Paylaş
Özetleyeyim.
“Futbol bir şehrin sadece sporla değil, kültürel, tarihi ve sosyal değerleriyle de tanıtılmasına yardımcı olur. Barcelona, Manchester, Napoli, Dortmund ve daha birçok kent, futbol kulüpleri aracılığıyla dünya sahnesinde güçlü bir marka haline gelmiştir. İzmir, futbol kulüpleri açısından oldukça şanslı bir şehirdir. İzmir kulüplerinin, tarihsel kökleri, gelenekleri, derin ve köklü futbol kültürleri ve takımlarına tutkuyla bağlı büyük taraftar kitleleri vardır. Ancak ne yazık ki bunun, İzmir kent kimliği ve tanınırlığına katkı sağlayacak şekilde değerlendirilmesi için kent yönetimindeki karar vericilerde bugüne kadar yeterince farkındalık oluşturulamamıştır.
Bu, bir tespitten öte maalesef realitedir. Dünya kentleri sporu ve özelinde futbolu, kent kimliklerinin ayrılmaz bir parçası haline getirme çabası ile yanıp tutuşurken İzmir'imizde durum maalesef tam tersine gelişmiştir.
Bugüne dek kent tanıtımı için hazırlanan hiçbir tanıtım materyalinde kulüplerimizden faydalanılmamış, hatta neredeyse yok sayılmıştır. Asla teşvik edilmemiş ve desteklenmemiştir.
Göztepe Gürsel Aksel Stadı’nda oynanan Türkiye-İzlanda maçında oluşan atmosfer, İzlanda Futbol Federasyonu Başkanı Thorvaldur Örlygsson’un ‘Yaşamımda böyle bir futbol atmosferi görmedim’ sözleriyle takdir toplamıştır.
Göztepe’nin Japon oyuncusu Kuryu Matsuki’yi görmek için İzmir’e gelen, kulübün müzesini gezen Japon turistler, futbol turizmiyle açılabilecek yolu en net şekilde göstermiştir.
Kentimizin karar vericilerinin, gerek kulüplerimizin ve gerek tüm kentin kazanacağı yeni fırsatlar için futbol gerçeği üzerinden yeni başlangıçlar yapmalarını bekliyoruz.”
Spor artık büyük bir endüstri ve bu gerçeği bilerek kentleri yönetelim.
Ali Erten’in bu çağrısını destekliyorum.
Özgener gibi düşünüyorum
Bu adımlar sonuç vermeli
İzmir Ticaret Odası Başkanı Mahmut Özgener’in meclis konuşmalarını dikkatle izliyorum. Her toplantıda ayrı bir konuya dikkat çekiyor ve çoğu zaman öneriler getirerek ekonominin fotoğrafını çekmeye çalışıyor.
Piyasa dostu bu yaklaşımın önemli olduğunu düşünüyorum.
Mahmut Özgener; eylül ayı toplantısında yine önemli konu başlıklarına değindi ve dedi ki...
“Faiz konusunda ihtiyatlı hareket edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon yüzde 1.5 seviyesinin altına düşmeden ve 2025 asgari ücret artışının söz konusu hedefi destekleyeceğine emin olunmadan faiz indirimine gidilmemesi gerektiğine inanıyoruz…”
Türkiye’nin bugün en önemli sorunu enflasyon…
Aslında enflasyon sadece Türkiye’nin de problemi de değil. Pandemi sonrasında değişen koşullar, lojistik dengeler, hammadde sorunları, ticaretin orantısız büyümesi gibi birçok konu dünyada enflasyonu körükledi.
Ancak bizdeki hayat pahalılığı dengeleri de bozdu.
O yüzden uygulanan ekonomik programın sonuçları alınmadan atılacak yanlış bir adımın olumsuz etkiler yaratacağını düşünüyorum.
İzmir Ticaret Odası Başkanı Özgener’in bir uyarısı daha var.
“Her ne kadar ülkemizde özellikle KOBİ'lerimizin finansmana erişimlerini teminen, faizin indirilmesine ihtiyaç duyulduğunu görüyor olsak da erken bir faiz indirim kararıyla enflasyonda bugüne kadar verdiğimiz zorlu mücadelenin tehlikeye atılmaması gerektiğini düşünüyoruz” diyor.
KOBİ’ler gibi büyük işletmeler de bu süreçten etkilendi.
Bunu son çeyrek karlarının düşüşünden anlıyoruz.
Türkiye’nin birinci önceliği ekonomi olmalı ve siyasetin gündemi de buna odaklanmalı.
Ben sadece iyi vakit geçirmek istiyorum
Gerçekten şu ruh halinden ne zaman kurtulacağız.
Dünyanın büyük sorunları var; Türkiye’nin de…
Konuşmamız, tartışmamız gereken o kadar çok konu var ki...
Ama biz nedense bazı konulara takılıp kalıyoruz.
Çocuklarımızın, gençlerimizin de ruh halini bozuyoruz.
Son yıllarda spor siyasetin de malzemesi oldu.
Futbol futbol olmaktan çıktı.
İnanın artık eskisi gibi maça gitmek istemiyorum. Çünkü küfür duymak, gerginlik yaşamak istemiyorum.
Çünkü genellikle oğlum Atlas ile maçlara gidiyorum.
Tek isteğim onunla vakit geçirmek, biraz eğlenmek, biraz günlük streslerden uzaklaşmak.
Gelin görün ki futbol hayatın en önemli malzemesi olmuş.
En iyi arkadaşlar bile maç sonuçları, maç kararları, açıklamalardan sonra birbirine giriyor.
Şahsen ben böyle ortamları istemiyorum.
Dediğim gibi tek isteğim Atlas’la, arkadaşlarımla iyi vakit geçirmek.
O yüzden herkesi sağduyuya, sporun birleştirici gücünü hissetmeye davet ediyorum.
Milli takım hocasına yakışmaz
Bazı insanlar gerçekten de objektif kalmalı, kalmayı bilmeli.
Örneğin siyasetçiler, örneğin gazeteciler, örneğin kurumları yöneten başkanlar, sivil toplum liderleri…
Örneğin milli takım antrenörleri…
Ergin Ataman; Panathinaikos Başantrenörü ama aynı zamanda Basketbol Milli Takımı’nın da antrenörü…
Milli takım hocası böyle davranabilir mi?
Evet; özür diledi.
Bence olumlu bir adım.
Ama bazı hataların geri dönüşü olabilir mi?
Ben yine de Fenerbahçe’nin kararını gözden geçirmesi gerektiğine inananlardanım.
Bazı olayların kamuoyunun vicdanında sonuç bulmasını beklemek belki de en doğrusudur.
Paylaş