İzmir bu listeye dahil edilmeli

Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü önemli bir karar aldı. Kararda özetle şöyle deniyor: “Havayolu ya da karayoluyla gelenlerin hastaneye transferleri, tedavinin gerçekleştirileceği hastaneler ya da USHAŞ tarafından yapılmalıdır. Hasta ve refakatçileri İstanbul Havalimanı, Ankara Esenboğa Havalimanı’ndan giriş yapacaktır.”
Bu kararla İstanbul ve Ankara dışındaki sağlık sektörünün işi zorlaşıyor.
Çünkü hasta olduğunuzu düşünün; İstanbul’a inmişsiniz, İzmir’e gitmek için önce USHAŞ’a kayıt yaptırıyorsunuz; sonra karayoluyla beş, altı saat yol yapıp hastaneye gidiyorsunuz.
Tedavinizden sonra yine uçak ya da karayoluyla geri dönüyorsunuz.
Gelen olur mu, “İlla da İzmir’e gidip tedavi olacağım” diyen olur mu bilemiyorum.
Uzun yıllardır sağlık sektöründe İzmir bir kümelenme sağladı. Önemli hastanelerimiz var; iki önemli üniversite hastanemiz de gurur kaynağımız.
Bana göre İzmir’e biraz haksızlık yapıldı gibime geliyor.
Sağlık turizmi konusunda İzmir’in geçmişte attığı adımlar var.
Son yıllarda özellikle Libya’dan gelen hasta sayısında bir hayli artış olduğunu da biliyoruz.
İstanbul’un her alandaki üstünlüğü elbette tartışılmaz.
Ama sonrasında da İzmir gelir.
Kararın değişeceğini, İzmir’in de listeye gireceğini düşünüyorum.

Kooperatiflere burun kıvırmayalım

PANDEMİ bana göre iki önemli konuyu öne çıkardı.
Dijitalleşme ve tarım...
Yapay zekayı daha çok kullanacağız, yazılımlar hayatımızı daha da kolaylaştıracak.
Tarım uzun yıllar ihmal ettiğimiz bir alan...
Pandemi bize tarımın önemini de hatırlattı.
Geçenlerde yapılan İzmir Ekonomik Kalkınma Koordinasyon Kurulu toplantısının konu başlıklarından biri de tarımdı.
Ben kooperatifleşmeyi çok önemsiyorum.
Bu; ihmal ettiğimiz, iyi anlamadığımız, anlatamadığımız bir konu...
Oysa İspanya ve İtalya tarım kooperatifleri sayesinde gerçek başarı öyküleri yazdılar.
Bunu Türkiye de yapabilir.
Bayındır’ı marka yapan çiçek kooperatifleri buna örnektir.
Tire’yi sütte merkez yapan Tire Süt Kooperatifi buna örnektir.
Bu örnekler çoğaltılabilir ve her alanda çeşitlendirilebilir.

Kooperatif denince akla
ilk gelen isim Aslan’dır

TARIMDA değil ama inşaatta çok başarılı bulduğum bir örnek Ege Koop’tur.
36 yılda İzmir’in 12 ilçesinde 12 farklı proje ve 200 kooperatif kuran kişi de Ege Koop Genel Başkanı Hüseyin Aslan’dır.
Hatırlıyorum yakın bir geçmişte Tarım Kampüsü önerisi getirmişti.
Sordum kendisine ve dedi ki;
“Tarımsal dönüşümün temel taşlarını oluşturacak nitelikteki önerilerimiz var. Örneğin büyükşehir bünyesinde tarım ve hayvancılıktan sorumlu genel sekreter yardımcılığı ve koordinasyon merkezi kurulmasını öneriyoruz. Tarım organize sanayi bölgesi, jeotermal seracılık, organik tarım yapılacak merkezler de öneriyoruz. Tarım kampüsüyle; dünya tarım ve hayvancılık teknolojilerinin takibi yapılacak, araştırmalar desteklenecek. Tarımsal dönüşüm projelerimizi ve öncü nitelikteki tarım kampüsü projesi, yaratacağı üretim, istihdam ve ihracat kapasitesiyle birlikte tarım ve hayvancılık ürünlerinin hak ettiği değeri göreceğine gönülden inanıyorum. Çiftçi ve besicinin haklarını koruyup geliştirmenin sadece üreticinin değil hepimizin görevi olduğunu düşünüyorum.”
Hüseyin Aslan’ın kooperatif deneyiminden herkesin yararlanması gerektiğini düşünüyorum.


Dikey mimariden vazgeçelim

PANDEMİ gayrimenkul tercihlerinin de gözden geçirilmesine neden oldu. Balkonsuz, terassız evlere artık ilgi azalmıştır diye düşünüyorum. Bir de çok katlı gökdelenler de biraz gözden düşmüştür.
Dikey mimariye karşı değilim.
Ama ancak kısıtlı bir bölgede yapılmasından yanaydım, bu görüşümde de ısrar ediyorum.
Türkiye yatay mimariye dönmelidir.
Gelişmişlik düzeyi gökdelenlerin sayısı ile değil; demokrasinin gücüyle ölçülür.
Bunu da hiç unutmayın.