Paylaş
Geçerken bakmaya doyamadığı o güzelim ormanların bir bölümü artık yok.
Milas ve Bodrum’a gidip yangını yerinde gördüm.
Marmaris’teki arkadaşlarımla konuşuyorum.
O bölgedeki yangın çok daha geniş bir alana yayılmış durumda.
Oraya da gideceğim.
Ören’den, Alatepe’den, Kultak’tan, Pinar’dan, Çamlıca’dan, Bayır’dan, Fesleğen’den, Demirciler’den, Bağdamları’ndan, Karacaağaç’tan, Çökertme’den geçerken tek kelime bile edemedim.
Boğazım düğümlendi.
Yangına neden oldukları düşünülen üç kişi geçen gün gözaltına alındı ve tutuklandı.
Arabayla geçerken izmarit attıkları belirlenmiş.
Bu fotoğrafı çektirdiğim ormanlık alanda onlarca şişe gözüme çarptı.
İçilmiş bırakılmış, atılmış...
O şişeler böyle havalarda bomba etkisi yaratıyor.
Bir kıvılcım bile yetiyor.
Çam ormanları olunca; kozalaklar metrelerce uzağa gidebiliyor.
Havai fişek gibi düşünün...
Ve bir anda rüzgarın da etkisiyle yangının boyutu çok başka bir yere gidebiliyor.
Geçen gün Türkevleri’nin tam önünde durduk.
Bazı vatandaşlarla konuştuk; nöbet tutuyorlardı.
Alevlerin gücünü hissettiğini düşünmüştük.
Ama hava kararmaya başlayınca; Fesleğen’deki yangın da büyüyünce her şey değişti.
Nöbet tutsalar da, ellerinden geleni yapsalar da; Türkevleri’ndeki bazı evlerin yanmasına kimse engel olamadı.
Herkes sadece izleyebildi.
Bütün bu yaşadıklarımız herkese ders olmalı.
Doğayla inatlaşma olmuyor.
Yangın gibi doğal afetler bundan sonra da olacak.
Ders çıkarmazsak işimiz çok daha zor.
Gürceğiz’i alevlere
teslim etmediler
MİLAS’ta Kemerköy Termik Santralı’nın önünde yetkililerle konuştuk. Yangın santrali teğet geçmişti. Ama sonra alevler Gürceğiz köyüne doğru yönelmeye başladı. Olayı görenler anlattı. Ekipler ağırlıklı olarak santrale gidince köyü kurtarmak için müthiş bir seferberlik başlamış.
Birkaç itfaiye arabası ama daha çok siviller yangına müdahale etmeye başlamış.
Bölgede çalışanlar, gençler, kadınlar yangının köyü yutmasını engellemişler.
Hepsine teşekkür ederiz.
Zaten bu dayanışma ruhu bizleri ayakta tutuyor.
Kızılçam yerine zeytin
meşe neden olmazmış
YANAN ormanlarla ilgili nelerin yapılabileceği çok konuşuluyor. Şöyle bir kanı var.
“Çam ormanları yangına daha fazla neden oluyor. Yanan bölgelere zeytin ağacı, meşe ya da daha uygun ağaçlar dikilsin.”
Ama uzmanlar tam aksini söylüyor.
Örneğin İstanbul Üniversitesi Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meral Avcı; “Kızılçamın ülkemize sonradan getirildiği, çabuk yandığı için yerine ‘zeytin veya meyve ağaçları dikilsin’ gibi bilimsel olmayan düşüncelere katılmak mümkün değildir” diyor.
İsparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Tolunay, “Ağaç türünün değiştirilmesi mümkün değil. Tabiata karşı gelemezsiniz. Tabiat getirdiğiniz ağaç türünü kabul etmez” diye konuşuyor.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Orman Mühendisliği Bölümü Dr. Öğretim Üyesi İsmail Baysal ise “Türün ait olduğu doğasından dışlanmak isteniyor olmasını hem ekolojik hem de ekonomik olarak makul ve mantıklı bulmuyorum” diye yorum yapıyor.
Uzmanlar böyle diyorsa; doğrusu da budur.
Prof. Tolunay gerekçesini de şöyle açıklıyor;
“‘Kızılçamı kaldıralım, zeytin dikelim, başka bir ağaç türünü dikelim’ şeklinde söylenen şeyler ormancılık bilimine aykırı konular. Kızılçamın bir özelliği de şu, ağaçlandırma suretiyle kızılçam ormanı kurabildiğiniz gibi, kızılçam tohumu çimlenme kabiliyeti çok elverişli olduğu için kendiliğinden yetişiyor. Göreceksiniz bu sene yanan yerler içerisinde tohumdan kendisini yenilemiş vaziyette, bir kaç yıl içerisinde fidecikler oluşacaktır. Ağaç türünün değiştirilmesi mümkün değil. Tabiata karşı gelemezsiniz. Tabiat getirdiğiniz ağaç türünü kabul etmez.”
Nokta...
Yangınlardan salgını unuttuk
OYSA rakamlar hızla artıyor. Ve maalesef ölümler de...
Bu arada çarpıcı bir yorumu da Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi KOVID-19 Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Ayşe Özcan yapmış. “3 ay öncesinde yoğun bakım doluluk oranı yüzde 40’lar seviyesindeyken, haziran ayından itibaren vaka sayısının artmasıyla tekrar yüzde 100’e ulaştı” demiş.
Ve daha önemlisi şu yorumu;
“6 ay öncesine göre en büyük farkı yoğun bakıma yatan kişilerin yaş ortalamasında görüyoruz. Çok belirgin şekilde genç hastalarımız var. Ağırlıklı olarak 30-40 yaş civarında hastaları kabul ediyoruz ve bu hastaların da yüzde 100’ünün aşısız olduğunu söyleyebilirim.”
Prof. Özcan hastalara neden aşısız olduklarını sormuş.
Yanıtlar şöyle;
“Olumsuz şeyler duyduk, komşu öyle dedi...”
Bilime inanalım.
Ve aşı olalım.
Tedbirler hemen açıklanmalı
BİRÇOK ülke aşı olmayanlara bazı sınırlamalar getirmeye başladı. Ve sonuçlarının iyi olduğu söyleniyor. Türkiye ağustos ayını kaybetmemeli. Eylül, ekimde uygulanacak tedbirler şimdiden açıklanmalı. Kapalı alanlarda, toplu yerlerde aşısızların alınmamasını ben de destekliyorum.
Paylaş