Paylaş
Fransız Riviera’sında geçirdiğim o bir haftayı hayatım boyunca unutmadım.
Bana çok değişik gelmişti.
24 saat yaşayan bir coğrafyaydı.
Gündüz plajlar dolup taşıyordu.
Bir, iki saatlik siestadan sonra bu sefer kafeler, restoranlar dolup taşıyor; sabaha kadar bir daha boşalmıyordu.
Gittiğim döneme denk gelen bir yat fuarı vardı.
Biraz konuşunca, Cannes’ı biraz anlayınca anladım ki; Cannes her hafta başka bir fuara evsahipliği yapıyordu.
On iki ay, elli iki hafta...
Hiçbir günün boş olmadığı bir yer düşünün...
Sanat, spor, kültür etkinlikleri ve festivaller; fuarları tamamlayan etkinlerdi.
Cannes’dan sıkıldın mı; Nice’e gidebilirsin, Nice’den sıkılırsan Saint Tropez’ye, Saint Tropez’den sıkılırsan Menthon’a, Menthon’dan da sıkılırsan
Monaco’ya geçersin...
Fransız Riviera’sı işte böyle bir yerdir.
Burasıyla ilgili anlatılan hiçbir hikaye boşuna değildir.
***
Yıllar içinde buralara çok gidip geldim.
Bir kenti marka yapmanın ne demek olduğunu her seferinde bir kez daha iyi anladım.
Elinizde anlatabileceğiniz bir hikayeniz varsa işler daha kolay oluyor.
O hikayeleri de zaman içinde yenilemeniz ve zenginleştirmeniz lazım.
Fransızlar öyle yapmıştı. Biz de aynısını yapmalıyız.
İzmir’i ve çevresini Fransız Riviera’sına çok benzetmişimdir.
Nice’in Cannes’ı varsa, İzmir’in de Çeşme’si var.
Karaburun’u, Foça’sı, Mordoğan’ı, Urla’sı var.
***
Geçen yıl Cannes film festivalinin yapıldığı salonun merdivenlerinden çıkıp kente panoramik baktığımda içimde bu duygular vardı.
Fransız Riviera’sı İzmir’in önündeki örnek modellerden biri...
Üstelik o ilk gittiğim 1978’den bu yana İzmir’de güzel şeyler de oldu.
Kent çok daha hareketli, çok daha renkli ve dünyaya anlatabileceğimiz hikayelerle zenginleştirildi.
Fuarlar, konserler, festivaller, özel günler artık İzmir’in de takviminde var.
Ve her geçen yıl çok daha ses getiren organizasyonlarla destekleniyor.
Örneğin İzmir Festivali, bu yıl 29’uncu yılını kutluyor.
29 yıl böyle etkinlikler için hiç de kısa bir süre değildir.
Örneğin İzmir Kukla Günleri...
Bu yıl 10’uncu yılını kutluyor.
Hem de “uluslararası” olma özelliğini kazanmış haliyle...
Örneğin İzmir Jazz Festivali 23’üncü yaşında...
O da artık İzmir Avrupa Jazz Festivali olarak anılıyor.
***
Ben İzmir’in, bu coğrafyanın geleceğine hep inananlardanım.
Ne Fransız Riviera’sı, ne İtalya’nın Toscana’sı...
İlle de İzmir; diyenlerdenim.
Fuar İzmir gayrimenkulü büyütmeli
Nisan ortası yine Cannes’dayız. Bu sefer dünyanın en büyük gayrimenkul fuarlarından MIPIM’e katılacağız. Türkiye, fuara 15 kentle katılıyor. İstanbul, Antalya, Balıkesir, Hatay ve Ordu gibi şehirlerimiz var. Geçen yıl 500 olan katılımcı sayısının 850, kiralanan alan sayısının bin 300 metrekareden 2 bin metrekareye çıkması bekleniyor.
Fuarda çok önemsediğim konular da var.
Örneğin “kentsel dönüşüm”, “iklim değişikliği ve küresel ısınma”, “ekonomik etkiler”, “yeşil büyüme” gibi...
Kentsel dönüşüm kavramı kulağa hoş geliyor, ama bizdeki uygulamanın “yık, yeniden yap” olduğunu söyleyebilirim.
Dışarıya çıktığımda kıskandığım tek şey; mimari...
Keşke kentlerimiz daha özenli ellerin imzasıyla yeniden yapılsa...
Ve bir şey daha...
İzmir; gayrimenkul fuarını mutlaka büyütmelidir.
Yeni İzmir bölgesi olarak adlandırılan alanda yakın bir gelecekte 20 milyar dolarlık projenin hayata geçmesi bekleniyor.
Ege’nin diğer kentlerinde de önemli yatırımlar konuşuluyor.
İstanbul zaten dünyanın konuştuğu bir yer...
Fuar İzmir; bu gelişmeleri değerlendirip mermerden sonra ikinci fuar olarak gayrimenkulü büyütmelidir.
Paylaş