Paylaş
Daha doğrusu insanlar “rant” kelimesini duyunca tüyleri diken diken oluyor.
Özellikle de “istemezükçüler” ekibinin...
Soruyorum size rant kötü bir şey midir?
Eğer her şey yasal yollardan yapılıyorsa, kimsenin hakkı yenmiyorsa...
Ve yapılanlar, yapılacaklar bir kentin gelişmesine, zenginleşmesine katkı koyuyorsa...
Kim neden rahatsız oluyor?
Ama oluyorlar...
Sanki bir grup; kentlerimiz gelişmesin, büyümesin istiyor...
Yanlış düşünüyorsam,
“Öyle değil, gerçeği böyle...” desin.
Ya da, “Bu projede şu yanlışlar yapılıyor, bizim önerimiz de bu...” desin.
Bir başka alternatif söylemiyorlarsa da lütfen bir süre için sussunlar...
Çünkü bıktık...
Hep aynı isimlerin itirazlarından, hep aynı kurumların “hayır” demelerinden...
Bıktık...
“İnciraltı...” olmaz.
“Dünya Ticaret Merkezi...” olmaz.
“Kruvaziyer limanı...” olmaz.
“Limanın genişletilmesi...” olmaz.
“Tüp geçit...” olmaz.
“Konak Pier’in önüne marina...” olmaz.
Niye olmazmış, neden yapılamazmış...
Bu kadar yıldır bilemedik...
Ama bıktık...
Gerçekten...
Sembolik bir anlam
İzmir Körfezi’yle ilgili bütün parametreler kirliliğin azaldığını gösteriyor. Bu iyi haber... Çünkü ben İzmir’in gelişmesiyle körfezin rengi arasında hep bir ilişki kurmuşumdur. Körfezin rengi açılıyorsa İzmir’de de bir şeyler olacak demektir...
İyi ki 2001 krizini yaşamışız
Yunanistan sıkıntıda, borç 400 milyar doların üzerinde... 11 milyonluk Yunanistan’ın bu borcu ödemesi mümkün değil.
İtalya sıkıntıda, borç 2 trilyon dolar... Markalar yaratan, marka şehirler çıkaran İtalya’nın bile iflas etmesi bekleniyor.
Portekiz’in notu yerlerde, tahvilleri çöp olmuş durumda...
Sırada İspanya var, her an yeni bir haber bu ülkeyi de darmadağın edebilir.
İrlanda zaten çoktan topu taca atmış.
İzlanda öyle, Litvanya, Slovanya keza...
“Bize bir şey olmaz” diyen Fransızlar bile şimdi, “Kredi notumuzun düşürülmesiyle başa çıkabiliriz” demeye başladılar.
Avrupa’da bir tek Almanya sağlam duruyor.
Özetle kriz Avrupa’yı fena vurmuşa benziyor.
Bu aralar herkes gibi ben de şöyle düşünüyorum.
İyi ki, 2001’deki krizi yaşamışız.
İyi ki, bazı kurumları siyasetin inisiyatifinden çıkarmışız.
İyi ki, bugün kat ve kat ödeyeceğimiz faturayı o gün ödemişiz.
Yoksa...
Bu kadar rahat olamazdık.
Bu kadar özgüvenli olamazdık.
Bu kadar umutlu olamazdık.
İMKB x 2 = Apple
Avrupa öyle de, ABD’nin verileri çok mu iyi... Değil ama öyle örnekler var ki, Amerika’yı hala hayaller ülkesi yapıyor. İşte Apple... Öyle bir bilanço açıkladı ki, herkesin dikkatini bir başka yere çekti.
Dünya yerinden oynarken, bütün parametreler kötü giderken, hiçbir tahmin tutmazken...
Apple çıktı ve bir daha şu gerçeği herkesin yüzüne söyleyiverdi:
“Farklıysan kazanırsın...”
Evet, farklı olmak lazım...
Herkesin yararına olabilecek şeyleri akıl etmek lazım...
İnsanların hayatını kolaylaştırmak lazım...
Sürdürülebilir başarılar yakalamak lazım...
Ezberleri bozmak lazım...
Rakiplerinizi bile kıskandırmak lazım...
Meraklandırmak lazım...
Apple’ın da yaptığı bu...
Ben söylemiyorum, rakamlar bunu söylüyor.
Avrupa’da bankalar, dev şirketler neredeyse iflas bayrağı çekmek üzereyken Apple rekorlar kırıyor.
Apple, 31 Aralık’la biten çeyrekte, müşterilerin şirketin kurucusu Steve Jobs’un ölümünden bir hafta sonra, ekim ayında çıkarılan yeni 4s modeline gösterdikleri ilgi ile birlikte 37 milyon adet iPhone sattı.
46.33 milyar dolarlık
rekor ciro, şirketi dünyanın en büyük bilgisayar üreticisi Hewlett-Packard Co.’nun önüne taşıdı.
13.1 milyar dolarlık net kar, şirketi en yüksek çeyrek dönem kar açıklayan şirketler sıralamasında üste çıkardı ve şirketin Exxon Mobil Corp. ve Rus Gazprom OAO gibi enerji devleri ile aynı ligde yer almasını sağladı. Apple’ın aynı dönemde hisse başına karı 13.87 dolar oldu ve 2010 yılından önce şirketin elde ettiği tüm yıl karının üzerine çıktı.
Bu rakamların ne anlama geldiğini soruyorsanız, şöyle cevap vereyim.
Bir Apple, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’ndaki bütün hisselerin iki katı değerinde...
Yani İMKB x 2 = Apple
Paylaş