bile...
Ama ilk defa gidenler için ilginç bir bölgedir...
Şimdilerde Psiri, Kolonaki çok daha popüler...
Kolonaki İstanbul’un Nişantaşı’sı, İzmir’in Alsancak’ı gibidir.
Ve hep hareketlidir buraları...
Nişantaşı, Alsancak da hareketlidir ama insan bazen yeni yerleri keşfetmek de istiyor.
O yüzden Atinalılar kentin geri kalmış, biraz da eskimiş yerlerini yenilediler ve cazibe alanları yarattılar.
Yine örneğin birbirine ardına sıralanmış marinalarda farklı eğlenceler, aktiviteler düzenliyorlar.
On binlerce yatı misafir ederlerken aynı zamanda kentin sosyal hayatını da renklendiriyorlar.
İzmir’e marinalar yakışmaz mı?
Bir değil; birden fazla olmaz mı?
İzmir gibi kenti ikiye bölen bir körfezin etrafında gökdelenlerdense marinaları tercih ederim.
Belediye’nin devraldığı Levent Marina’yı kast etmiyorum.
Çünkü çok daha büyüklerini yapmamız gerekiyor.
Ben marinaları bir kentin mobilyası, süs eşyası, cazibe merkezi, sosyal donatı alanları gibi de görüyorum.
Hem estetik katıyorlar, hem de sosyal ve ekonomik hayatı zenginleştiriyorlar.
Ve hep sorguluyorum; neden yapılmıyor diye...
Körfezde yatlar, tekneler daha fazla olsa; yelken yarışları, kış sporları da yapılsa daha iyi olmaz mı?
Böyle bir İzmir fotoğrafını gözünüzde canlandırmıyor musunuz?
Ben hep düşünüyorum.
Ve dediğim gibi soruyorum.
Niye yapılmıyor?

Uçaktan kente baksanız
karanlık yer Kemeraltı

PSİRİ Atinalıların geceleri girmekten çekindiği bir bölgeydi. Gündüzleri de çok cazip sayılmazdı gerçi...
Köhnemiş, eskimiş binalar vardı.
Ve bir gün karar verildi; restorasyon başladı.
Altyapı değişti, yollar yapıldı, bazı binalar elden geçirildi.
Dar bir sokakta bir, iki işletme açıldı.
Sonra bundan etkilenen diğer sokaklar renklenmeye başladı.
Her açılan yeni mekan diğerine örnek oldu.
Bir süre sonra Atinalıların ilgisi Plaka’dan Psiri’ye doğru yöneldi.
Gündüz kadar geceleri de kalabalık olmaya başladı.
Atina’yla İzmir’i benzetirim.
Ve bizim Kemeraltı’mız çok daha büyük, çok daha etkileyici bir yer olduğu için hep Plaka’yla karşılaştırırım.
Tabii artık Psiri’yle de...
Uçaktan İzmir’e baktığınızda kentin tam ortasında bir karanlık görürsünüz.
Orası Kemeraltı’dır.
Aslında ışıl ışıl olması gereken bir yer karanlıktır.
Çünkü gece yaşamayan bir yerdir.
İşte o yüzden İzmir’in yeni cazibe merkezi Kemeraltı olmalıdır.
Gündüz kadar hareketli, gündüz kadar aydınlık...

İyi ki TARKEM var

VE bizim gibi çok çok hızlı büyüyen ve kent merkezi sıkışmış büyükşehirler için alternatifler daha önem kazanıyor. Turizmi hareketlendirdiğinizde gastronomiyi, eğlenceyi de eklemeniz gerekiyor. O yüzden Kemeraltı’nı önemsiyorum. İzmir’in lezzetlerini, eğlencesini kentin içine sıkışmadan yapmak mümkün. Böylece gürültüden, kalabalıktan kenti de arındırabiliyorsunuz. Kemeraltı gibi büyük bir alanda içine kültür, sanatı da eklediğinizde ortaya çok başka bir şey çıkıyor. Ve Kemeraltı’na bu misyonu kazandırmakta çok geç kaldık.
Çok şükür ki; TARKEM gibi bir kurum ortaya çıktı ve burası için bir şeyler yapma gayretini sürdürüyor.
Bu dönüşümler biliyorum kolay olmuyor.
Kentin önde gelen isimleri yıllardır bunun için çalışıyor.
Epey yol alındı.
Sanki bir hareketlilik öncesi sessizliği yaşıyoruz.
Önümüzdeki yıllar Kemeraltı’nı daha çok konuşacağız.

Siz de bu detoksu yapın

FACEBOOK, Instagram ve WhatsApp çöktü ya...
Bir panik sormayın...
İnsanlar ne yapacaklarını bilemediler.
Birbirlerini aramalar, sorgulamalar...
Bütün bunlar 10 yıl önce hayatımızda yoktu.
O günlerde biz nelerle ilgileniyor, uğraşıyorduk acaba...
Benim gibi arada sosyal medya detoksu yapanlar için sorun yok.
Gerçekten kendimi arada nadasa bırakıyorum.
Telefonumu elime almıyorum.
Bütün gün haberle uğraşan, gelişmeleri anlık takip eden biri olarak arada uzaklaşmak bana o kadar iyi geliyor ki...
Facebook, Instagram ve WhatsApp çökmesini beklemeden siz de bu detoksu yapın.

Bağımlı da kalmayın

TABİİ şöyle de bir şey oldu. Eskiden faks bulup mesajlar iletilirdi. Şimdi WhatsApp gibi sosyal medya uygulamalarıyla faks ortadan kalktı. Bir saniye, bir tuşla transferler yapılabiliyor. Bu da işte, özel hayatta büyük kolaylık sağlıyor. Dijital dünyadan uzak kalmanız mümkün değil. Ama bu bağımlılık insanı biraz da tembelleştiriyor. Ben uzak kalınmasından yana değilim. Dijital dünyanın avantajlarını günlük hayatımda kullanıyorum. Ama bağımlı hale gelmemeye de çalışıyorum. Bunu da tavsiye ediyorum.