Paylaş
Salondaki herkes başka bir nedenle toplanmıştı.
Ama gelin görün; kimse asıl konuşulması gereken konuya gelemedi.
Akıllarda hep aynı soru...
“Bundan sonra başka bir şey olur mu?”
“Daha ne olsun” dedim.
15 Temmuz gecesinden daha kötüsü olabilir mi?
Kendi vatandaşına, çalışma arkadaşına silah çeken asker, polis olabilir mi?
Türkiye’de oldu.
Ama o gece bir şey daha oldu.
Bu ülkenin insanları sokağa, tankın üstüne çıktı; Türkiye’nin geleceğine ipotek koymaya çalışanlara büyük bir demokrasi dersi verdi.
O yüzden ben Türkiye’nin asla 14 Temmuz’a dönmeyeceğini düşünüyorum.
Biliyorum; aklımız karışık ve hala tedirginlik devam ediyor.
Ama Türkiye’nin normalleşmesi için asıl konuşmamız gereken konulara bakalım.
Daha iyi günler görmek için çok çalışmalıyız.
İşe eğitimden başlamalı
Ben bütün partilerin YÖK meselesinde hemfikir olduğunu düşünüyorum.
Türkiye’nin ekonomi, siyasi istikrar kadar birinci meselesi eğitimdir.
Ve eğitimde hızlı reformları yapmamız gerekiyor.
Üniversitelerimiz dünyadaki rakiplerinin çok gerisinde ve mutlaka radikal bir şeyler yapmanın zamanı geldi de geçiyor.
Örneğin hazır geniş bir konsensüs sağlanmışken; üniversitelerdeki şu rektör seçimi yöntemini değiştirelim.
Dünyanın yaptığı gibi üniversitelerin bilim üreten bölümleriyle işletmeleri birbirinden ayıralım.
Kenti yönetenlerle, üniversiteleri yönetenlerden ve isteniyorsa bakanlık görevlilerinden oluşan mütevelli rektörleri seçsin.
İdari atamaları da rektör yapsın.
Yoksa bizdeki seçimler üniversiteleri bölüyor ve gereksiz siyaseti kurumlara sokuyor.
Milletvekili seçimlerinden farksız bir süreç yaşanıyor. Vaatler, sözler, konuşmalar seçim meydanlarını aratmıyor.
Seçimi kazanmak da yetmiyor.
Sonra YÖK; ilk altıdan bir seçim yapıyor.
Özetle...
Birinci gelsen de rektör olamıyorsun.
Bu üniversitelerde gereksiz bir gerginliğe neden oluyor.
Bütün bu yaşadıklarımız eğitimde yapmamız gerekenleri bir kez daha bize hatırlattı.
Türkiye’nin bazı konularda zaman kaybetmemesi gerekir.
Sonunda carettaları da bozduk
Dalaman, Ortaca, Köyceğiz Turistik Otelciler ve Turizm İşletmecileri Birliği (DOKTOB) Başkanı Yücel Okutur hep söyler.
“Dalyan’ı kendi haline bırakın” diye...
Bu bölge gerçekten de gözümüz gibi bakmamız gereken yerler...
Müthiş bir doğa ve bitki örtüsü var.
İklim deseniz; muhteşem...
Ama biz bozmak için elimizden geleni yapıyoruz.
Bu bölge carettalarıyla anılıyor.
Gelin görün ki; bu bölgeye gelen tekneler, günübirlikçiler carettaları besleyerek bütün dengeyi alt ediyor.
Bu konuda çok sayıda uyarı yapıldı.
Tabii dinleyen kim?
Sonuç şu...
Bodrum yakınlarındaki Orak Adası’nda caretta carettalar, tekne turlarıyla geldikleri bölgede denize girmek isteyen tatilcilerin kabusu olmaya başladı. Son üç gün içinde yaşanan 9 ayrı saldırıda yaralanan ikisi çocuk 5 kişi hastaneye kaldırıldı.
Şimdi insanlar denize girmeye korkuyor.
Yücel Okutur yine haklı çıktı.
Şimdi saldırgan carettaların rehabilite edileceği söyleniyor.
Bence bırakın carettalar rahat gezsinler.
Asıl insanlarımızı eğitmemiz gerekir.
Yazık İzmir’e
Birinci Lig bu hafta başlıyor.
İkinci Lig ise 3 Eylül’de.
Süper Lig’de maalesef takımımız yok.
Ve...
İzmir’in hala stadı yok.
Yazık İzmir’e...
Paylaş