İzmir’i neden örnek gösteriyorum

SİYASETİN dili sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada çok sertleşti.

Haberin Devamı


Fransa’da Macron’u eleştirenler giderek daha sert bir ton kullanıyorlar.
İngiltere’de Başbakan Boris Johnson en çok tartışılan isimlerden biri...
Karantina döneminde verdiği ve katıldığı partilerden dolayı çok ağır eleştiriliyor.
Ve rakipleri de çok sert kelimeler kullanıyorlar.
Merkel döneminde sakin bir iç siyaset ortamı yaşayan Almanya’da ise Merkel sonrasında strateji değişimi gözlemleniyor. Almanya’da da yakın bir gelecekte iç siyaset hareketlenecektir.
Amerika’da seçim döneminde yaşananlar demokrasinin beşiği bilinen ülke için bile kötü bir sınavdı.
Türkiye’deki dili, üslubu uzun yıllardır yazıyoruz.
Şöyle bir gerçek var.
Siyasette tansiyon düşmedikçe toplumsal rahatlama ne yazık ki olmuyor.
Hele bizim gibi siyasetin ön planda olduğu ülkeler de bu durumu daha da zorlaştırıyor.
Politika konuşulduğunda hep İzmir’i örnek gösteriyorum.
Siyasette İzmirce bir dil vardır.
Çok daha yumuşak, daha hoşgörülü, daha anlayışlı ve diyaloğa açık bir siyasi üslup...
Dikkat ederseniz seçim dönemlerinde bile bu görüntü değişmemiştir.
Bunu gerçekten önemsiyor ve örnek gösteriyorum.
Türkiye gibi büyük bir ülkenin problemleri de büyüktür.
Ancak bu ülkenin bir şansı var.
Geçmişte yaşanmış bütün sıkıntılardan, krizlerden, dalgalanmalardan Türkiye hep güçlü çıkmıştır.
Bugünlerde sadece siyasiler değil, sivil toplum örgütleri de kullandığı dili düşünmeli.
İzmir’deki siyasi iklimi ve yaklaşımı akıllarından çıkarmasın.

Haberin Devamı


Tutkuyla yaparsanız farklı olur

1915 Çanakkale Köprüsü’nü Limak, Yapı Merkezi ile Güney Koreli DL E&C ve SK Ecoplant konsorsiyumunu yapıyor. İcra Kurulu üyelerinden biri Reşit Yıldız İzmirli... Türkiye’nin önemli projelerinde çalışmış biri... Reşit, Çanakkale köprüsünü anlatırken hep heyecanlıydı. Çünkü Türkiye’nin de, kendisinin de gurur duyacağı projelerden biriydi. Tutkuyla anlatan insanları çok severim. Reşit Yıldız da onlardan biri... İzmir ve İstanbul arasında mekik dokurken; bir anda kendisini Çanakkale Lapseki’de bulmuş. İki yıldan fazla bir süredir şantiyede yaşıyor. Diğer İcra Kurulu üyeleri Ömer Güzel ve Ebrunur Kapucu Yıldız da bu şantiye hayatına ayak uyduranlar arasında.
Geçenlerde Çanakkale Köprüsü’yle ilgili izlenimlerimi yazdım. Benim için de köprüyü gezmek ve 318 metre yukarıya çıkmak büyük bir deneyimdi. Onlar anlatırken ben de sanki inşa sürecini yaşamış oldum. Her zaman söylüyorum. Bir iş tutkuyla yapıldığında çok farklı oluyor.

Haberin Devamı


Reklamı izlemenizi öneririm

1915 Çanakkale Köprüsü’nde çalışmalar tamamlanmak üzere... Televizyonlarda bir reklam dönüyor. Köprü inşaatının sürecini anlatan bir reklam... İzlemenizi tavsiye ederim. Gerçekten de bir mühendislik harikası... Dakika dakikası planlanmış müthiş bir süreç... 9 bin 500 kişinin aynı anda çalıştığı bir proje... Bazen hava koşullarından, bazen farklı nedenlerden dolayı sabırla beklenen, izlenen, süreçler...
Son yıllarda beni bu kadar heyecanlandıran bir başka reklam olmamıştı.


Peki tespit edilemeyenler

GEÇEN gün yazdım.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer hayvanlarımızı ilgilendiren önemli bir projeye imza attı. İzmir Veteriner Hekimleri Odası ile sokak hayvanları için el ele verecekler.
Kısırlaştırmanın yanı sıra kuduz aşısı, parazit ilacı uygulaması ve işaretlemeyi içeren bir protokol bu...
Açıklamada ilginç bir detay daha vardı.
İzmir Veteriner Hekimleri Odası Başkanı Selim Özkan; üye kliniklerde iyi niyet kapsamında yasaklı ırkların kısırlaştırma işlemi yaptıklarını söylüyor.
Geçen haftalarda yani 13 ve 14 Ocak’ta sahipli 973 yasak ırk köpeği kısırlaştırmışlar. Özkan; “973 yasaklı ırk evinde kaldı. Bunlar sokağa bırakılmış olsaydı açlıktan saldırılar, ölümler ve bunun gibi sıkıntılar ciddi şekilde yaşanacaktı” diyor.
Bilinen, bulunan, tespit edilen 973 yasak ırk...
Peki bilinmeyenler?
Gerçekten bu konuda hepimizin bir şeyler yapması gerekiyor.
Son yaşananlar hepimizin hafızalarında canlı ve aklımızda...

Haberin Devamı


Festivalleri özledik

PANDEMİ günlerinde çok sevdiğim festivaller de yapılmadı. Alaçatı Ot Festivali, Urla Enginar Festivali onlardan ikisi... Türkiye’nin her yerinden gelen otobüsleri, o kalabalıkları görünce insan mutlu oluyordu. Akdeniz tipi beslenmenin giderek önem kazandığı bir dönemde bu festivallerin değeri de arttı. Dilerim bu yıl pandemi rahatlar festivallere kaldığımız yerden devam ederiz. Gerçekten de çok özledik.

Yazarın Tüm Yazıları