Paylaş
Ama maalesef biz dönüşümü yanlış anladık.
“Yık yap” bizim kentsel vizyonumuz oldu.
Oysa son depremlerde görüyoruz ki; bu dönüşümü başaramazsak daha çok canımız yanacak, ödeyeceğimiz fatura da çok ağır olacak.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ilçe belediye başkanlarıyla “Afete Hazırlık ve Kentsel Dirençlilik” toplantısı yapmış.
“Dirençli kent” kavramı burada konuşulmuş.
İzmir Afet Risk Yönetim Vakfı’nın kurulması kararı alınmış.
Ben de bir yazımda İzmir Deprem Enstitüsü kurulması önerisi getirmiştim, bu vakıf da benim önerimi kapsar.
“Çok hızlı kentsel dönüşüm formülleri geliştirmek zorundayız” demiş Başkan Soyer...
Gerçekten de öyle, vakit kaybetmeden ve çok seri kararları hayata geçirmek zorundayız.
Öyle anlaşılıyor ki; Türkiye’nin en kapsamlı deprem araştırmaları ve risk azaltma projelerini gerçekleştirmek için yoğun bir çaba var.
Deney ve analizler için Egeşehir Laboratuvarı da kuruldu.
Toplantıda İzmir Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Dairesi Başkanı Banu Dayangaç bir açıklama yapmış ve demiş ki;
“Başvuruda oy birliği ile alınan apartman yönetim kurulu kararı gerekli. İzmir’in farklı yerlerinden başvurular yapılıyor. İnceleme kriterlerinde önceliklerimizden bazıları kat sayısı, zemin sıvısı, yapı yılı; buna göre bir sıralama geliştireceğiz. Lokasyonları da dikkate alarak gruplandırdığımız binaların proje bilgilerini ilçe belediyelerinden alacağız. Bu bilgileri İnşaat Mühendisleri Odası’na aktaracağız. Onlarla birlikte yapıların projeye uygunluğuna yönelik bir inceleme başlatacağız. Beraberinde ultrason taraması, röntgen taraması ile ön değerlendirmeyi tamamlamış olacağız. Elimizdeki bilgilerle bina kimlik belgesini de otomatik olarak çıkarmış olacağız...”
Hepsi güzel de, bütün bunları yapmak için apartmanlarda oy birliği kararı gerekli.
Bence sorun da burada kilitleniyor.
Çünkü bu dönüşümü isteyen var, istemeyen var.
Dönüşüm olursa buna kaynak ayırabilecek var, ayıramayacak var.
Türkiye’nin bu meseleye toptan çözümler getirmesi gerekiyor.
Yoksa istenilen dönüşüm ne yazık ki yapılamaz.
Her görüşe saygılı olacağız
CUMHURBAŞKANI Erdoğan dün seçim kararı imzaladı.
Türkiye 14 Mayıs’ta sandık başına gidiyor.
Seçim dönemleri her zaman hareketli olur.
Meydanların dili hepimize çok şey söyler.
Yıkıcı depremden sonra ağırlıklı olarak partiler, adaylar bu bölgede daha sık görünecektir büyük ihtimalle...
Doğrusu da budur bence...
Her fırsatta hatırlatıyorum.
Siyaset depremin önüne geçmemeli.
Gerçekten de asrın felaketi oldu.
Yıkım büyüktü, kayıplar çoktu ve morallerin yerine gelmesi için daha uzun zamana ihtiyaç var.
O yüzden ilginç bir seçim süreci yaşayacağız.
Her ekranda, kanalda yorumlar yapılıyor; çoğunu dinliyorum.
Biliyorum sizler de takip ediyorsunuz.
Elbette herkes kendi görüşünü söyleyecek, tercihlerini ortaya koyacak.
Gayet normaldir; demokrasiler böyledir.
Her görüşe saygılı olacağız, her fikre açık olacağız.
Hoşgörüyle, empatiyle birbirimizi dinleyeceğiz, izleyeceğiz.
Sonuç...
Sandık günü bir sonuç çıkacak ve halkın bu iradesine saygı göstereceğiz.
Nokta...
Yine sıkışmış bir
takvimle seçime doğru
YÜKSEK Seçim Kurulu yakında seçim takvimini açıklayacak.
45 gün öncesinden büyük ihtimalle listeler verilecek, sonra itiraz süreci başlayacak.
Geriye bir ay kalır, kalmaz.
Ve yine sıkışmış bir takvimde seçimlere gideceğiz.
Bir keresinde bile bu takvimi geriden başlatamadık.
Aday adaylarına zaman bırakmadık. Kesinleşmiş adayların kendilerine anlatmalarına, projeleri tartışmaya vakit bulamadık.
Gelecek seçimlerde diyelim ama bir notumuzu da bırakalım.
Parti genel başkanlarına ve parti yöneticilerine önemli görevler düşüyor.
Bakın kontenjana itirazımız yok.
Ama kullanılan bu kontenjanlar en azından her seçimde biraz değişse ve o kenti temsil eden isimlere biraz olsun pozitif ayrımcılık tanınsa iyi olmaz mı?
Biliyorum yine olmayacak.
Apar topar ve bu sefer de ittifaklar kurularak seçimlere gidiliyor.
Bir sabah kalkacağız listeler belirlenmiş ve yine tanımadığımız, o kentle ilgisi olmayan isimler listelerde yer almış olacak.
Olur mu; olur.
Ama demokrasilerde bir yanı eksik kalır.
Tam temsil için gerçekten de o kentin tanıdığı, bildiği, güvendiği, izlediği isimler olmalı.
Barajlarda su oranı
düştü durum ciddi
YAĞMUR yağınca sevinir olduk. Barajlara bakıyorum; hepsi tehlikeli sınırlara gelmiş durumda. Su konusunda hepimizin dikkatli olması gerekir. Gelecek yıllarda da bu hava koşullarının devam edeceğini uzmanlar öngörüyor. Gerçekten de iklim değişikliği, su, tasarruf gibi konuları okul öncesi çağdan başlamak üzere çocuklarımıza anlatmamız gerekiyor. Durum çok ciddi...
Paylaş