Paylaş
DAR milliyetçi bir anlayışım yok. İzmir’i de seviyorum, Diyarbakır’ı da İstanbul’u da Ankara’yı da... Dünyada sevdiğim başka yerler de var. New York’ta ufkumun açıldığını hissediyorum, yeni şeyler görmek, yeni şeyler duymak bana iyi geliyor. Barselona örneğin; sanatı, mimariyi, hayatın birçok gustosunu buluşturan bu kente bayılıyorum. Ya Paris, gençlik hayallerimi zenginleştiren, ruhumu yenileyen o kenti yok saymam mümkün mü? Beni bırakırsanız, uzun bir liste yaparım size... Hem de çok uzun...
Ama biliyor musunuz, nereye gidersem gideyim, ben İzmir’i özlerim, hem de burnumda tüter. İzmir’e kavuşmak için sabırsızlanırım, dünyanın en güzel yerinde, en güzel şartlarında yaşasam da İzmir’e dönmeliyim. Hem de en kısa sürede, iki, üç gün geçmeden...
Biliyorum, İzmir tutkusunu bilenler için bu yazdıklarım ortak hislerdir.
Neden böyle bir giriş yaptım. Malum seçimlere gidiyoruz. Ortalık toz duman, liderler gittikleri meydanlarda birbirlerine cevap yetiştirmeye çalışıyorlar. Sanki 30 Mart’ta belediye başkanı değil de Cumhurbaşkanı seçeceğiz. Seçim çoktan referanduma dönüşmüş gibi...
Sakın torpil yaptığımı zannetmeyin, İzmir’i bu yarışta yine farklı bir yere koyuyorum.
Binali Yıldırım’ın projelerini açıkladığı toplantıya da Aziz Kocaoğlu’nun seçim manifestosunu anlattığı buluşmaya da katıldım.
Yıldırım, “İzmir Türkiye’ye lazım” temasını işlemişti, Kocaoğlu da “İzmirlisin yapar, İzmirlinin İzmir’i” sloganını... Gerçeği söyleyeyim, her ikisini de çok beğendim. Samimi geldi. Ve en önemlisi Türkiye’nin yaşadığı bu çalkantılı dönemde İzmir duyarlılığının anlaşıldığı duygusunu bana verdi. Neden mi?
Çünkü, AK Partililer en başından bu yana İzmir’i başka bir yere koydu. Bazıları “fethedilmesi gereken bir kale” gibi gördü, bazıları “gerçek anlamda başarılı olmanın şartı” olarak kabul etti. CHP’liler ise, “korunacak bir kale” gibi davrandılar. Siyaset bazı şeylere misyon yüklemeyi, semboller kullanmayı sever. İzmir’de son 10 yılın en fazla konuşulan sembollerinden biriydi. Gerçek olan şudur...
İzmir giderek yükselen bir değer olarak görülüyor. İzmir trendi başlıyor. “İzmirli gibi olaylara yaklaşmak, İzmirli gibi davranmak” sözü daha sık kullanılıyor.
İzmir’in Türkiye’ye lazım olduğu, İzmirli’yse yapar gerçeği genel kabul görüyor.
Binali Yıldırım’ın projeleriyle ilgili görüşlerimi yazmıştım. Yıldırım, “Yatırımları İzmir’in kaynaklarının yanı sıra hükümetimin desteğiyle de taçlandıracağım” demişti.
Aziz Kocaoğlu ise, “Hükümeti yanımızda görürsek sevinirim. Görmezsek de biz kaynağını bulur yaparız” dedi. Biraz da örnekler vererek, göndermeler yaparak...
30 Mart’ta İzmirliler sandığa gidip tercihini yapacak.
Ben isterim ki, kim kazanırsa kazansın, diğeri 31 Mart sabahı dile getirilen ortak projeler için desteğini açıklasın.
Kocaoğlu kazanırsa, Binali Bey dile getirdiği projeler konusunda hükümetin destek sözünü versin.
Yıldırım kazanırsa da Aziz Bey kamuoyunu yönlendirmek için tecrübelerini, ilişkilerini bunun için kullansın.
Tekrar ediyorum.
Dinlediğim ve vaat edilen bu projeler hayata geçerse, başka İzmir olur.
Giderek daha fazla konuşulan bu İzmir de Avrupa’nın sayılı kentlerinden biri haline gelir.
Paylaş