Paylaş
Uzunca bir süredir “sosyal sorumluluk rüzgarı” esiyor.
Vicdanlarımızı “aklamakla”, “fırsatçılık” arasında gidip gelen bir tonlaması var esen rüzgarın.
Özellikle geride bıraktığımız yüzyılda daha iyi bir yaşam adına; insan haklarını “yok” saydık!
Doğadan ödünç aldıklarımızı geri vermemeyi marifet bildik...
Açlık ve yoksulluğa terkedilişi “kaderleştirdik...”
Salgın hastalıkları Tanrı’nın gazabı diye geçiştirdik...
Rüşveti “bahşiş”, suistimali “süreç”, yolsuzluğu “oyunun kuralı” belledik!
Biri Berlin’de diğeri Wall Street’te iki duvara çarpınca
“başarının” ve “zenginliğin” parayla ilişkili olamayacağı gerçeği ile yüzleştik! (Daha değil ama “eli kulağında”)
Tam “tıkandık”, ”tükendik” derken...
Belki de “engelli bir gezegenin” son yardım çağrılarından esinlendik ve
“sosyal sorumluluğu” icat ettik!
Yani, 150 yıldır süren “sorumsuzluklarımızın” üzerine örtmek istediğimiz bir “battaniyeyi”... Bunun da “suyunu çıkarmak” üzereyiz. “Sorumluluk” adına, “sorumsuzlukların” daha ön plana çıkmakta olduğu bir dünyanın kapısından içeri giriverdik!
* * *
Öyle bir noktaya geldik ki...
Sanki şirket yöneticileri ellerinde sepetleri STK pazarında alışverişteler...
Raflardan proje seçiyorlar. Tüketici gözünde hangi projeyle daha fazla puan alırlar ve dolayısıyla satış yaparlar!
Durum böyle olunca bazı STK’ların sağladığı kaynaklar diğer STK’ların olası kaynaklarının köküne kibrit suyu damlatıyor. Yani STK’lar arasında bir pazar payı kavgası görünümü var.
Geçmişinden ders çıkarmayan iş dünyası, sosyal sorumluluğu “iş” gibi yönetmek istiyor. Satın alma süreçlerini geçerli kılıyor! STK’ları neredeyse birbirine kırdıracak! Rekabeti olabildiğince körüklüyor!
Oysaki sosyal sorumluluk samimiyettir.
Çünkü sosyal sorumluluk önce “bireysel sorumluluktur...”
Bireyleri yeterli sorumluluk bilincine ulaşmış şirketlerin yönetim kademelerinde kendilerini bu bilinçle donatmış yöneticiler oturur. O zaman koltuklarının altında dolaştırdıkları dosya “kurumsal sosyal sorumluluk” olabilir!
Ancak o zaman bu yöneticiler STK’ları birbirine kırdırmak ve bunlar arasında “konkur” yapmak yerine, toplumdan ödünç aldıklarını yine topluma iade edecek işbirliği zeminlerini uzun dönemli oluşturabilirler.
* * *
Unutmayalım...
Bu yüzyıl “bireylerin küreselleştiği” bir yüzyıl olacak.
Bireylerin küreselleşmesinin izdüşümü sivil toplum kuruluşları olacak. Yani bir anlamda sivil toplumun yüzyılı olacak.
Kendilerini ve projelerini adı sanı “büyük” şirketlerin gündemlerinde bozuk para etmek istemeyen sivil toplum kuruluşları bilmelidirler ki;
Çalışanlarının en az yarısının bir sivil toplum kuruluşunun üyesi olmayan şirketlerden bir hayır gelmez...
Çalışanlarının en az yarısının şirketin gönüllülük projelerinde aktif olarak görev almadıkları kuruluşlardan bir hayır gelmez.
Genel müdürlerinin sade, basit giysiler içinde ve yeri geldiğinde ayakkabıları çamurun içinde sosyal projelerin içinde çalışanlarına örnek olmayan şirketlerden bir hayır gelmez.
Gelse gelse, sivil toplum kuruluşlarının proje önerilerine “hayır” cevabı gelir!
(Salim Kadıbeşegil’in kaleminden)
Sosyal sorumluluk ama nereye kadar
Mervyn King, birkaç yıl önce Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin düzenlediği “Kurumsal yönetimin strateji ve sürdürülebilir büyümeye katkısı” konulu konferansın onur konuğuydu.
King, sürdürülebilirlik alanında dünyanın en saygın ve en etkili kuruluşu olan Global Reporting Initiative’in başkanı. Bir sivil toplum hareketi olarak bu kuruluş, Birleşmiş Milletler tarafından destekleniyor ve başta Fortune 1000 şirketleri olmak üzere dünyanın önde gelen kuruluşları çıkan raporları titizlikle izliyor.
Mervyn King, İstanbul’da iş dünyasının bir türlü içinden çıkamadığı sosyal sorumluluk felsefesini şu cümleyle özetlemişti.
“Sosyal sorumluluk, sivil toplum kuruluşlarına, hayır işlerine, bağışlara, okul gibi yatırımlara ne kadar para harcadığınız ve bununla övünmeniz değildir. Sosyal sorumluluk ‘parayı nasıl kazandığınızdır.’”
Türkiye’de demokrasi güçlendikçe sivil toplum örgütlerinin sırtına binen yük de artacak.
Ama bu kuruluşların hangi projeleri öne çıkacak, hangileri toplumun gözünde saygınlık kazanacak?
Veya...
Hangileri ayakta kalacak?
İşte cevabı...
Türkiye’nin en iyi itibar yönetimi danışmanlarından Salim Kadıbeşegil’den...
Paylaş