İnsan da dünya da bir kaba sığmaz

Haberin Devamı

HEP uzun listelerim oldu.
Uzun bir yazar listesi, uzun bir şarkıcı listesi, uzun bir ressam listesi...
Listeler bitmez.
Önce plak biriktirmeye başladım.
Sevdiğim sanatçıların yeni albümlerini müzik dergilerinden takip ederdim. Herkes gibi benim için de 80’lerin başında internet hayal ötesi bir şeydi.
Sonraları kasetler girdi hayatımıza...
Gerçi plağın verdiği keyfini hiçbir şeye değişmem, ama plakları saklamak, korumak da epey zahmetli bir işti.
Kasetleri saklamak, taşımak daha kolaydı.
O günlerde İzmir’de bir Raks fırtınası esiyordu.
İzmirli Raks Türkiye’nin en fazla konuştuğu şirketlerden biriydi. Raks hem kaset üreticisiydi, hem de Türkiye’nin en önemli sanatçıları müzik şirketinin bir üyesiydi.
90’ların başında dünyada ilginç şeyler olmaya başladı.
“Dünyanın geleceği dijital platformlarda olacak” şeklinde haberler yapılıyordu Amerika’da... Yabancı medyayı her zaman iyi takip etmişimdir.
Bizler yine krizler, iç çekişmeler, kısır siyasi tartışmaları yaparken, Amerika’da “internet çağına” giriş yapılmıştı.
Fransız bir arkadaşım, hediye olarak çok sevdiğim Enrico Macias’ın CD’sini getirmişti.
İlk CD’im oydu, ama ben de bir CD çalar henüz yoktu.
Amerika’ya giden ilk arkadaşıma bir CD çalar sipariş ettim.
Sonra da sevdiğim sanatçıların CD’lerini biriktirmeye başladım.
Binlerce, on binlerce şarkının içine hapsedileceği IPOD’lar için henüz hayal kurmamıştım. Kurmamıştık...
Ve bir gün...
Tabii yıllar sonra...
Steve Jobs denen dahi çıkıp, “Müzik her yerde” dedi.
Sadece müzik mi, bilgi de eğlence de hayat için gerekli ne varsa...
Ne zaman istersen, hangi şartta istersen...
“Yanında, elinde...” dedi.
Sadece konuşmak için kullandığımız telefonlar, aynı zamanda gazete oldu, sosyal medya üssü oldu, fotoğraf makinası oldu, müzik çalar oldu.
Evet, kocaman bir dünya elimizdeki o küçücük aletlere sığdı.
Bazen “Her şey yapıldı, galiba her şey keşfedildi” gibi geliyor mu size de?
İşte ben böyle düşünmeye başladığım anlarda, hep yeni bir şey karşıma çıkıyor.
Ve izliyorum.
Dünyayı izliyorum.
İşte o zaman umudu kestiğim siyasetten uzaklaşıp kendi gündemime bakıyorum.
Siyasetçiler istediği kadar konuşsun, istediği kadar kendilerine göre ülkeyi şekillendirmeye kalksınlar.
Olmaz...
Bu dünyada, böyle gelişmelerin olduğu bir dünyada inanın onların dediği olmaz.

2012’de bir şey oldu

AVRUPA Komisyonu’nun İç Pazardan ve Hizmetlerden Sorumlu Üyesi Michel Barnier 11 Temmuz 2012 tarihinde bir tasarı sundu. Tasarı şuydu:
“Çevrimiçi müziğin telif hakkının sevk ve idaresinin modernizasyonu...”
Biraz teknik değil mi?
Taslağa göre internet kullanıcıları, AB içerisinde çevrimiçi müziğe daha rahat erişim sağlayabilecekti.
Yani plakla başlayıp, kasete dönüşen, oradan da CD’lerle taşınan müzik artık dijital dünyadaydı. Yani internetteydi. Ve “on line”dı. Canlıydı, 24 saat, 365 gün, istediğin yerde canlıydı hem de... Hatta öyle siteler ve aplikasyonlar çıkmıştı ki, yüz binlerce şarkılık arşivini bir tuşla ulaşabilir hale gelmiştik.
Barnier’in tasarısı da bu serbestliği dünyaya duyuruyordu.
Fransa’da Sacem ve Almanya’da Gema gibi telif hakkı, meslek birlikleri tarafından memnuniyetle karşılandı.
Söz konusu yönerge taslağı, meslek birliklerinin giderek artan çevrimiçi talebe daha etkin bir şekilde cevap vermesine ve şeffaflık ile denetim için yeni gereksinimlere uyum sağlamasına olanak sağladı.
250 meslek birliğine, muhasebe ve finansal şeffaflık için yeni kurallar getirildi. Meslek birlikleri anahtar figürlerle yıllık şeffaflık raporu yayımlamak, eser ve hak sahiplerine hak ettiklerini 12 ay içinde ödemek zorundaydılar.
Bir şey daha oldu.
Yaratıcılar, tüketiciler ve hizmet sağlayıcıları için “Dijital Avrupa Tek Pazarı” oluşturuldu.
Müziğe meraklı, hayatı boyunca biriktirmiş, biriktirdiklerini gözü gibi bakan ben bile artık bu dünyaya teslim olmuş durumdayım.
İTunes ve Spotify gibi dijital platformlarda bir tuşla, müzik sörfü yapıyorum.
Ve diyorum ki...
Her şeyde, her konuda “tek pazar, tek platform” olmuş, ortak çözümler getiren, aynı dili konuşan, dünyayı tek bir ülke haline getiren, evrensel değerleri öne çıkaran bir hayatta...
İstediğin kadar twitter’ı, youtube’u, belki de facebook’u yasakla...
Bu yasaklar sadece birkaç günde delinir gider.
Dünya başka bir yerde...
Ve o dünyada siyaset yok.
Daha çok müzik var, daha çok resim var, daha çok heykel var.
Daha çok sanat var.

Yazarın Tüm Yazıları