Paylaş
Biri Fransız Paris Match dergisinde Isabelle Adjani ile diğeri de Milliyet Cadde’de İlhan Şeşen’le yapılan röportajdı.
İkisinin de ana teması hayat ve aşktı.
Fransız sinemasının Catherine Deneuve’den sonraki en etkileyici ismi bana göre Isabelle Adjani oldu.
Elbette, diğeri de Sophie Marceau...
Adjani, hep İtalyan oyuncu Monica Bellucci’yle birlikte anılır. Ya kıyaslanır, ya da benzetilir...
Her ikisi de çok güzel kadınlar ve çok önemli filmlerde rol aldılar.
Son dönemin en fazla konuştuğu isimler oldular.
Mutsuz biten iki büyük aşktan sonra Fransız yıldız Isabelle Adjani, bugünlerde bir film için yeniden stüdyoya girdi.
Girince de medyanın yine ilgi odağı oldu.
Röportajda Adjani; aşka çok farklı açılardan bakmış.
Isabelle Adjani’nin yönetmen Bruno Nuytten ve aktör Daniel Day-Lewis’ten iki çocuğu var.
İkinci oğlu geçenlerde Adjani’ye “Babamla niye ayrıldınız?” diye sormuş.
Cevabı şöyle olmuş:
“Babanla ayrıldıysak aşk olmadığı için değil, çok fazla olduğu içindi, bunu unutma” demiş.
Aşk olmadığı için değil, çok fazla olduğu için...
İddialı bir yorum...
Gerçekten fazla sevgi; ilişkileri boğuyor mu, aşk da olsa insan farklı bir hayatı özleyebiliyor mu?
Cevabı zor biliyorum.
Ama biliyorum ki, bir ilişkide aşk olmadığı gibi fazla aşk da ilişkinin gidişatını etkiliyor.
Hayat böyle...
Her seferinde biri diğerini daha fazla seviyor.
Engel olunmuyor.
Daha da zor olan...
Bir kadınla bir erkeğin ilişkisini dışarıdan yorumlamaktır. Ne deseniz uymaz, nasıl yönlendirmek isteniz yönlenmez...
Her ilişki ayrı bir öyküdür.
Ve her seferinde farklı doğrular ve yanlışlar vardır.
Adjani’nin röportajından bir başka cümle daha...
“Aşk acılarından pişmanlık duyulmaz. Benim aşk acılarımsa hayat yolumun bir parçasını oluşturuyor...”
Ve ekliyor:
“Benim hayatımda normal bir kadının yaşamındaki evreler yok. Bazen anarşizme yakın, bazen taşkın, bazen düşecek bir paravanın arkasında gizlenmiş gibiyim. Zamana karşı yenilmez olmak için benim parolam ‘Kendini sevmek ve sevilmeye izin vermek...’”
Bu parola size uyar mı, bilemem...
Kendisini sevmeyenlerin başkasını sevmeleri bence mümkün değil, ama tutkulu bir aşk yaşamak için galiba sevilmeye de izin vermek gerekir.
Aşkın içinde bazı sorulara cevap vermek zordur.
Ama sizin de Isabelle Adjani gibi bir parolanız olsun... Ne dersiniz...
İlhan Şeşen: Kendimi bekar hissetmek istedim
Bir başka dikkat çeken röportaj ise İlhan Şeşen’le yapılmıştı. Şeşen, bir gün eşine gitmiş ve açık açık konuşmuş.
“Kendimi bekar hissetmek istiyorum...”
Eşi “Tamam...” demiş.
İlhan Şeşen anlatıyor:
“Gittik anlaşmayla boşandık, ama hala beraber yaşıyoruz, hayattaki en iyi arkadaşım. Benim felsefem; hayatı kabul etmektir diye başlar. Aşk bir tarafın diğerine ‘Seni seviyorum’ demesiyle başlar ve yine taraflardan birinin diğerine ‘Beni seviyor musun’ demesiyle biter. Aşk budur. Benim yaşamıma uyguladığım felsefeler var. Kadın ve erkek birbirini anlamaya çalışmamalıdır, çünkü anlayamaz. O zaman artı ve eksi birbirini anlardı. Kadınları anlamaya çalışmayı bırakalı yıllar oldu. Bu bende büyük rahatlama sağladı. Benim teorimde bütün canlı varlıklar erkekler ve dişiler diye ikiye ayrılır...”
Bütün aşklar güzel başlar, ama aynı sonla bitmez.
Çünkü, o heyecanı korumak, o tutkuyu sürdürmek hiç de kolay değil...
Hepimiz değişiyoruz; hayatı algılayışımız, hayattan beklentilerimiz...
Ve elbette, aşka tutunuşumuz.
İlhan Şeşen’in röportajından bir yorum daha...
“Aşk kolay bir şey... Bazı şeyler vardır ki, o konularda hemfikir olmak gerekir. Memleket, demokrasi, laiklik gibi... Bunlar ciddi konulardır. Fakat aşk böyle bir şey değil. Aşk da istediğin kadar savur, uzlaşmak zorunda değiliz, aşk onun için bu kadar lezzetli...”
Sizi bilmem ama ben tam da Isabelle Adjani gibi düşünüyorum.
Ve diyorum ki:
“İyi ki aşk var... Aşk acılarından pişmanlık duymayalım...”
Oluruna bırak
Madem hayatı ve aşkı yazdık bugün... Son dönemde en fazla dinlediğim bir şarkının sözleriyle Pazar yazımıza son verelim. Sıla, müthiş bir CD yaptı. Birbirinden güzel şarkılar var. Ve çoğunun söz yazarı kendisi...
İşte onlardan biri... “Oluruna bırak...”
Aşkın peşinden koşanlara, aşk acısını kafasına fazla takanlara...
“Ayrılıklar değişmez bütün aşklar aynıdır. Hayat herkese hem iyi hem de kötü davranır. Oluruna bırak her neyse geçer. Hayata zulmedip üzülmeye mi değer. Oluruna bırak her neyse geçer. Gün doğsun hele bir üzülmeye mi değer. Üzülmeye mi değer oluruna bırak. Söz bitsin; biz harbiden net devam edelim. Sessiz kalalım yine uzlaşalım. Güz bitsin biz bayram edelim. Susuz kalalım yine aç kalalım. Ayrılıklar değişmez bütün aşklar aynıdır. Oluruna bırak her neyse geçer...”
Paylaş