Geçmişten daha çok geleceği düşünmek

UĞUR Yüce’den her ay bir mesaj posta kutuma düşer.

Haberin Devamı

 Bu bazen iki olur. Ve ben bu mesajların sıkı takipçilerinden biriyim. Ne mi yapar Uğur Yüce? Okuduğu kitapların geniş bir özetini yapar ve bunu dostlarıyla paylaşır. Aslında bu özetler herkese açıktır. www.ozetkitap.com adresinden benim okuduklarımı sizler de okuyabilirsiniz. Son özet Dr. Michio Kaku’nun “Zihnin geleceği” başlıklı kitaptandı. Michio Kaku, New York City Üniversitesi’nde teorik fizik profesörüdür. Benim, oldu olası fizik, kimyayla aram pek iyi değildir. Ama Kaku’nun “Geleceğin fiziği” kitabının özetini Yüce’den okuduktan sonra gidip kitabın orijinalini alıp baştan sona okumuştum. Tarihi hep sevdim, ama gelecek teorileri benim her zaman ilgimi çekmiştir. Böyle bir bakış açısıyla kitabı okumaya başladım. Doğrusunu söylemek gerekirse, Türkiye’nin o yoğun ve ağır gündeminden birkaç saat de olsa beni uzaklaştırdı. O kitaptan bir bölümü bugün sizlerle paylaşmak istiyorum.

Haberin Devamı

Bu sefer özet Halit Yıldırım’dan...


Sizce Einstein’ın beyni nasıldı?
İşte cevabı...

MICHIO Kaku’nun “Zihnin geleceği” kitabında Einstein ile ilgili ilginç saptamalar var. “Deha nedir?” sorusunu aydınlatabilmek için seçeneklerden biri Einstein’ın beynini analiz etmek olarak görülür. Princeton Hastanesi’nce Einstein’ın otopsisini yapan Thomas Harvey, ailesi de dahil kimsenin haberi olmaksızın bir anda beyni saklamaya karar vermiş. Belki Einstein’ın beynini ilerde dehanın sırrını çözmemizi sağlayacağını umduğu için saklamıştı. Belki de pek çokları gibi, zekasının kaynağının beyninde bulunan kendine has özellikler olduğunu düşünmüştü.
Beyin on yıllar boyunca elma şarabı kutusuna konmuş formaldehit dolu iki büyük cam kavanozun içinde, bira soğutucusunun altında durdu.
Oysa tam tersi keşfedildi. Normalden biraz daha küçüktü, büyük değildi.
Sonuçta, Einstein’ın beyni oldukça sıradandı. Bir nörolog kime ait olduğunu bilmeden bu beyni inceleseydi, ikinci kez dönüp bakmazdı bile...
Einstein’ın beyninde saptanan tek farklılık küçük bir şeydi. Pariyetal lobların alt kısımları her iki beynin yarım küresinde de yüzde 15 daha büyüktü ve beynin anguler kıvrım denilen belirli bir bölgesi normalden daha genişti. Beynin bu kısımları kavramsal düşünme, sembollerin kullanımı (yazma ve matematikteki gibi) ve görsel, çevresel verinin işlenmesi ile ilgiliydi. Ancak, yine de mevcut verilere karşın, Einstein’ın beyni normal sınırlar içerisindeydi. Bu yüzden, Einstein’ın zekasının beynin organik yapısına mı, yoksa kişiliğine, çevresine ve yaşadıklarına mı bağlı olduğunu söylemek zordu.

Haberin Devamı


Einstein nasıl Einstein oldu?

ZAMANININ çoğunu “düşünce deneyleri” yaparak geçirdi. O bir kuramsal fizikçiydi ve deney düzenekleri yapmıyordu, sürekli kafasında geleceğin karmaşık simülasyonlarını yaratıyordu. Diğer bir deyişle laboratuvarı zihniydi.
İkincisi, on yılını belki de daha fazlasını tek bir düşünce deneyine harcayarak geçirdi.
On altı yaşından 26 yaşına kadar ışık konusuna odaklandı ve ışığın hızını geçmenin mümkün olup olmadığına kafa yordu. Yirmi altı ve otuz altı yaşları arasında ise kütle çekimi kavramına odaklandı ki, bu sayede büyük patlama kuramını ve kara delikler hakkında da bilgi sahibi olduk. Otuz altı yaşından hayatının sonuna kadar ise tüm fiziği birleştirecek tek bir kuram üzerine çalıştı.
Üçüncüsü, karakteri çok önemliydi. Aykırı bir insandı, bu yüzden fizikteki mevcut düzene karşı çıkması onun için normal bir durumdu. Einstein’dan önce 200 yıl boyunca egemenliği elinde bulundurmuş olan Newton’un kuramına meydan okuyacak cesaret de hayal gücü de her fizikçide yoktu.
Dördüncü olarak bir Einstein’ın ortaya çıkması için zaman çok uygundu. Diğer bir deyişle Einstein, zamanı için doğru adamdı. Bir dahinin ortaya çıkması için mutlaka tarihsel koşullar da uygun olmalıdır.
Einstein’ın da söylediği gibi “Zekanın gerçek göstergesi bilgi değil, hayal gücüdür.”
Einstein’a göre hayal gücü, bilinen dünyanın sınırlarını yıkmak ve bilinmeyene adım atmaktı.
Hepimiz genlerimize kodlanmış ve oradan da beyin yapımıza programlanmış belirli yeteneklerle dünyaya geliyoruz. Bu tamamen şans işidir. Fakat düşüncelerimizi ve deneyimlerimizi harmanlayarak geleceği nasıl kurgulayacağımız tamamen bizim kontrolümüzde...


NOKTA

Haberin Devamı

Belki de bu yazıyı Charles Darwin’in söylediği şu bilinen sözle bitirmek gerekir.
“Aptallar hariç, insanlar zeka konusunda değil, şevk ve çalışkanlık konusunda farklılık gösterir.”

Yazarın Tüm Yazıları